Adınız soyadınız: 
E-mail adresiniz: 
Şehir / ülke: 

Başlık: 

Değerlendirmeniz: 

Türü

Yazarlarımıza gönderdiğiniz mesajlar,
site yönetiminin onayını müteakip kendilerine iletilmektedir.

Okumak veya Tükenen Işık

BUNCA METAL, motor ve hızın ardına anlamlandırmayı koymak zor elbet. Hayatı anlamlandırma ve adlandırma problemimizi mesele olarak algılamak çok daha güç.

Yaratılan insanın sosyal varlık olması noktasından, diğer varlıklara katılmak için kendi merkezliliklerinden dışarıya uzanmak imkan ve ihtiyaçları vardır. Bu dışarıya yönelme tehlikelidir; organizma çok uzağa giderse kendi merkeziyetliğini, kendi kimliğini yitirir.

Medeniyet insanı hayatın merkezinden çıkarma; insan medeniyeti dünyevileşme bakımından merkezleştirme çabasında bugün. Bir şeyleri sırtımıza bindirmek kadar, bir şeylerin sırtına binmek de abes. Yapma çiçekler gibi ürpermeyen, korkmayan, yaşamayan beyinler olma kervanına katılmak için ruhumuzu ezmenin bizi bizleştirebileceğini sanmıyorum.

Dünyayı ve kendimizi yerli yerine oturtmak gayretini yakalamadan huzurlu ve bilinçli olamayız. Medeniyetin bütün çabası bu gayretin merkezine âfakı koyarak enerjimizi boşa çıkarmak. Yani kanalize etmek. Hayatı vahiy ile okumaya ayıramamaktan yakındığımız vakitlerimiz öylesine boş ve anlamsız geçiyor ki!

Öte yandan hislerimiz bizi aralıksız uymaya itiyor. Deli bir dünyaya, deli bir hayat mücadelesine, çılgın koşuşmalara ve insanlara…Sürüye uymak için düşünmeye gerek yok.

Lise öğrencilerimden AH yazdığı bir kompozisyonda bu çıkmazın boşluğunu şöyle ifade ediyor:

“Dertlerle, acılarla yüklü bir dünyadan kurtulmak niye bizi korkutuyor? Siz öldüğünüz zaman düşünceleriniz, duygularınız, acılarınız da sizinle birlikte yok oluyor.”

Hayatın boşluğu ve ölümün kaçınılmaz müphem yüzü…Zavallı insan! Kendi aklı imansızlık hastalığına tutulunca kendi başına zararlı bir alet oluyor. Çareyi medeniyetin oyuncaklarına gömülmekte arıyor. En azından avcı onu görünceye kadar rahatlamak için. Oysa 17 yaşındaki AH’nin yakaladığı bu aralık hiç birimiz için öyle kolay kolay kapanacak cinsten değil. Kişinin ölü olmadığını, canlılığını kanıtlamak için abandığı dünya her zerresinde faniliğin darbeleriyle sarsmakta bizleri.

Babasının ölümü üzerine yazdığı bir şiirde anlamsız bir feryadı haykırıyor Dylan Thomas;

“Gel gitme usulca iyi geceye
Yaşlılık tutuşup çıldırsın gün kavuşurken
Bağır, bağır öfkeyle ışığın tükenişine”

Ve ışık tükeniyor. Hepimiz için. Yarın bizim için güneşin bir daha doğup doğmayacağını bilmiyoruz. Ama kesin bir şeyi iyi biliyoruz ki, yüz sene sonra hiç birimiz olmayacağız yeryüzünde. Bugün bir parçamızı daha aldığı gibi. Ne kaldı şu âna kadar yaşadıklarımızdan geriye?

Liseli FT’nin yazdıkları ise ilginç:

“Düşünerek halledemeyeceğim sorun yoktur derdim. Meğer bunu söylerken bile dar görüşlülüğümü gösteriyormuşum. On yedi yaşında ve bir çok sorumluluk yüklenmiş biriyseniz, sorunlar ve düşünceler sonunda tek vardığınız şey okumanın ve duanın gerekliliği.”

  05.12.2005

© 2021 karakalem.net, Levent Bilgi



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut