Çöle tohum atmak

ANLAMSIZLIKTA BOĞULMAK, hikmetsizlikte çarmıha gerilmek, himmetsizlikte satılmak, boş vermişlikte çakılmaktansa; mahremiyetinde münzevi yaşamak, çöl yolculuklara çıkmak, ay uzaklaşmaya yükselmek daha ehven olsa gerek. Söz utanıyor, kelam acı çekiyorken; imgelerin dehlizine dalmak daha sahici bir yaşam olmalı…

Derin boşlukta anlam damarları açmak; bu boğucu, bu bunaltıcı, bu buram buram benlik kokan havadan başka nasıl kaçılır?

Musikinin kanatlarında kelime kâinatına erişmek; yerde hemcinsiyle cebelleşmekten yeğ değil midir? Ses verin zerreler, ses verin küreler, ses verin sesler; renk verin çiçekler, renk verin yıldızlar, renk verin renkler… Görün gözler, duyun kulaklar, akledin akıllar, fark edin kalpler…

Ayın şiirini gündüz duymak, güneşin şarkısını gece işitmek; her şey birden başlar ve birden biter; tohum toprağa düşer, ruh göğe yükselir. Zikzaklar çizer ömür, ölüm ömrü nokta çeker.

Kelimeler silah olmuş kaçın kalpler; mahremiyetin münzevi kalesine sığının, çıkmayın meydanlara. Maskeli dünyada gizem istihbaratçıların eline geçmiş, neyleyeyim zannı, neyleyeyim mesnetsiz ithamı, neyleyeyim fasıkın getirdiği haberi? Başınıza çalın, ayağınıza geçirin, çukurunuzda meze yapın kandırıcı oyununuzu.

Her şey birden başladı ve kardeşlik yaralandı; gözlerine perde çekilmiş yaralı aslanlar birbiriyle boğuşturuluyor.

Ve her şey birden bitecek; tasmalanmış yaralı aslanlardan perde kalkacak, her biri bir kıtadan kalkacak, gecede mehtap, gündüzde güneş gibi belirginleşecekler…

Kardeşlikten kim ne kaybetmiş, düşmanlıktan kim ne kazanmış diyecek, düşmanlığın kalbine oku saplayacak; fasık sürülerini yokluk çukurlarına sürükleyecekler.

Nefessizlikte boğulmak, hikmetsizlikte aç kalmak; alçaklara yem olmak değil mi? Kadim kaybedişlerden ders alınmayacak mı, canavarları dişleri üzerimizde görülmüşken…

Endülüs, sönmeyen kor acı; o ateşten üzerimize küller atıyorlar; gözlerimiz görmesin, kulaklarımız işitmesin, aklımızı kullanmayalım diye.

Ruh avına çıkmış yamyamların işini kolaylaştırmak değil, hep birlikte onları kendi çukurlarına düşürmek; bizi düşmekten, bizi üşümekten, bizi ağlamaktan, bizi ağıt yakmaktan kurtaracak kardeşlik kuvveti, muhabbet gücü, uhuvvet silahı kullanmak zamanı, yaşadığımız zamanlar.

Çöllere tohum atmaya devam, hakikat vaizi onlara bir ruh üfleyiversin; her yer bahar ve nehar. Ayağa kalkmak için birbirimize dayanmak zorundayız; hakikat gücü bunu söylüyor.

  31.03.2014

© 2021 karakalem.net, Hüseyin Eren



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut