İstiklâl küçülmektir

Mehmed Boyacıoğlu

FRANSIZ İHTİLALI’NIN inin getirdiği fıtrata “Fransız” ulusçuluk dalgasının genelde insanlığa, özelde doğu dünyasına verdiği zararlar dehşetli olmuştur.

Aynı materyalist köklerden beslendikleri kardeşi olan laikliğin işi ayırmak (din ile dünyayı, dünya ile ahireti, devlet ile dini) olduğu gibi ulusçuluğun da işi bölmek, parçalamak ve ayırmaktır.

Bu ayrılığın meyvesi de savaştır, göçtür, gitmek zorunda olduğu yere kolay uyum sağlayamamaktan ötürü perişanlıktır.

Ulusçuluk bazen bir nehrin iki yakasındaki aynı dili konuşan ve aynı inancı paylaşan insanları ayırmıştır.

Bazen de aynı nehrin yukarı ve aşağı çığırlarında yaşayan, inançları ve ülküleri toplulukları birbiriden ayırmıştır.

Kimi zaman da bir dağın iki yamacındaki aynı idealleri paylaşan insanları birbirinden uzak etmiştir.

İşte Erivan’sız Erzurum; işte Halep’siz Urfa ve Antep; işte Kerkük ve Musul’suz Diyarbekir; işte Urumiye’siz Van; işte Lofça’sız, Dimetoka’sız Edirne...

Bunlardan Antep’in, Halep’ten, araya çekilen dikenli tellerle koptuktan sonra taa Birecik Köprüsü açılıp da Irak’tan petrol sevkiyatı başlayıncaya kadar canlanamadığı herkesin malumudur.

Erzurumlu, - şuurunda olsun ya da olmasın - hâlâ “Şol Revan’da balam kaldı” türküsünü söyler durur.

Bu ayrılıklar, maddi ve manevi küçülmeye, insanların ufuklarının vizyonlarının daralmasına yol açmıştır.

Ayrılmanın, bunun sonucu olarak küçülmenin çok bariz, ancak biraz uzağımızda olduğundan, dikkatimizi çekmeyen bir örneği Hint Yarımadasında yaşanmıştır.

İngiliz işgalinin bitmesi ile birlikte bu yarımada, ayrılmama yönündeki sağduyulu yaklaşımlara kulak tıkanarak 1947’de ikiye bölünmüştür.

Kulağa hoş gelen bu istiklalden sonra, hem Pakistan nüfusundan kat kat fazla olan Müslümanlar Hindistan içinde azınlığa düşmüş, hem de Müslümanlarla bazı eyaletlerdeki Urduca konuşan gayrimüslimler arasında manevi duvarlar örülmüştür.

Bize biraz daha yakın, ancak dikenli konu olduğu için çok azımızın hakkıyla konuşabildiği Kıbrıs’a gelirsek… Hayalci kavruk şair Karaoğlan ve ortağının 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı da böyle bir azlığı, daralmayı getirmiştir. (Oradaki zulmü önlemek ve Müslüman “soydaş”ları korumak ayrı bir görev, o yapılmalı!) Birbirilerinin dillerini bilen ve adanın her tarafında yaşayabilme ve yekdiğeri ile iletişim kurabilme imkânı bulunan iki halk tel örgüler ile ayrılmıştır.

Örnekler açık… Öyle ya da böyle oluşmuş gönüllü bir birlikteliğin bozulmasının sonucu küçülme ve daralma olmuştur.

Arapçada “iste” öneki ile başlayan fiil kalıbı (istif’àl) istemek, talep etmek anlamlarını verir. Mesela rahime kökünden gelen istirham merhamet dilemek demektir. İstiklal de kılletden gelir. Kılleti, azlığı istemek demektir.

Şimdi bu coğrafyaya gelirsek; kimlerin oyununa geldikleri bilinmeyen azın azının isteği olduğunu ümit ettiğimiz bir istiklal (azlığı, küçülmeyi, daralmayı isteme) bu topraklarda yaşanırsa, yurdun her yanına dağılmış Kürt kardeşlerimizi sürgün veya yüzlerce bölgeciğe (enclave) ayırmanın dışında ne beklemektedir?

Bunun kolaylıkla gerçekleşeceğini varsaysak bile, biraz önceki kıllet (azlık, daralma) gerçeği onların da başını ağrıtacaktır.

74 milyonluk bu coğrafyada toplam gazete tirajı 4 milyon 700 bin civarındayken, acaba çok az kişinin konuştuğu, diyelim Zazaca çıkacak bir gazetenin günlük tirajı ne olacaktır? (Bundan mahalli dil ve lehçelerin korunmaması, onların bütünüyle nisyana terk edilmesini savunduğum anlamı çıkmamalı. Onlar korunmalı, ancak fikirler ülkenin çoğunun dili olan Türkçe, komşuların dili olan Arapça ve evrensel dil haline gelen İngilizce ile de anlatılmalı.)

Bu fikre destek sadedinde bir örnek vereyim: Norveç’te birçok uluslar arası derginin Norveççe versiyonları yayımlanmıyor. İngilizceleri okunuyor. İngilizlerin kültür emperyalizminin yaygınlığı gerçeğine malzeme olsun diye söylemiyorum bunu. 5 milyonluk bir ülkede söz konusu dergilerin Norveççe versiyonlarını çıkarmak, maliyetleri yükselteceğinden düşünülmüyor.

Bütün bunlar ortadayken, aynı değerleri asırlardır paylaşmış kardeşlerimizin, dünyanın birlikler kurarak büyüdüğü, kıta çapında beraberlikler oluşturduğu bir çağda, kendilerini aza hapsedici, ufuklarını daraltıcı istiklal maceralarını üfleyenlere prim vermeyecekleri ümidini hep besledim ve besliyorum.

  01.12.2011

© 2021 karakalem.net, Mehmed Boyacıoğlu



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut