Adınız soyadınız: 
E-mail adresiniz: 
Şehir / ülke: 

Başlık: 

Değerlendirmeniz: 

Türü

Yazarlarımıza gönderdiğiniz mesajlar,
site yönetiminin onayını müteakip kendilerine iletilmektedir.

Duygu ticareti

DÜN BİR yazı okudum.

Ağlamaklı bir yazı.

Ağlamak üzere bir filme giden ve daha filmin başında ‘koyuverdiğini’ söyleyen bir ‘duygu adamı’nın yazısı.

Benim son zamanlarda sayılarının giderek arttığını gördüğüm bir türün ilk örneklerinden biri olan bir yazarın yazısı...

Yazı, ağlamak üzere gidilen bir film ile başlıyor, tanıdık bir delikanlının ölümüne dair duyguların anlatımıyla devam ediyor, yine filme dönüp film çıkışında döktüğü gözyaşlarının tarifiyle son buluyordu.

Ama bu kadar duygu ve bu kadar gözyaşı yüklü yazı, benim yüreğimde bir fırtına koparmadığı gibi, gözlerimden tek bir damla yaş bile koparmadı.

Bilakis, öfkelendim.

“İşte” dedim içimden yazara, “ha işte, duygulanabilmen için bir film ve bir olay buldun, bugünkü yazını da kurtardın.”

Yazmak için duygulanmak nasıl birşeydir bilmiyorum?

Şükür ki, Rabbim bugüne dek bana böyle bir duygu yaşatmadı.

Şükür ki, ‘hasbîlik’ ile ‘hesabîlik’ arasında bir tercih durumunda ikinciyi hiç sevemedim, sevemediğim için de, karşılığında bedeller ödeyeceğim durumlarda bile, ilkini tercih ettim. Seve seve tercih ettim.

Ama bugünlerde, giderek daha fazla, bir ‘duygu tacirliği’ hissettiren yazılara rastlıyorum sağda-solda.

Sadece ötelerde ve sadece ‘öteki’lerde değil; yakınımızda, yanıbaşımızda bilip gördüklerimiz arasında da...

İnsanların büyük kısmı, özellikle genç insanların, özellikle de genç kızlar ve genç hanımların büyük kısmı, bayılıyorlar böyle yazılara ve yazarlarına.

Pazar açık ve geniş...

Niyetiniz duygu ticareti ise, müşteri gani.

Niyetiniz yaşandığı an size özel kalması gereken, ancak demlenip damıtıldıktan sonra süzülen bir özü bir zaman sonra paylaşmanızın yakıştığı nice duyguyu tez elden pazarlamak ise, hiç beklemeyin.

Pazar açık ve geniş, müşteri gani...

Yazmak için duygulanan yazarlar, şimdi ağlayıp beş dakika sonra yazının başına oturan ve akşam arkadaşlarıyla rakı masasına oturup şen şakrak kahkahaya boğulan yazarlar, şimdi ağlayıp beş gün sonra ‘pamuk eller cebe’ kitabını baskıya hazır hale getiren yazarlar sinirime dokunuyor.

Sağda, ortada, solda; dinin yanında, dinin karşısında farketmez; hepsi de sinirime dokunuyor.

Kullanıldığımızı hissediyorum.

Duygular satılık değildir.

Duygular satılmak üzere yazılmaz.

Duygular yaşanır; ve eğer kalem erbabı insanlar isek, demlenip damıtıldıktan sonra, posası bizim iç dünyamızda kalmak üzere özü insan kardeşlerimizle paylaşılır.

Çıkmamacasına yüreğimize yerleştikten sonra ifşa edilir ve paylaşılır.

Duygular satılmak için değil, tüketilmek için hiç değildir.

Duygu ‘üretilmez’ zaten.

Duygular yaşanır.

Allah yüzyüze getirdiği olaylar ile bize farklı duygular yaşatır ve bu duygular ile bize çok şey öğretir. Öyle ki, acılardan, özellikle acılardan çok şey, çok ders, çok güzellik kalır bize. Geçmiş, bu yönüyle, kalır, içimize yerleşir. Yakîn tohumu çoğu kez yaşadığımız duygular, özellikle de acılar vesilesiyle çatladığı gibi, ‘ilmelyakîn’den ‘hakkalyakîn’e doğru tohumdan meyveye misali o güzelim yolculuk da yaşanan duyguların eşliğinde gerçekleşir.

Ama duygular üretilmez. Üretilmeye kalkışıldı mı, hasbîliği kalmaz.

O yüzden, duygulanmak için film izlenmez. Film izlenerek ağlanabilir, ağlamak için film izlenmez. Bir ölüm karşısında hüzünlenilir, hüzünlenip bunu yazıya dönüştürmek için mevtaya yaklaşılmaz.

Sayıları giderek artan duygu taciri yazarlar, sayıları giderek artan duygu satıcısı yazılar ve kitaplar sinirime dokunuyor.

Bilgisi ‘boğazından aşağı’ gitmeyen, yani kalbine yerleşmeyen ahir zaman bilginlerine dair hadisi hatırlıyorum bunları gördüğümde.

Onların haşrolunduğu anın tasvirini...

Herkesi rahatsız eden bir ses, bir böğürtü ile meydan-ı haşre gelişlerini...

Rabbim maddî hayatımızın ‘sinir’leri ne derece önemliyse manevî hayatımız için o derece önemli olan, manevî hayatımızın ‘sinir’leri ve hayatiyet kanalları olan duygularımızı inkişaf ettirsin, bizi asla duygusuz bir insan yapmasın. Yaşaran bir gözle, hüzünlenen bir kalble bizi nimetlendirsin.

Ama asla asla asla duygu taciri yapmasın...

Veyl o tacirlere...

  04.12.2005

© 2021 karakalem.net, Metin Karabaşoğlu

  1.  Bu yazının geçtiği eseri incelemek -veya satın almak- istiyorum.



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut