Siyasî değil, ahlâkî kriz

Oktay Gökkoca

Sınanmadan alnının akıyla çıkacak olanlar, hiç şüphesiz, konjonktürel değil, her hâlükârda ilkeli ve ahlâklı davrananlarımız olacaktır.


HEPİMİZİN AĞIR bir sınanmadan geçtiği günleri yaşıyoruz. Bu sınanmadan alnının akıyla çıkacak olanlar, hiç şüphesiz, konjonktürel değil, her hâlükârda ilkeli ve ahlâklı davrananlarımız olacaktır.

İlkeli ve ahlâklı tavrın mihengi, mensubu olduğumuz etnik aidiyet, bağlısı olduğumuz dinî cemaat veya oy verdiğimiz siyasî parti değil, bizzat hakikat bildiğimiz şeyin kendisi olmalıdır. Burada hakikati illâ dinî bir gerçeklik olarak veya herkesin kabul ettiği ortak ilkeler, kurallar anlamında ele almıyorum. Hakikatten kastım hangi dinin, hangi etnik aidiyetin, hangi cemaatin, hangi siyasî fikrin mensubu olursak olalım kendi inandığımız doğrulardır. Herkesin kabul ettiği doğrular farklı olabilir. Ahlâklı ve ilkeli olup olmadığımızı belirleyecek ölçü şu sorunun cevabında gizli. Hakikat olarak savunduğumuz doğruları her hâl ve şartta sahipleniyor muyuz, sahiplenmiyor muyuz? Bu soruya kâlen ve hâlen vereceğimiz cevap, ilkeselliğimizi ve ahlakîliğimizi de belirleyecektir.

Meselâ çok uç bir örnek vereyim. Hırsızlık tüm dinlerde ve ahlâkî öğretilerde kötüdür. Buna rağmen diyelimki adamın biri hırsızlık yapmanın kötü olmadığını doğru olarak kabul ediyor. Şimdi bu adamın ilkeli olup olmadığını ben şöyle anlarım. Başkasının malı çalınırken kötü olmadığını söylediği hırsızlığı, kendi malı çalınırken de iyi olarak kabul ediyorsa, o adam benim için ilke sahibidir. Kendi kötülüğü içinde tutarlı bir ahlâkîliği vardır. Hırsızlığın iyiliği ya da kötülüğü hakkındaki doğru hükmün ne olduğu, buna göre adamın nasıl yargılanacağı başka bir mevzû.

Bugün yaşananlara baktığımda benim gördüğüm salt siyâsî bir kriz değil, toplumsal dairedeki çürümüşlüğün siyaset dairesine yansıdığı ahlâkî bir krizdir. Krizin temelinde siyasîlerden çok millet olarak bizler varız. Bu kanaatimin delili olarak geçmişte birçok kereler tecrübe ettiğim ve şimdi de tecrübe etmeye devam ettiğim şeyler var.

Haksız kazanç sağlayan birilerini duyduğunda onlara ağzına geleni söyleyen, ama başka bir ortamda, aynı imkânı kendisi bulsa bu fırsatı kaçırmayacağını beyan eden birçok insan tanıdım meselâ.

Kamu kurumlarına torpille, kayırmayla memur alındığını duyduğunda kul hakkından bahsedip zehir zıkkım beddualar edenlerin içinden, torpil imkânını kendisi bulduğunda ‘affetmeyen’ birçok insan gördüm meselâ.

Bekleme sırasında aradan kaynak yapıp önüne geçenleri kul hakkıyla uyaranlardan kimilerinin, görevli kişi tanıdık çıkınca sıradan çıkıp vezne arkasına geçerek hak hukuk tanımadıklarını gördüm meselâ.

Son yaşanan hâdiselerde, suçluluğu ispatlanmamış insanların, çeşitli şahsiyet itibarsızlaştırıcı algı yöntemleriyle kişilik sûikastine uğratılmalarını haklı olarak eleştirenlerden bazılarının, aynı şeyi kendilerinin yaptığına şahit oldum, oluyorum meselâ.

Meselâ buna örnek olarak son günlerde, karşı hamle diye adlandırılabilecek bir kişilik sûikasti yapılıyor. Para sayma makinesi ve ayakkabı kutusu fotoğraflarıyla, insanları mahkemeler yargılamadan infaz edenlerin karşısında, eleştirdikleri aynı insafsız silahla rakiplerini alt etmeye çalışanlar var.

Millet iradesine sahip çıkma adına yayın yapan kimi yayın organları, hakkında çeşitli iddialar dillendirilen ve herkesin tanıdığı bir yargı görevlisinin bir fotoğrafı üzerinden bir algı yönlendirmesi yapıyor. İlgili kişinin siyasî iradeye meydan okuduğu savını kuvvetlendirmek için, bu kişinin pantolonuna çeki düzen verirken çekilen bir fotoğrafı kullanılıyor. Bazı medya organları, söz konusu isim etrafında yapılan menfî haberlerde hep aynı resmi sürekli yayınlayarak kamuoyunun zihninde bir ‘kabadayı’ imajı oluşturmaya çalışıyor. Amaca giden her yolu mübah görenlerden bir farkımız kalır mı bu şekilde?

Son verdiğim örneği, kimseyi aklama ya da karalama niyetiyle değil, tarafını, meşru olmayan gizli örgütlenmelerin karşısında, millet iradesinin yanında belirlemiş biri olarak söylüyorum.

Meşhur bir gazetecinin köşe yazılarında kullandığı ‘Ne zaman adam oluruz?’ diye bir alt başlık vardı. Cevabımız, ‘kendimize yapılmasını istemediğimiz şeyi başkasına yapmamak’ olmalı. Bu da yetmez, bu cevabımızı amele dönüştürmeli. Zira ilkeli olmak, ahlâklı olmak budur, adam böyle olunur.

Yaşanan son hâdiseler ağır bir imtihan olmakla birlikte, bu hâdiselerin aynasında kendimizi muhasebeye çekip, hangi seviyede olursa olsun ahlâkî kirlerimizden arınmak için büyük bir imkânı da içinde barındırıyor.

  13.01.2014

© 2021 karakalem.net, Oktay Gökkoca



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut