Adınız soyadınız: 
E-mail adresiniz: 
Şehir / ülke: 

Başlık: 

Değerlendirmeniz: 

Türü

Yazarlarımıza gönderdiğiniz mesajlar,
site yönetiminin onayını müteakip kendilerine iletilmektedir.

Bir özgürlük manifestosu olarak İman ve Risale-i Nur pratiği

İNSANOĞLU DOĞUMLA ölüm arasında bir şimşeklik zaman içinde örer hayatın yumağını. Bildik bileli güneş her sabah doğudan görülür. Dünya döner, yıldızlar bize gülümser. Deniz daima hareketlidir. Ufuk da öyle. Her yaz güller açar, bülbüller ilahî musikiyi fısıldar şuuru açık gönüllere. Fakat biz günlük hayatın meşgaleleri içinde bunların hepsini unutur gideriz. Hesaplar, kitaplar, aldanmalar, aldatmalar... Sanal dünyaların, fiktif hülyaların peşinde koşar dururuz bir ömür boyu. “İşte hayat böyle deriz, herkeste olduğu gibi.” Oysa aşkın, hakikatin, tefekkürün, ölümün, bir daha gelmeyecek olan ânın farkında olmadan yaşanılan hayata hayat denilir mi?

İman bizi bizle yüzleştirir.

Aleladeliğin kaosu içinde biz en asil duygularımıza kadar her şeyi unuturuz. Bundan dolayı da alçalır ve sıkıntı içinde kıvranırız. Ulviyet duygumuz görünmez olur. Gerçek varlığımızı hissedemeyiz. Kâinatı, hayatı, kendimizi ve her şeyi sıradan madde yığınları olarak görmeğe başlarız.

İman bizi kâinat ile yüzleştirir.

İnsanlar, kendi akıl ve rahatlarına göre inşa ettikleri konforlu evlerde ve kocaman şehirlerde varlığın sırlarına kayıtsız yaşarlarken, yalnız kendileriyle karşılaşabilenler bir çocuk gibi yıldızlara, sulara, ağaçlara hayretle bakmaya devam ederler. Yunus gibi “Benim bir karıncaya ulu nazarım vardır” derler.

İman bizi tabularımızla yüzleştirir.

Kendimizle karşılaşmak bize yaşadığımızı, yaşarken değiştiğimizi hissettirir. “Bunca varlık var iken gitmez gönül darlığa.” Muhammed (s.a.v) bu asrın medenî tabularını alt üst etmeye gönderilen elçidir. Onun ihtilali sual ve muhatabiyette “herkes”’in yerine “ben”i geçirmesindedir.

İman bizi hayat karşısında aldığımız tavırla yüzleştirir.

Her varlık kendi şartları içinde büyür, gelişir ve güzelleşir. İman bizi istidatlarımız, kabiliyetlerimizle karşılaştırarak kendimizi keşfetmenin yolunu açar. Denizde, yıldızda, gökte, hayatta, aşkta, ölümde, kitlede, insanı yüzleştirerek eşya ile arasındaki münasebeti yakalar. Gizli açık irtibatları, nüansları fark eder ve muhtevayı, şekli anlamlandırır. İmanda akıl, gönül ve coşkunluk beraber gider.

Bir insanı ne kendisi, ne de başkaları tam olarak anlayabilir. İman anladığımızı sandığımız ve anlayamadığımız yönlerimizle karşılaştırır bizi. Her şey güzel, her varlık mucizevî harikalıklar içinde yaratılmıştır. Bize varlığı alelâde gösteren, alışkanlıklarımız ve dalgınlıklarımızdır.

Hepimiz zaman zaman çocukluklarımızla, ihtiraslarımız, aklımız, çevremiz, gönlümüz, rüyalarımız ve kendimizle karşılaşmaktan korkar, kafamızı kuma gömeriz. Oysa Risaleler bizi insan olarak, hiç bir reel duygumuzu, reel varlığımızı göz ardı etmeden bizimle karşılaştırır. Hayat bir karikatür değildir iman sahibi fert için. Bilakis, kâinatın özüdür.

Risalelerin verdiği iman ile biz varlığın temel sırlarıyla karşı karşıya geliriz. Birdenbire sanki çocukluğa dönmüş gibi olur, yıldızların yeniden parlamaya, güllerin açmaya, bülbüllerin ötmeye ve kalbin taze duygularla, ümitle dolmaya başladığını hissederiz. Hayatın fani yüzüne yeni ve tefekkürî bir gözle bakar, onda “kaderin gülen çehresini” görürüz.

Risalelerinin her satırında gizli veya açık imanı terennüm eden Said Nursi bizi kelime ile karşılaştırır. Sokakta, evde, işte paramparça ettiğimiz, öyle çok da düşünmeden kullandığımız kelimenin haysiyeti, şerefi ile karşılaştırır bizi. Zira biz dili ve kelimeyi de, kendimiz ve kâinat gibi alelâde kullanırız. Bediüzzaman kelimeyi eline alır; günlerce, aylarca, yıllarca onlarla düşüp kalkarak içlerindeki ebedi ışığın yeniden yanmasına vesile olur.

Risale-i Nur bizi sözle, anlamla, ulvilik duygusuyla, bizle yüzleştirir…

Bütün bir hayat vardır Risalelerin içinde. Said’in hayatı, benim, senin hayatın. Orada değişerek devam eden, devam ederken değişen bir ruh ile karşılaşırız. Said’i okurken kendimizi okur, kendimizi tanırız aynı zamanda. Onunla fikir çilesini çeker, kendimizi tanımanın irfanına yükseliriz. Risaleleri önce kendimizi tanımak için okuruz. Her Risale bizi bizle karşılaştırır. Her Risale bana, bizzat bana hitab eder. İçinde benim olmadığım, bana bir şeyler anlatmayan hiçbir sözün anlamı yok aslında. Said Nursi kendi acılarını, kendi ümitlerini, kendi tefekkürünü sunuyor bizlere. Yok aslında bunun geleneği bizim kültürümüzde. Her âlim tepelerden, yukarılardan seslenir bize yüzyıllardır. “Eyyühel veled!” diye seslenir müridine. Oysa Nursi “Kardaşım” diye seslenir Barla’nın köylülerine. Kendisini vaaz kürsüsüne oturtmaz, ders arkadaşı yapar. Biz O’nunla Risaleleri mütalaa ederiz dağda, bayırda. Bize, bizim yanımızda durarak, bizi anlatır Said Nur.

Bu dağdağalı, karmakarışık, hak ile batılın iç içe girdiği asırda yaşamak için, mutlu olmak, sevebilmek için kendi kendimize bir dünya inşa etmeliyiz. Risaleler bizi zalim ve kıyıcı bir reelden alarak, tefekkür ve şefkatle dolu bir iman zeminine götürür. Her gerçek olması gereken değildir. Hakikat hiç değil. Her yalan ademdir, her zulüm, her haksızlık, her cinâyet ademe gider. Ademe ademle mukabele edilmez. Ademin karşısına varlığa giden hakikatle çıkılır. Hayatın anlamıdır hakikat, sevgidir, ademe gitmeyen ulvi bir mutluluktur.

İnsan bu ahirzaman cemiyetiyle tam bir uyum içinde olduğu zaman tarihi yoktur. Doğar, yaşar ve ölür. Kişiyi ölümsüzleştiren, tefekkürü, inancı, duası, hayreti, şükrü ve sualidir. Risale bizi sürüleşmeye meydan okuyan fert haline getirir. Bir defa onunla muhatap olan artık sürüleşmenin uyuşturuculuğuna kapılmaz.

Sevgi, mutluluk ve özgürlük öyle bize yukarılardan isabet eden bir şans güvercini değildir. Cemiyete tefekkürümüzü, evimizi, eğitimimizi, alışkanlıklarımızı, hayatımızı teslim ederek, nehirdeki herhangi bir dal gibi varılmaz maksuda. Risalenin rehberliği, Said’in hayatı, tefekkürü, mutluluğu. Yüz binlerce talebenin sonu hakikate çıkan deneyimi. Sen onlardan biri olmaya çalışacaksın!

Sevgiyi, mutluluğu, geliştiren özgürlüğü, tefekkürü, kendini, şefkati, varlığı Risalelerin atölyesinde yoğuracak, Risalelerin rehberliğinde arayacaksın. Medeniyetin, modernizmin, zalim kapitalizmin, kavganın, benlik savaşlarının, kabalığın, hırslarının kucağında değil!

  24.09.2007

© 2021 karakalem.net, Levent Bilgi



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut