Adınız soyadınız: 
E-mail adresiniz: 
Şehir / ülke: 

Başlık: 

Değerlendirmeniz: 

Türü

Yazarlarımıza gönderdiğiniz mesajlar,
site yönetiminin onayını müteakip kendilerine iletilmektedir.

Nur Talebesi Bir Entelektüel Olarak Metin Karabaşoğlu’nun Portresi

SON YÜZYILLIK periyotta Türkiye’de fikirleriyle İslami duyarlılıklara yön vermeye çalışan Elmalı Hamdi Yazır’dan Mehmet Akif’e, Süleyman Hilmi Tunahan’dan Said Nursi’ye bir dizi kalem ve kemal erbabı yetişti. Bunlardan kimisi cemaat düzeyine ulaştı, kimisi kitap düzeyinde varlığını sürdürüyor.

Said Nursi yazdığı Risale-i Nur külliyatı ile hem kitap olarak, hem de cemaat olarak yaşamaya devam ediyor. Fakat bu güne kadar daha çok Risale-i Nur hareketinin cemaat tarafı, kitabi tarafına ağır bastı. Şüphesiz bunda Türkiye’deki ve dünyadaki konjonktürel dalgalanmaların etkisi var. Sebep ne olursa olsun, ortada bir gerçek var. O da Sezai Karakoç’un değişiyle “top yekün bir İslam kültür ansiklopedisi olan Risale-i Nur”un metni üzerinde istenilen ölçüde durulamadığı. Her ne kadar bu gün kaynağını Nurculuk’tan alan onlarca yayın organı varsa da durum çok fazla değişmiş değil.

Risale üzerine yapılan çalışmalar çoğu kere ya çok içeriden veya çok dışarıdan bir bakış açısını yansıttı. Bir kesim tarafından Risale’ye onun cemaat tarafına bakan yanlarıyla daha fazla yönelindiği için, onun temel unsurları ve referansları çok fazla tetkik edilemedi. Sentezci ve bütünlükçü bir nazar yeterince yakalanamadı. Risale’nin gelenekle olan ilişkisi kafi derecede işlenemedi. Öte yandan Risale’nin modern bilim ve düşünceyle uyumlaştırma gayretleri de zaman zaman bazı yanlışlara neden oldu. Bu gün –sayıları son zamanlarda artsa da-Risale’den hareketle Risale dinamizmine yakışır nitelikte düşünce üreten entelektüel sayısı olması gerekenin çok altındadır.

Yakın dönemde Risale ile ilgili entelektüel düzeyde çalışmalar biraz daha artmaya başladı. Akademik çalışmalarda gözle görülür bir artış var. Risale’nin metninden hareketle özgün eserler ortaya koyan yayınevleri ve yazarlar var. Karakalem yayınları bu yayınevlerinden birisi. Karakalem yayınevi yazarlarından Metin Karabaşoğlu bu yazarlardan birisi.

Karabaşoğlu Köprü, Karakalem ve Zafer dergileri ile, İz Yayıncılıkta editörlükte bulunmuş. Uzun bir süre Yeni Asya gazetesinde köşe yazarlığı yapmış. 2001- 2002 akademik yılında Hartford Seminary’in davetlisi olarak “misafir ilim adamı” statüsüyle ABD’de bulunmuş. Halen kurucusu olduğu Karakalem yayınlarının editörlüğünü yapıyor. Yazar İbrahim M. Abu Rabi’nin editörlüğünde hazırlanan “İslam on the Crossroads: On the Life and Thought of Bediüzzaman Said Nursi” adlı İngilizce eserin de yazarları arasında. Karabaşoğlu, Blais Pascal’ın “Düşünceler”ini Türkçe’ye çevirmiş, mütercimleri arasında yer aldığı Marshall G.S. Hodgson’ın üç ciltlik The Venture Of İslam’ını Türkçe yayına hazırlamış. ayrıca M.Asım Köksal’ın sekiz ciltlik “Hz. Muhammed ve İslamiyet” adlı eseri dahil ikiyüz civarında kitabın yayınına editör olarak katkı sağlamış.

Karabaşoğlu bir kısmı Kur’an, Hadis ve Risale Okumaları şeklinde bir dizi olmak üzere on altı kitabı ile özelde Risale camiası içinde, genelde de Türkiye entelektüel hayatında dikkat çeken bir isim. Risale’ye getirdiği özgün bakış açısı Risale metnine ciddiyetle yönelen okur ve yazarlar için ufuk açıcı oldu.

Karabaşoğlu Risale’nin Kur’an, Rasülallah ve sahabe ile ilişkisini gerçekçi bir şekilde hatırlatıp, Said Nursi-Risale-Nur Talebeleri üçgenindeki gibi bir durumu, Kur’an-Rasülallah-Sahabe-Risale dörtgenine taşınmasına vesile oldu. Said Nursi-Risale-Nur Talebeleri üçgeninde Nur Talebeleri lehine değişen algı dengesini, eski haline yani Risale lehine dönüştürülmesine büyük katkı sağladı. Böylece Nur talebeleri ile Said Nursi arasındaki kan dolaşımının daha sağlıklı işlemesi imkanı doğdu. Risale-i Nur hareketinin ilk elden nakli, rivayeti ve vaazi (kelami) bir hal arz etmediğini, bilakis akli, dirayeti ve kalemi bir hal arz ettiğini ilk gösteren kalem ehlinden birisi oldu. Best-seller kitaplar yayınlayan Nur Talebeleri dışında, gerçekten de İslam tefekkür ve birikimini çok iyi kavramış ve bunu eserlerinde dillendirilmiş Nur talebelerinin de bulunduğunu gösterdi. Özelde Said Nursi, Risale ve Nur Talebeleri konusunda, genelde de hayatın geniş dairesinde takliden kabul görmüş ezberleri bozdu ve olaylara tahkiki bir gözle bakmaya vasıta oldu.

Karabaşoğlu daha önce yayımladığı üç kitaplık “Kur’an Okumaları” serisi ile okuyucusu için Kur’an’la Risale arasında bir köprü olurken, “Hadis Okumaları” kitabı ile de Rasulullah ile Risale arasında köprü oldu. Yine üç kitaplık “Risale Okumaları” serisi ile Risale’ye yeni bir okuma biçimi getirdi. “Tehlikeli Denemeler” ve “Saidleri Ararken” isimli kitaplarıyla Risale’nin köklerine ve temel unsurlarına yönelinmesine vesile oldu. Bütün bu kitaplarında hemen her seferinde ezberleri bozdu. Algıları değiştirdi. Okurunu teyakkuz ve tefekküre sevk etti.

Karabaşoğlu’nun bir süre önce yayımlanan kitabı “asl-ı saadet” de yukarıda belirtmeye çalıştığım hususlara benzer bir ezber bozma vazifesi görüyor. Kitabın başlığını gördüğünüzde, siz de bu başlığı ilk elden “asl-ı saadet” yerine “ asr-ı saadet” olarak okumuş olmalısınız. Düzeltelim: Asl-ı Saadet.

Yazar bu kitabıyla, okurunu hayalen Asr-ı Saadete, Ceziretü’l Araba götürüyor. Oradaki hadis ve hadiselerde Sahabelerin hissini ve hissesini nazarlara sunuyor. Asr-ı Saadetteki saadetin aslını ve asıllarını anlatıyor. Sahabelerin en güzel şekilde nasıl anlaşılabileceğini ve onlar gibi nasıl yaşanabileceğini misalleri ile açıklıyor. Peygamberimizin ve onun etrafında cennetmisal bir hayat yaşayan sahabelerin ibretli, hikmetli hayatlarından kesitler sunuyor.

Kitap vesilesiyle, bir asrı saadet Müslüman’ı olarak nitelenen Said Nursi’nin hangi sahabeden hangi dersleri alıp, hangisini, hangi halleri ile rehber alarak Risale-i Nur gibi bir eser, Nur Talebeleri gibi bir nesil ortaya koyduğu daha iyi anlaşılıyor.

“asl-ı saadet” okuruna, sahabelerin bu asırda manevi misali ve timsali olması gerektiğini hatırlatıyor. “Sahabelerim yıldızlar gibidirler. Hangisine uyarsanız, yolunuzu bulursunuz.” şeklindeki hadis-i şerifin altını çiziyor, okuruna “Sizin yıldızın kim?” diye soruyor.

Bu kitapla, gerçekten de Resulallah’ın her sahabesinin bir yıldız gibi olduğu daha iyi anlaşılıyor. Her çağda, herkese yol gösterecek ışığı ve feri üzerlerinde taşıdıkları görülüyor. Hz. Ebubekir’deki vahye dayanan bir peygambere duyulan sadakatin ifadesi olan sıdk ile teçhiz edilmenin önemi vurgulanarak, kişi merkezli bir sadakat anlayışına sahip olunduğu takdirde fanatikleşilebileceği uyarısı yapılıyor. Hz. Ömer’deki hakikat, adalet ve samimiyet duygusuyla pekişen Faruk sıfatıyla, Furkan olan Kur’an’a nasıl yönelindiğinde hidayete, dolayısıyla da Muhammed Mustafa’ya ulaşabileceği anlaşılıyor. Hz. Osman’daki hayanın ve hilmin birçok ilim ve amelden daha fazla terakkiye medar olduğunu görüp, aslolanın aktivizm değil de, yerinde ve zamanındaki haya ve hilmin olduğunun farkına varılıyor. Hz. Ali’deki ilmin nasıl bir sülaleyi velilerin sultanı ettiği anlaşılıyor.

Bir hal vardır ki, durumdan öte bir anlam taşımaz. Bir durum vardır ki olaydan öte bir mana taşımaz. Ama bir hal vardır ki, o halin içine hakiki bir kul girer de, o hal bir durumu ifade eder, o durum da bir olayı hatırlatır. O olay da olay olmaktan çıkar, bir olguya dönüşür. O olgu da binlerce hakikate pencere olur. Kulluğun kemalinde olan dört halife olayları olgulara dönüştürüp, çağları aşan bir mesajın makamı olurken, Resulallah'ın her biri birer yıldız olan diğer sahabeleri de benzer bir mesajın menzili olmuşlardır. Karabaşoğlu’nun kitabında olayları olgulara dönüştüren bu isimlere de rastlıyoruz. Asr-ı saadette onların her birinin bir yeri ve zamanı vardı. Onlardan biri Talk b. Ali’ydi. O Resulallah’ın duasıyla elinde sanata dönüşen çamur işçiliğiyle mimarların üstadı olmuştu. Bir diğeri Nuaym, sayıca Müslümanlardan kat kat fazla olan düşmanları birbirine düşürerek, Müslümanların savaşı kazanmalarına vesile olmuş ve aritmetiğin her şey olmadığını ispat etmişti. Efendisi Ümeyye’nin bütün baskılarına rağmen "Ehad! Ehad!" diye Rabbini anmakta sebat gösteren Bilal, bize bu çağda Ümeyyelere karşı nasıl mücadele edebileceğimizi gösteriyor. Zeyd b. Sabit de bize bir çok ikinciliğin birincilikten daha iyi olabileceği mesajını veriyor.

Karabaşoğlu bu kitabıyla bir boşluğu dolduruyor. Risale’den beslenen bir yazarın muhakeme, tefekkür ve teyakkuzunun ip uçlarını veriyor. Okuyucuya düşen de bu izleği takip etmek....


Metin Karabaşoğlu’nun Yayınlanmış Diğer Kitapları:

  1. Kur’an Okumaları – birinci kitap (Karakalem 1996, yedinci baskı 2005)

  2. Kur’an Okumaları – ikinci kitap (Karakalem 2000, dördüncü baskı 2005)

  3. Kur’an Okumaları – üçüncü kitap (Karakalem 2003, üçüncü baskı 2005)

  4. O’na Doğru:Esma-i Hüsna Yazıları (Karakalem 1992, altıncı baskı 2004)

  5. Kertenkele Çukuru-milliyetçilik, dünyevileşme, kemalizm (Karakalem 1992, üçüncü baskı 1998)

  6. Bilimin Öteki Yüzü (Y.B.Mermer ve S. Demirci ile birlikte) (İz 1991, dördüncü baskı Karakalem 2005)

  7. Küçük Şeyler (Karakalem 1997, beşinci baskı 2005)

  8. Camide Dans Var (Karakalem 1995, beşinci baskı 2005)

  9. Risale Okumaları – birinci kitap (Zafer 1998, yedinci baskı, Karakalem 2005)

  10. Risale Okumaları – ikinci kitap (Zafer 2002, üçüncü baskı, Karakalem 2006)

  11. Risale Okumaları – üçüncü kitap (Zafer 2003, üçüncü baskı, Karakalem 2006)

  12. Gece Yürüyüşü (Karakalem 1998, üçüncü baskı 2001)

  13. Peygamberin Kardeşleri (Karakalem 2002, üçüncü baskı 2005)

  14. Düşünceler (Karakalem 2003)

  15. Tehlikeli Denemeler (Karakalem 2004)

  16. Said’leri Ararken (Karakalem 2004, ikinci baskı 2004)

  06.04.2007

© 2021 karakalem.net, Mustafa Oral



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut