Bir Umre Seyyahının Not Defterinden
Evi bulmak

GRUP HALİNDE otele dönüyorlardı. Grup işleri dolayısıyla oyalandığından, otele yalnız olarak gitmek durumunda kaldı. İlk defa tek başına otele dönüyordu, nasıl olsa bulurum havasındaydı. Gerçekte ise hava hiç öyle değildi.

Yol ikileşti. Acaba soldan mıydı, sağdan mı? Solu tercih etti, bir müddet gitti hayır değildi. Biraz daha gitti bir şey değişmedi. Elinde oteli adresi vardı, selam verip sordu. İşaretle tarif ettiler, tarif edilen yöne gitmesine rağmen yine bulamadı. Değişik kimselere sordu değişik tarifler aldı. Hatta polise bile sordu, netice yine değişmedi.

Yollar kapanmış, binalar bir şey göstermez olmuştu. Gün aydınlığında kasvet karanlığı çöktü üzerine. Gerildi, gerginleşti, telaşlandı. Sormalar sonuç vermiyor, sebep perdeleri bir bir kapanıyordu.

Bir nevi sa’y yapıyordu. Bir o caddeye, bir o sokağa gitti, geldi. Bilmedi kaç kere gidip geldi. Bildiği ise kalabalıkların yokluğa gidişi, sebeplerin susuz çöle dönüşü. Evsizlik çölü, yurtsuzluk yolu bu kadar yakındı. Elektriklerin bir anda kesilmesi gibi bir şeydi yaşanan. Zaman tüneli açılmış ona bilmediği diyarlarda seyahat ettiriyordu. Bir şeyler öğretecekti yaşanılanla, gidilen yolla, atılan adımlarla.

Umutların azaldığında, yokluğa doğru yuvarlandığında birden ümit zemzemini gördü. Aynı kafileden tanıdığı az ileride yürüyordu. Zemzemi bulmuş gibi koştu ona. Beraber döndüler otele.

Aramasına, sormasına rağmen o bulmadı, ona bulduruldu. O istedi, istemeyi gayret sa’yi ile sürdürdü; sonuç ummadığı şekilde sunuldu. Hiçliği hatırlatıldı, acizliği idrakine sunuldu, rahmetin büyüklüğü gösterildi.

Kulun elinde acizlikten, hiçlikten, kesrette boğulmuşluktan başka bir şey yok. Çalışma “s’ay” yi neticeyi elde etmek için duadan başka bir şey değil. Dayanılan sebepler, yaslanılan büyük görüntüler kuru gölge sadece. Hakikat sadedi, sorgulama “s’ay”yinin sedefinde saklı.

Her kayboluş, her arayışta böylesi bir buluş ve buluşma var. Evi bulmak gibi kalp evi nasıl bulunur, ona nasıl gidilir, onda nasıl barılınır?

Otel aramasından çok farklı bir şey değil. Bulamazsam evsiz kalırım ızdırabı taşıyarak, çöl yalnızlığı hissedilerek “sa’y” etmekle; bir o yana bir bu yana gidip gelmekle, ubudiyet tavrıyla hareket etmekle… Sonrasında beklenmedik bir anda, umulmadık bir zamanda bir elçi kılavuzluğunda kalp evine ulaşırsın, ulaştırılırsın.

Mekke sokakları Mescid-i Haram dışında da ubudiyet halleri, hikmet hareketleriyle dolu. Bunu yaşadığın şehre, hayat sürdüğün beldeye taşımak asıl olan mesele. Gittiğin yere, döndüğün her yöne bu hali taşımak. Yoksa buraya gelmenin ne anlamı var?

  08.04.2011

© 2021 karakalem.net, Hüseyin Eren




© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut