TEVBEDEN TEVBE

Mona İslam

HZ. ADEM o ağaca yaklaştı. Yasak meyveyi yedi. Ve tevbe etti. Hepimizin malumu.

Adem insandır. Mazi gibi anlatılan fiil çoğu zaman hep tekrarlanagelen sürekliliği olan bir fiildir. Arapça anlatımın dolayımlılığı…

İnsan her seferinde ağaca yaklaşır, yasak meyveyi yer, ve tevbe eder. Bu insanın ayrılmaz bir vasfıdır. İnsan günah işleyen ve tevbe eden varlıktır.

Tevbe ne demek? Tariflere bakılırsa günahtan sevaba, yanlıştan doğruya dönmek, genel olarak Allah’a dönmek. Yoldan sapıp yola dönmek.

Tevbe eden insan sapışının, Allah’tan uzak bir hale düşüşünün farkına varır, ve Ona yönelir, tevbe ile Ona yeniden yaklaşır.

Bildik şeyleri tekrarladığımın farkındayım, ancak bazen en bilmediğimiz şey bildik şeylerin içinde saklıdır.

Bazen insan hep söyleyegeldiği şeylerin anlamını fark edemeyişini idrak edemez.

Bilmediğini bilemez.

Günaha girdiğimizde deriz ki “Şeytan bizi saptırdı.” Öyledir. Ancak şeytan perdesinin ardında saptıran, Mudill ismi ile şeytandan tecelli eden Allah değil midir?

Allah’ın Karib ismi olduğu kadar Baid ismi de vardır. O hem yakındır, hem uzaktır. Biz günaha girdiğimizde Onun Baid ismine yaklaşır, Karib isminden uzaklaşırız. Tevbe ettiğimizde ise Baid isminden uzaklaşıp Karib ismine yaklaşırız. Günahta bizi Kabz eden kederlendiren Baid ve Kabıd isimleri onun değil midir? Tevbede de içimizi ferahlatan Karib ve Basıt isimleridir. İnsan günah işlerken alçalır, aşağılık ve zelil bir hale girer, Alçaltan O’dur, Zelil Eden O’dur. Bu isimler Onundur. İnsan birine haklı ya da haksız şiddet gösterdiğinde ondan tecelli eden Gazab ve Kahr isimleri Allahındır. Yoksa biz kimiz ki öfkeye, kahra sahip olalım, biz bu isimlere kendiliğimizde sahip değiliz. Ancak haksızsak bizden sadır olan Gazap bize de döner o ayrı. Ve kahrederken kahrediliriz o ayrı. Ama bizden sadır olan yine Onun isimleridir. Bir adamı öldürseniz savaşta da olsanız, barışta da, haklı da olsanız haksız da, sizden tecelli eden Onun Mumit ismidir. Katillerde zuhur eden de Allah’ın bir ismidir. Yani insan günah ya da sevap hiçbir hal içinde Onun isimlerine bir tecelligah olmaktan kaçamaz.

Öyle ise yüzünü nereye dönersen dön, günaha ya da sevaba, onun vechi Oradadır. O senden uzak olmaz, her nerede ve ne halde isen O seninle beraberdir. İster miskler içinde ol, ister çamur içinde, Ondan ayrı değilsin.

Allah alemin her yerinde her fiilde tecelli eder.

Tevbe Allaha dönmekti ya, Ona arkanı dönebilir misin ki tekrar Ona dönesin? Arkanı döndüğünde yine Onun bir ismine dönmüş değil misin?

Bayezid’den naklederler, bir gün yolculuğa çıkmış, yolda biriyle karşılaşmış, adam Bayezid’e sormuş “Nereye gidiyorsun?” “Allahı bulmaya” diye cevap vermiş Bayezid, adam şaşarak sormuş “Bistam’da yok muydu?” İbni Arabi bunu anlattıktan sonra şöyle devam eder: “Sufiler onu ararlar, hayatları boyunca hüzünle Onu ararlar. Ancak Onu aramak bilmemekten kaynaklanır. Bilseler “O her neredeyseniz sizinle beraberdir.” (Fütuhat-ı Mekkiye 8. Cilt sf 310)

Biz onu bilemediğimizde, göremediğimizde,Ondan perdelendiğimizde, günah anında, biz göremeyiz. Biz Onu yok sanırız, Ondan uzak düştük sanırız. Oysa O günahta bile bizde mütecellidir. Perdelenen bizim nazarımız. Yoksa Onun zuhur eden esması perdelenmez. Onun isimlerini perdelemek kimin haddine. Arif olan bu dünyada her hal içinde insandan münbit bir tarla gibi yetiştirilen hakikatleri, ürünleri görür, Onda iş işleyenin esma-i ilahi olduğunu görür.

Tevbe ehli günah halinde Allah’tan uzak düştüğünü, günah esnasında Onsuz olduğunu düşünür, Allahsız bir halden Allahlı bir hale avdet eder. Sanki arkasını dönmüştür Allah’a da şimdi tekrar önünü döner. Oysa o günah anında belki Rahmet isimlerinden uzak kalmıştır ama Azap isimlerine yakındır. Madem ki Kahhar Cebbar, Züntikam da Allah’tır. İnsan her anda Allahlıdır. Zaten ellerinden sadır olanı Yaratan(Halik)Odur, günah fiiline suret veren(Musavvir)Odur, o günahı işleyecek kuvveti veren Kavi Odur. O zaman O hep ordadır. Sadece siz görmemişsiniz, idrak edememişsiniz, göz kapamışsınız.

Allah bütün isimlerdir. Bir yerden Allah’a dönülmez, ancak kapalı gözümüzü açarız da görürüz. O bizi altı yönden kuşatmıştır. Alt yön de üst yön gibidir. Semadakiler de arzdakiler gibi Onu arar hadisi bize Allah’ın sadece ulvi hallerde değil, sadece semada değil, süfli hallerde çamurda da tecelli ettiğini anlatır.

Allah günahta nasıl tecelli eder diyenler meleklerin sorusunu sorarlar, onlar insanın yaradılışına tam da bu yüzden itiraz ettiler. Çünkü Allah’ın bütün isimlerini bilmiyorlardı, onun Kahrında, İntikamında, Alçaltışında, Saptırışında da tecelli ettiğini anlayamadılar. Oysa Allah günah hallerinde bu isimlerle hem aynıyla(teşbih makamında) tecelli eder, hem de zıddıyla (tenzih makamında) günahkar kişi üzerinden kendi Subbuhiyyetini Kuddüsiyyetini ifade eder. Yani aynanın hem parlak kısmı hem karanlık kısmı Onu anlatır. Sana ne kaldı?

Teşbih Allah’ın bizde benzeri bulunduğu halde tecelli ettiği hallerdir, O işitir, biz de işitiriz, biz Onun işitmesiyle işitiriz, dedikodu dinlediğimizde de Onun işitmesi ile işitiriz. Semi Odur. Dinleme fiilinde O bizimledir. Bu ne dinlediğimizden bağımsızdır. Tenzih hallerinde ise O bizde olmayan veya bizde zıddı olan hallerle bilinir. Bizim aczimiz Onda yoktur, bizim günahımız Onda yoktur, bizim kirimiz Onda yoktur. O Kudretlidir, aczimizde görünür, O Subbuh’tur günahımızda hatamızda görünür, O Kuddüs’tür pisliğimizde görünür. O Azizdir, zillet ve sefihliğimizde görünür.

Tevbe eden adam bir yerden Allaha döndüğünü sanır, bu bir cehalettir, en nazik ifade ile eksik bilgidir, tevbeden tevbe bunun için gereklidir. Allahın heryerde her durumda mütecelli olduğunu bilmek, yüzümüzü nereye dönsek, Onun yüzünü görmek bilgisi, idraki tevbeden tevbedir.

Allah bizim günahımızda da tecelli etmese idi, “Siz hiç günah işlemeseydiniz Allah sizi giderir yerinize günah işleyip tevbe eden bir topluluk getirirdi” denir miydi? Bu günah işleyin demek olmadığı gibi, günahtan tecelli eden isimler vardır demek de günah işleyin demek değildir. Ancak insan kaçınılmaz olarak günah işler, ve bu hal de Ondan büsbütün uzak, yoksun, bir hal değildir, demektir. Cehennem de Onun mülküdür, cehennemde de isimleri tecelli eder.

Onsuz olmak mümkün değildir, çünkü bu yokluktur, mutlak yokluk da hakikatte yoktur.

Ancak isimler her yerde mütecelli olsa da kuşkusuz isimler arasında mertebeler vardır. Hadi isminin mertebesi Mudill isminin mertebesinden Peygamberlerin şeytanlardan üstünlüğü gibi üstündür. Allah’ın kahrından Allahın lütfuna yükselinir,çünkü lütuf kahırdan yüksektir. Bizim tevbe ile yaptığımız bir isimden bir isme seyahat etmektir. Yükselmektir. Günah işleyerek yaptığımız ise daha yüksek mertebedeki bir isme tecelligah olmaktan daha alt mertebedeki bir isme tecelligah olmaya inmektir. Yani günah tevbeye ilişkin isimlerin tecelli etmesi için kurulmuş bir tuzak bir atlama tahtası değildir. Günahta da tevbede de ayrı ayrı isimler tecelli eder. Günah Kahhar ismini tevbe Gaffar ismini zuhur ettirir. Günahın verdiği azap, sıkıntı, daraltı Kabıd’ı tevbenin verdiği huzuru rahatlamayı Basıt ismi hasıl eder.

Üstadın bir eline tevbeyi bir eline duayı al deyişini hatırlamamak mümkün mü? Tevbe bizi aşağıdan yukarıya iter dua bizi yukarıdan çeker. Her biri yükselmemiz içindir. Yoksa yolculuk Allahsız bir yerden Allahlı bir yere değildir. Düşük idrakten yüksek idrake, alt mertebedeki isimden üst mertebedeki ismedir. Sufiler buna “Allah’ta seyir” derler. Allah zat demek değildir, Allah bütün isimler demektir.

Tevbeye dair ikinci bir mesele de kadere bakar. Tevbe eden adam der ki “Şu günahı bir daha işlemeyeceğime azm-ü cezm-ü kast eyledim” İbni Arabiye göre bu söz cahilce bir sözdür. İnsan geleceği bilemez, kendine malik de değildir, yarın birşeyi yapacağına kesin söz veremediği gibi yapmayacağına da söz veremez. Ancak niyet edebilir, dua edebilir temenni edebilir. YANİ TEVBE ASLINDA BİR DUADIR. Allahım ben bunu bir daha yapmak istemiyorum lütfen beni bu fiilde istihdam etme demektir. Tevbenin bir dua değil bir söz verme olduğunu zannetmek bilgisizliktir. Amelini sahiplenmektir. Bu da günahtır, tevbeden tevbe bu günahı izale eder.

Tevbeden tevbe tevbeyi bırakmak demek değildir. Ancak tevbenin manasını idrak etmektir. Tevbe de tıpkı hastalık vaktinde yapılan şifa duası, Cuma vaktinde kılınan Cuma namazı gibi, günah vaktinde yapılan bir dua bir ibadettir. Biz sadece Allah bize tevbe etmeyi emretti diye tevbe ederiz demek tevbeden tevbe makamındakilerin söyleyeceği sözdür.

Allah günahlarımızı affetsin, bizi Gaffar ve Settar isimleriyle örtsün ki günahlar bizi bulamasın.

Sen bizi hayırlı işlerde istihdam eyle , zaten Senin her işin hayırdır.

  02.01.2012

© 2021 karakalem.net, Mona İslam



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut