Arşiv

 Ölçüler

  • Bir insanın susuzluğunu başından aşağı bir kova şu dökerek gideremezsiniz. Ama, bir bardak su içirerek giderebilirsiniz.

  • Bir kıvılcım yerine yüz kıvılcım taşıyorsan, ateşini dağıtamıyorsun demektir.

  • Dağıtamadığın yüz kıvılcımın olacağına, adresine ulaşan bir kıvılcımın olsun.

  • Akılda tutulan, kalbe taşınmayan bilgi değersizdir.

  • Bilgiyi akılda tutmamalı; kalbe taşımalı.

  • Tutuşturamadığın sürece, koskoca bir odun yığını bile seni ısıtmaz. Zihnimizdeki malumat yığınını marifet kibritiyle yakmalı ki, kalb ve ruhumuzu ısıtsın.

  • Dayatmayla değil, keşfederek öğrenmeli.

  • Sınıfta kalabilirim diye okula gitmeyen, okula gidip çift dikişle sınıf geçenden daha iyi durumda değildir.

  • Herşeyimizle örnek alınmamız da kötü, kusurlarımızla mahkum edilmemiz de...

  • Bir hatalı mü’minin kalbini ameliyle mahkum etmek haksızlıktır.

  • Hayatını muhalefet üzerine kurma.

  • Tohum ekmek, çiçek dikmek için betonların arasında bir avuç toprak aradığımız gibi, ‘beton gibi’ gördüğümüz insanlarda bile gelişmeye ve düzelmeye açık bir yön aramalıyız.

  • Problem ile kişisini, fiil ile faili ayrı değerlendirmeli.

  • Küfürle mücadelemiz ebedîdir. Kâfir ile de, kâfir olduğu müddetçe mücadele ederiz.

  • Mü’min insan kâfire iflah olmaz bir öteki nazarıyla bakmamalıdır.

  • Tevbe suresindeki dört ay müddetten herkes için hisse ve ders var. Uyar, ama dört ay mühlet ver!

  • Nefret bağımlılıktır, sevgi özgürlüktür, sabır herşeydir.

  • Kirlenmenin mümkün olduğu bir ortamda elbiseye gelen leke için bir insanın kalbi itham edilmemeli.

  • Muhatabımızın yanlışlarına münferid bakabilmeliyiz. Tavırları tek tek düşünmeyip toptan biriktirip sonra hepsini birden muhatabımıza kusmayalım. Böyle yaparsak, hiç konuşmamak, küsmek gibi yanlışlara düşeriz.

  • Kendimizi başkasına dayanarak tarif etmemeliyiz.

  • Mü’min kendisini ‘mü’minim’ diye tanıtır; ‘kâfirin tersiyim’ diye değil.

  • Birisine göre hareket ederseniz, kendiniz olamaz; olsa olsa, ‘onun zıddı’ olursunuz.

  • Mü’min heyecanını iktisatlı kullanmalıdır.

  • Toplumun problemlerinin aynı zamanda kendi iç problemlerimiz olduğunun farkında olmalıyız. Kendisini ‘kurtarıcı’ görmeme gereği işte o zaman anlaşılılır.

  • Hizmeti toplumun içinde olarak yapmak: işte o zaman kendimizi ‘mürşid’ konumunda görmekten kurtuluruz.

  • “Sen kötüsün, ben seni adam edeceğim” üslubuyla hizmet olmaz.

  • “Ben temizim, siz de düzelin” üslubu doğru değil. Bataklıktaki birisi, bu üslupla ona yaklaşan kıyıdaki birisine “Gelme buraya!” diyebilir.

  • Gelecekteki imkânları düşünerek sabır olmaz, hesap olur.

  • Sabır bugün içindir. Hz. Eyyûb ‘herhalde bir gün iyileşirim’ diye sabretmedi. Sabır bugünü omuzlamak ve katlanmak içindir.

  • Sabır şu ana yeter. Geçmişe ve geleceğe harcamayalım.

  • Bir işte kıvamı bulmak, zamana karşı sabırlı olmayı gerektirir. Çabuk büyüyen kavak ağacı ancak odun olurken, yavaş büyüyen ceviz ağacından birinci sınıf mobilyalar yapılıyor!

  • Ağaç kendini göstermeden, boy vermeden önce kökünü sağlamlaştırır. Köksüz olmamak gerek.

  • Bir yere aşırı yüklenip bir tarafı ihmal etmek problemlidir. Himmetler ve vazifeler dengeli biçimde dağıtılmalı...

  • Günü gelince meyve zuhur eder. Sabitkadem olmalı. Hevesle başlayıp bırakmamalı.

  • Kendime konuşmadan başkasına konuşmak olmaz.

  • Hem kendine, hem insanlara şefkat, düzgün insan olmayı gerektirir. Ancak, günaha batmış olsak bile, hakkı anlatmaktan çekinmemeliyiz.

  • Doğruyu kimin yaptığından daha önemlisi, yapılan şeyin doğru olmasıdır.

  • Bir işi başarmak için esneklik ve rahatlık gerek. Gergin kasla koşulmaz.

  • Teoride net, pratikte esnek olmalı.

  • Bir konuda bir tenkid yapılacaksa, muhatabın ruhî dengesi muhafaza edilerek yapılmalı. Muhatap ümitsizliğe düşürülmemeli.

  • Rızkımızı öğütüyoruz ki, barsaklardan geçerken kılcal damarlarımızla vücuda lazım maddeler alınıp kana karışsın. Hakikatin de, hayatımıza geçmesi için, hazmedilmesi gerekiyor.

  • Cevabımız doğru olabilir, ama hissiz ve duygusuz ise kalbe işlemez. Şefkatli cevaplar gerek...

  • ‘Daha doğru’ ortada iken ‘doğru’da kalmak, doğru değildir. Böylesi durumlarda, ‘doğru’da duruyor olmak, belki de inkişafın manisidir.

  • Vazifeye dair dışa dönük, ücrete dair içe dönük olmalıyız.

  • Yüzümüz hizmete dönük olmalı; ama şöhrete sırtımızı dönmeliyiz.

  • Hiç kimsenin hizmeti, hizmet eden başka insanlara karşı kaba davranmanın ve hele kindarlığın mazereti olmamalıdır.

  • Ellerin çoğalması hayırdır. Her çalışmayı makbul ve muhterem bilmeliyiz.

  • İstibdadın olduğu yerde istidatlar yeşermez. Ya istidat, ya istibdat!

  • Bir iş ‘ulu’l-emr’ ile oluyorsa, o işin ‘ulu’l-emr’ine bîat gerekiyor. Bîatın makbul olması ise, dıştan dayatılması ile değil, içten gelmesi ile mümkündür.

  • İçten gelerek ürün vermeli; dıştan zorlama ile değil...

  • ‘Gaye-i hayal’i büyütmek lazım. Bir gaye-i hayal, bir ideal olursa kimse başkasını konuşmaz; herkes kendi hedeflerini düşünür.

  • Açıkta duran tohum, ağaç olamaz.

  • “Meziyetin varsa hafâ turabında kalsın; tâ neşv ü nema bulsun” der Bediüzzaman. Toprak olursan, başka ağaçlara da faydan olur.

    Bir tek çiçek olarak görülmek yerine, çok çiçekler suretinde görünürsün...

  • İnsan hayırda her daim yarışmalı. Yarışacağı hiç kimsenin olmadığı halde, kendisiyle yarışmalı. Hayırda yarışmayı hiç bırakmamalı.

  • Eteğinde bir taş varsa, suya bırakmaktan çekinme. Onun meydana getireceği dalgalar eninde sonunda bir sahile muhakkak ulaşı; en azından, meleklerin bekleştiği bir sahile...

  • Herşeyi kaybetmeyi göze almayan hiçbir şeyi kazanamaz. Hiçbir şeyi kaybetmeyi göze alamayanın kazancı hiçbir şeydir. Herşeyi kaybetmeyi göze alan herşeyi kazanır. Şehitler için bu yüzden ‘onlar diridirler’ buyurur Kur’ân-ı Kerîm. Bu yüzden feragat herşeydir.

  • Bir milyon tane sıfır 1 etmez. Bir tane 1, bir milyon sıfırdan daha kuvvetlidir. Çünkü, haktır.

  • Hakikatı ifade ederken, insanları kendimize değil, hakikate cezbetmeliyiz.

  • Birileri, birşeyin ‘Müslümanların yararına’ olmasını meşruiyet için yeterli görebilir. Ama gerçekte, meşruiyet için İslâm’ın izini sürüp iznini gözetmek zorundayız—bu zahirde ‘Müslümanların zararına’ gözükse bile…

  • Azimet yaşanır, ruhsat teklif edilir.

  • Bir nimeti, meselâ çayı esma–i hüsnaya cilvegâh yapmadan nefis terbiyesi için terketmek eksik bir yoldur. Nefsi öldürmek imtihanı kolaylaştırabilir, ama imanımıza şahit olacak malzeme azalır.

  • Kâinatta şoför değil, yolcu olduğumuzu unutmayalım.

  • Hayal kırıklığı yaşamaktansa, hayallerimi ertelemeyi tercih ederim.

  • Hedefinden sapmış bir hayat, ne derece yaşanması arzu edilir bir hayattır? Müstakim bir ölüm, zikzaklı bir hayata yeğdir.

  • Mevhum bir gelecek hesabına, mevcut yangını görmezden gelmemeli.

  • Okunan yazı değil, yazıdaki mana ezberlenmeli.

  • Ezberin arkası muhakeme ile beslenmeli. Ezber anlamanın garantisi değildir.

  30.01.2004

© 2021 karakalem.net, Metin Karabaşoğlu

  1.  Bu yazının geçtiği eseri incelemek -veya satın almak- istiyorum.



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut