Hannan ve Mennan isminin kalbimdeki çağrışımları

Abdurreşid Şahin

“El-Aman el-Aman!
Yâ Hannan! Yâ Mennan! Beni günahlarımın hacaletinden kurtar!
El-Aman el-Aman! YâHannan! Yâ Mennan! Beni günahlarımın ağır yüklerinden halas eyle!
Beni çirkin günahlarımın arkadaşlıklarından kurtar, yerimi genişlettir.” Said Nursi


ÜSTAD’IN MÜNACAT ADLI eserinde yer alan bu dualar üzerine tefekkür ederken “Beni günahlarımın hacaletinden kurtar.”, “Beni günahlarımın ağır yükünden halas eyle.”, “Beni çirkin günahlarımın arkadaşlıklarından kurtar.” ifadeleri ile Hannan ve Mennan isimleri arasında ne tür bir ilişki olabilir diye düşündüm. Bu ilişki üzerinde düşünürken hayalimde babamla yaşamış olduğum bir olay canlandı. Baktım orada yaşadığım olayın buradaki ifadeyi anlamaya vesile olan yönleri var. Hadise şöyleydi:

Köyümüz Karadeniz sahilinde küçük bir köy. Babam denize kendisinden ya da annemden izin alarak girmemize izin vermiş fakat denizin içine doğru yayılan dev kayalıklara gitmemizi yasaklamıştı. Zira bizler çok küçüktük üstelik de henüz yüzme bilmiyorduk. Kayalar tehlikeliydi, kayıp denize düşebilir ve boğulabilirdik. Allah, dağı denizin içlerine doğru uzatırken bir yandan da dağın ortalarında kayalıkların içine doğru bir girinti yaratmıştı. Bu girinti sayesinde insanlar değişik yüksekliklerden denize atlayabiliyorlardı. Hatta aşağıdan yukarıya doğru sıralanıyorlar ve sırayla denize atlıyorlardı. Kayalığın en alçak kısmı bir metre, en yüksek kısmı 10-12 metre kadardı. Özellikle turistlerin geldiği zamanlarda insanlar denizde geçen kayıklara gösteri yaparlar, sırayla bu değişik yükseklikteki kayalardan atlarlardı. Dolaysıyla oraya gidip denize atlayanları seyretmek büyük bir zevkti. Ben oraya küçüklüğümde babamla birçok kez gitmiştim.

Yine bir gün büyükler oraya atlamaya gitmişlerdi. Babam köyde yoktu, genelde şehirde çalıştığı için evde çok bulunmazdı. Canım oraya gitmeyi çok istiyordu. Gençlerin denize atlarken bağırışları uzaktan geliyordu. Orada olanları çok merak ediyordum. Sonunda oraya gitmeye karar verdim. Kayalığın denize uzanmış eğimli yerlerinden geçmem gerekiyordu. Özellikle bir bölge oldukça kaygan olabiliyordu.

İşte tam oradan geçerken kaydım ve denize düştüm. İçimde yasak bir şey yapmanın korkusuyla birlikte kesin yakalanmış olduğum hissi birlikte depreşirken denizde depreşmek aklıma gelmedi. Mucizevî bir şekilde hiç kımıldamadım ve eğik kayada göğermiş olan yosunlara tutunarak oradan birilerinin geçmesini bekledim. Eğer panik yaparak çırpınsaydım büyük bir ihtimalle boğulmuş olacaktım. Zira o anda orada kimseler yoktu. İnsanların bulunduğu yer de kayaların arkasında olduğu için sesimi duymaları bir hayli zordu. Bana çok uzun gelen bu bekleyiş, tahminimce beş dakika kadar sürmüştü. Köyden bir genç oradan geçerken beni gördü ve elimden tutarak yukarı çekti. Hiçbir şey diyemeden oradan uzaklaştım.

Babamın olanları duymasından çok korkuyordum. Üzerim sırılsıklamdı. Bu hâlimle eve gidemezdim. Annen çok kızar ve hatta dövebilirdi. Babama söylerse daha beter olur diye düşündüm. Üzgün bir hâlde bulunduğum yerde uzandım. Uyumuştum, uyandığımda üzerim tamamıyla kurumuştu. Sevinçle sahile, oradan da köy meydanına doğru gittim.

Biri babamın geldiğini söyledi. Ben o anda deldiğim yasağı hatırladım. Babamdan dayak yememiş olmama rağmen ondan çok korkuyordum. Üstelik onu çok seviyordum. Sevgisine ihanet etmekten çok korkuyordum. O an babama gözükmemeye karar verdim ve oradan uzaklaştım. Fakat nasıl olduysa o beni buldu ve yanına çağırdı. Onun olaydan haberdar olduğunu anladım. Yanına gittiğimde başımı okşadı, hâlimi hatırımı sordu. İlçeden getirmiş olduğu çikolatayı bana verdi. O olayı hiç gündeme getirmedi. Sevinçten uçacak gibiydim. Sevincim elbette çikolata için değildi. Onun benim boyun eğip utanmış halde itirafımı beklemeden beni affetmiş olması ve suçumu yüzüme vurmadan bana sevgi göstermesi, ona olan sevgimi kat kat daha arttırdı. İçim içime sığmıyordu, mutluluktan uçuyordum. Neredeyse o cömertliği görmek adına iyi ki o olay oldu diyesim geliyordu.

İşte bu ve benzeri ihsanlar sayesinde babama çok hürmet ederdim. Annem bir yere gitmemi istediğinde giderdim ama ayak sürüyerek giderdim. İtiraz etmezdim ama pek istekli de olmazdım. Ama bana bir görev verse de yapsam diye babamın gözünün içine bakardım. Beni bir yere gönderdi mi uçarak giderdim.

Evet, ne zaman yukarıdaki münacatı okusam aklıma babamla yaşadığım bu olay gelir. Onun bana olan şefkatini ve cömertliğini düşünür, Hannan ve Mennan isimlerinin anlamını bir nebze olsun fehmederim. Rabbimin bizi mahcup etmeden günahlarımızı sayarak ya da saydırarak yüz suyumuzu döktürtmeyeceğini ümit ederek bu isimleri zikrederim.

Ey Hannan ve Mennan olan Allah’ım! Bizim günahlarımızı yüzümüze vurmadan ve huzurunda mahcubiyet yaşatmadan hatta başkalarının mübaşeretinden gelen hacaletin zindanına düşürmeden temizle. Günahlarımızı yokmuş gibi say. Nefsimizin Senin gibi Kerim bir Rabb’e karşı gururundan bizi beri kıl ve Senin kerem ve lütfuna layık bir kullukla mukabele etmeyi bize nasip eyle.

Âmin.

  26.09.2012

© 2021 karakalem.net, Abdurreşid Şahin



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut