“Anadilde yetmez, çok dilde eğitim!”

Mustafa H. Kurt

KURULUŞUNDAN İTİBAREN değerlerini Risale-i Nur'la çatıştıran yeni rejimin 90 yılda yaşadığı hemen her tıkanma, bir yönüyle tam da bu hatası nedeniyledir aslında.

Biçtiği elbisenin millete uygun olup-olmadığını sorgulamayı dahi nicedir tehdit sayan Cumhuriyet idaresi, "dindar cumhuriyetçiliğin" kurtarıcılığını göremedi. Bununla birlikte en büyük hatalarından birini ise, 'dindar cumhuriyette' (din özelinde diğer tüm temel hak ve özgürlüklerle de barışık cumhuriyette) yeri asla olmayan anadiller üzerindeki yasaklar oluşturdu.

Bu açıdan bakınca, güncel sorunlarımızdan olan 'anadilde eğitim' sorunu hakkında da, 'en sağlıklı çözümü Risale-i Nur örnekliği üzerinden üretilecek yöntemlerle bulunabilecek Kamalist bir meselemiz' demek yerinde olacak.

Bu yüzden de resmi ya da etnik dilin "tek dil" olarak dayatılmasına karşı “çift-hatta üç dilli” bir eğitimi öneren bu asırlık sese, tam da bu günlerde daha da çok kulak kesilmek gerekmekte.

Fakat burada şöyle kritik bir nokta da var ki, önemli bir 'bölge insanı'-'kanaat önderi' olarak Bediüzzaman Hazretlerinin ihya ve inşa hareketinde Türkçe'yi tercih etmiş bulunmasında (hem de anadili Kürtçe olmasına rağmen), ama bunu yaparken de aidiyetlerinden ve anadilinden asla vazgeçmemiş olmasında, özellikle de Risale-i Nur camiası için çok mühim ve kritik esaslar bulunduğuna inanmaktayız.

Diğer bir ifadeyle, "anadilde eğitim" diye tutturup Kürtlerin Türkçe (ve bu vesileyle dolaylı yoldan Risale-i Nur) ile direkt bağlarını koparmak isteyenler yanında, "eğitim ille de Türkçe olmalıdır" diyerek bu gayr-ı fıtri dayatmacılığın devamını isteyenlere de fırsat verilmemeli kesinlikle!

Üstelik anadili Kürtçe olan bu insanın eserlerini Türkçe diliyle vermesi 'resmi dili tercihi' ile değil, bu yolla dahi ittihad için istihdam edilmesiyle açıklanabilir ancak. (Bu konuda belki, 'Risaleler Kürtçe yazılsaydı ne olurdu memlekette?' diye düşünmemiz veya o pek mübarek ve fedakarane hizmetlerine rağmen doğu medreselerinin-mollalarının Türkçedeki yetersizliklerinin Türkiye'ye neler kaybettirdiğine dair bir muhasebeye girmemiz faydalı olabilir.)

Kısacası, Risale-i Nur'un ve muhterem Müellifinin sahip oldukları kimlikler ve öngördükleri çok dilli eğitim metodu, anadilde eğitim meselesinde bize: "sadece anadilde değil, (isteyene) İslam kültür lisanları olan Türkçe-Kürtçe-Arapça ile çok dilli eğitimi!" işaret etmekte.

Buradan da hareketle diyoruz ki, eğer ‘anadilde eğitim’den kasıt sadece Kürtçe ile ve resmî dilde eğitimden kasıt da –şimdiye dek olduğu gibi- sadece Türkçe ile eğitim ise şayet, “ikisine de hayır!.”

Zira bunca yıldır yaşananlar bu yolun yol olmadığını tüm açıklığıyla ve yeterince göstermiş oldular. Şimdi ise, yaşanan tüm acıları ve ödenen tüm bedelleri unutmuşçasına, Cumhuriyet kadrolarının bu konudaki vahim hatasına ‘sadece anadilde eğitim’ heveslilerini de hoşnut kılacak ikinci bir hatayı daha eklemek, hiç de salim bir yol olmasa gerek.

Bu konuda madem ki bir huzursuzluk var ve madem ki eğitim sistemine anadillerin de eklenmesi düşünülüyor; o halde ancak hem Türkçeye hem de anadiline (ve sonrasında bunlar yanında Arapçaya da) hakim fertleri yetiştirecek bir sistem için ısrarlı olunmalı mutlaka. “Adı yüz yıl önce konulmuş” içi dolu bir projeyle hem de!

Diğer türlü, Türkiye ve Türkçenin ulusalcılık yoluna Arapça ile ayrılığının memlekete kaybettirdiklerinden sonra, Kürtçenin de "anadilde/resmi dilde eğitim isterükçüler" yüzünden Türkçeden kopması hem Kürtleri Risale-i Nur'un dilinden, hem de Türkleri ulusalcılık belasına karşı panzehirleri Kürtlerden koparacaktır maazallah..

Son söz: kuvvetle muhtemeldir ki, ‘anadilde eğitimde’ Risale-i Nur’a ve dinî mirasa daha da mesafeli, ‘çok dilli eğitimde’ ise onları daha da iyi anlayabilecek kuşaklardır söz konusu olan.

Ve böyle seçeneklerin ihtimali bile azamî dikkati şart kılar!

  16.11.2013

© 2021 karakalem.net, Mustafa H. Kurt



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut