Bosna-Hersek ve Federalizm*

Zeyneb Hafsa

AHMET YILDIZ’IN ulus devlete alternatif olarak sunulan yapılardan biri olan federalizmi derinlemesine incelediği kitabını okurken Bosna-Hersek örneği aklıma geldi ve Yıldız’ın federalizme dair bazı analizlerini Bosna örneğinde değerlendirmek istedim.

“Doğu Avrupa’da komünist rejimlerin birbiri ardına çöküş süreci, komünizmin buzdolabına kaldırıp dondurduğu etnik kimliklerin volkanik bir patlamayı andıran uyanışını da beraberinde getirdi: etnik şiddet. Bu bağlamda etnik uzlaşı için bir çözüm önerisidir federalizm.” [1]. Bosna tarihine dair aşağıda dile getireceğimiz belli başlı olaylar dikkate alındığında, bu alıntının Bosna örneği ile neredeyse birebir örtüştüğü görülecektir; öncelikle, Bosna-Hersek bir güneydoğu Avrupa ülkesidir ve de ikinci dünya savaşından komünizmin çöktüğü zamanlara değin sosyalist Yugoslavya’nın sınırlarına dâhil idi. Yaklaşık 50 sene hüküm süren bu sosyalist rejim, farklı etnik kimlikleri adeta 'buzdolabına kaldırmış' fakat sonrasında bir patlamayı da beraberinde getirmiştir ki Bosna örneğinde bu patlama, özellikle Sırp etnik kimliğinin Boşnak kimliğe karşı şiddeti şeklinde açığa çıkmıştır. Etnik şiddetin ardından gelen dönemde ise Hırvat, Sırp ve Boşnak kimliklerinin uzlaşısı için önerilen yöntem federalizm olmuştur. Genel anlamda federalizmin amacı, “... siyasi birlik şemsiyesi altında farklı bölgesel çıkarların seslendirilmesidir.” [2]. Bu, savaşı bitirip Hırvat, Sırp ve Boşnak kimlikler arası uzlaşıyı sağlamak için imzalan ve bir kısmı hala Bosna-Hersek devleti anayasası olarak işlev gören Dayton anlaşmasının da temel amacı olarak ifade edilebilir.

Bosna ile ilgili detaylara inecek olursak, öncelikle, Bosna federalizmi akde dayalı bir birliktir ki bu akit, 1995 yılında imzalanan Dayton anlaşmasıdır. Bosna-Hersek, ülkenin güney batısında yer alan Boşnak-Hırvat federasyonu ve kuzey doğu yönünde uzanan Sırp cumhuriyeti olmak üzere iki entiteden oluşmaktadır. Boşnak-Hırvat federasyonu kendi içerisinde 10 kantondan oluşurken Sırp cumhuriyeti daha merkezi bir yapıdadır. Bu iki entitenin arasındaki toprak bölüşümü neredeyse yarı yarıyadır. Bu bölüşüme dair ilginç bir ayrıntı vermek gerekirse; adı, tarihin en karanlık katliamlarından biri ile anılan Srebrenica, Sırp cumhuriyeti sınırları içinde kalmıştır! Ülkenin politik yapısı ise oldukça karışıktır [3]: ülkenin cumhurbaşkanlığı konseyi, Hırvat, Sırp ve Boşnak halkı temsilen seçilen üç üyeden oluşmakta olup, cumhurbaşkanlığı görevi, bu üç üye arasında sekiz aylık dönemlerle rotasyon usulü değişmektedir. Başbakanlık görevine karşılık gelen ülkenin bakanlar konseyi başkanı ise cumhurbaşkanlığı konseyinin önerisi üzerine, temsilciler meclisi tarafından seçilmektedir. Ülkenin parlamentosu ise temsilciler meclisi ve halklar meclisi olmak üzere iki kamaradan oluşmaktadır. Buna ilaveten, Boşnak-Hırvat federasyonunun, Sırp cumhuriyetinin ve kantonların da kendi hükümetleri ve parlamentoları vardır. Bu karışık izahtan da anlaşılacağı üzre ülke, tam bir bürokrasi yumağı haline gelmiş durumdadır. Bu yapının siyasi sonuçları bir yana ekonomik faturası da ağırdır; devlet finansmanı, ülke gelirinin %54’üne tekabül ederken bunun 30%’luk kısmı sadece idari yetkililerin maaşlarına gitmektedir! [4]. Toparlayacak olursak, Bosna-Hersek adı verilen bir ana devlet var, fakat bu ana devlet, federasyon şeklinde düzenlenmiş ve 10 katondan oluşan Boşnak-Hırvat entitesi ile Sırp cumhuriyeti entitesinden oluşmaktadır. Her ne kadar ülke genelinde bir cumhurbaşkanı ve başbakan olsa da, kantonların, federasyonun ve Sırp cumhuriyetinin kendi hükümetleri ve parlamentoları vardır.

Peki, bu karmaşık yapı nihayetinde nasıl bir sonuç göze çarpmaktadır -en azından şu geçen 17 sene içerisinde? Kariç’e göre, uyumlu bir siyasetin önünde iki temel engel vardır; devletin kendisi hakkında ve politik düzenleme/yapı hakkında politik elitin görüş ayrılığı içinde olması. İlk engel yalnızca politik elit için değil, vatandaşlar için de geçerlidir aslında. UNDP (Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı) raporuna göre [5], Bosnalı Hırvatların %16.5’u ülkeyi, eşit vatandaş ve insanların oluşturduğu bir yapıda görmek isterken Sırpların %35.8’u Sırp cumhuriyetinin bağımsız bir devlet olması, %26.9’u ise Sırp cumhuriyetinin Bosna-Hersek’ten ayrılıp Sırbistan’a bağlanması taraftarı. Boşnakların %57.3’ü ise, Bosna-Hersek’in eşit vatandaş ve insanların ülkesi olmasını istiyor. Bu tablodan da anlaşılacağı üzere, 'Bosna-Herseklilik' gibi bir üst kimlik oluşturulamamıştır henüz. Bunu bizatihi gözlemlemek de mümkündür zira Saraybosna’dan çıkıp Hırvat nüfusun yaşadığı Adriyatik’e yakın bölgelere doğru ilerlediğinizde hala Bosna sınırları içerisinde olmanıza rağmen muhtelif yerlere asılmış Hırvat bayrakları görebilirsiniz.

Yukarıdaki rakamlardan ve dile getirilen problemlerden de anlaşılacağı üzere, Bosna-Hersek’teki farklı etnik grupları birlik içerisinde buluşturma amacını güden federalizm bir çıkmaza doğru sürükleniyor gözükmektedir. Peki ama neden? Bu noktada tekrar Yıldız’a dönecek olursak, o, federasyonların belli başlı başarısızlık nedenlerini şöyle sıralıyor; çözümün dışarıdan empoze edilmesi, etnik anlaşmazlıklar, kaynak azlığı, federal eğilimli kültür yokluğu, yeterli ortak çıkar yokluğu ve dengeli olmayan federal düzenlemeler. Bu sebeplerin Bosna örneği için incelenmesi apayrı bir çalışmayı gerektirmekle birlikte bunların kısa da olsa bir değerlendirmesini yapmak isterim: ilk sebebin önemli bir unsur olduğu söylenebilir zira Bosna örneğinde federal çözüm, alttan yukarıya değil, yukarıdan aşağıya doğru olmuştur. İkinci sebebin de önemli bir yer tuttuğunu düşünüyorum zira Sırp cumhuriyetinin ara ara gündeme gelen referandum yolu ile bağımsızlık kazanma istekleri, etnik gruplar arası tansiyonu yükselten bir unsurdur. Kaynak azlığı da Bosna örneğinde azımsanamayacak bir sorun çünkü ülkenin ekonomik durumu pek parlak değil iken federal düzenlemelerin ağır faturasını ödemek bir hayli zor olsa gerek. Federal eğilimli kültür yokluğu Bosna için bir sorun mudur tam karar veremiyorum çünkü federalizmden kasıt esas olarak farklı etnik grupların biraradalığı ise bu tarz bir kültüre sahip idi buradaki insanlar. Fakat bu bir aradalıkları, her bir etnik grubu memnun etmeye yönelik federalizm gibi bir şemsiye altında olmadı hiç bir zaman. Sondan ikinci sebep de Bosna için problem olan unsurlar gibi gözükmekte çünkü UNDP anketinden de anlaşılacağı üzere, Bosna devletinin varlığı Boşnaklar için neredeyse bir zaruret olarak görülürken Hırvat ve Sırp gruplar için bu böyle değildir. Son olarak da, Bosna-Hersek’te 1991 yılından beri nüfus sayımı yapılamadığı için entite büyüklükleri, parlamentodaki üye sayısı gibi politik unsurların dengeli bir güç dağılımını yansıtıp yansıtmadığı muallaktadır.

Bosna-Hersek ve onun federalizm tecrübesini Ahmet Yıldız’ın kitabı aracılığı ile ufak bir analize tabi tuttuğumuz bu yazıda sonuç olarak, Yıldız’ın bir tespitinden hareketle şu söylenebilir; federalizm bir yapı olarak değil bir süreç olarak algılanmalıdır ki baş gösteren yeni yeni problemlere çözümler üretilebilsin. Bosna-Hersek’in, özellikle ülkedeki yabancı güçler tamamen ayrıldığında, bu tarz bir yaklaşıma ihtiyacı olacaktır kanaatindeyim ki yukarıda dile getirilenler, bu görüşü destekler niteliktedir.


[1] Ahmet Yıldız, Ulus devletin bunalımı: Federalizm ve Kürt Meselesi, Nesil yayınları, 2010.

[2] a.g.e

[3] Bosna Hersek’in Siyasi Görünümü, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, bkz. http://www.mfa.gov.tr/bosna-hersek-siyasi-gorunumu.tr.mfa

[4] Mirsad Kariç, Political stability and economic performance in the post-Dayton Bosnia, 1997-2006 (Dayton Sonrası Bosna’da Politik İstikrar ve Ekonomik Performans, 1997-2006), Sosyal Siyaset Konferansları, Sayı 60, s. 367-391, 2011/1.

[5] UNDP, Early Warning System: Bosnia and Herzegovina (Erken Uyarı Sistemi: Bosna ve Hersek), Annual Report (Yıllık Rapor), 2002.

*Bu yazı ilk kez 27.10.2012 tarihli Milat Gazetesi’nde yayınlanmıştır.

  15.11.2012

© 2021 karakalem.net, Zeyneb Hafsa



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut