HİDAYET VE RIZIK HAKİKATLERİNE İBRAHİMÎ BİR BAKIŞ

Mona İslam

PEYGAMBER KISSALARI bizim için çok yönlü öğretmenlerdir. Her bir kıssa, Rabbimizin bizi, bir peygamberin tecelligahında terbiye etmesidir. Mubarek Kitap’ta Hz. İbrahim’den de söz edilir. O sadece Efendimiz’in(sav) ceddi değildir, aynı zamanda Üsve-i Hasene sıfatı ile mücehhez bir peygamberdir. Elbette tüm peygamberlerde güzel bir örnek vardır, ama Kur’an-ı Hakîm’de bu sıfatın Efendimiz’den sonra, sadece Hz. İbrahim için kullanılması sayısız hikmete dayanır. Acizane anladığım bir hikmet, bu ümmetin mizacına en uygun örneklik formunun, Efendimiz’den sonra Hz. İbrahim’de olduğudur. Bu ümmete çok hizmet etmiş velilerin ekserisinin de İbrahimî meşrep oldukları aşikardır.

Efendimiz habibiyyet makamının, Hz. İbrahim ise haliliyyet makamının temsilcisidir. Haliliyyet Hak’la irtibatta çok yüksek bir makamdır. Dost, dostu ile aynı ahlakı paylaşandır. Ahlakını paylaşmadığınızla dost olmanız ne mümkün! “Allah’ın ahlakı ile ahlaklanma” arttıkça haliliyyetten aldığımız pay da artar. Hz. İbrahim bu konuda bize bir kılavuzdur, imamdır. Yüzümüzü her vakit namazda onun inşa ettiği beyte çeviririz. “Makam-ı İbrahim’i namazgah” ediniriz. Namaz ubudiyetin özü olduğundan, onun makamında namaz kılmak, bize onun kulluğu gibi kulluk etmek dersi verir. Öyleyse kıbleye her dönüşümüzde makam-ı İbrahime de döndüğümüz hatırlanmalıdır. O tahattur-u nebevinin bize öğreteceği çok şey vardır. Kur’an’da Hz. İbrahim’le ilgili bahse dikkatle bakmak, ve ders almaya azami gayret etmek gerekir. Hz. İbrahim hala imamdır, namazımızda okuduğumuz dua buna delildir, o hala Ümmet-i Muhammed’e ders vermektedir.

Ve (şunu hatırlayın): Rabbi, İbrahim'i buyrukları ile sınadığında ve İbrahim de bunları yerine getirdiğinde O'na: "Seni insanlara önder yapacağım!" demişti. İbrahim de sormuştu: "Benim neslimden de mi (önderler çıkaracaksın)?" (Allah) cevap vermişti: "Benim ahdim zalimleri kapsamaz." (Bakara 124)

İmamlık, dini önderlik, ahlaki kılavuz olma, Rahim ismi tecellisidir. İmam güzel olanı emreder, çirkin olandan nehyeder. İmam doğruyla yanlışı ayırır, bu vesileyle yol gösterir, rehberlik eder, Hâk’tan gelen hidayeti insanlara sunar. Böyle olunca onda Hâdi ismi tecelli eder. Bu ise şeytanın zıddıdır. Şeytan Mudill ismine bir tecelligahtır, saptırır. Hâdi isminin tecelligahı ise kendisinde bir sapma olmayandır, şeytan ona girecek bir yol bulamaz. Böylece o katıksız bir nur getirir.

Yukarıdaki ayet-i kerime Hz. İbrahim’in bu sıfatını tescil etmekle birlikte, onun soyundan gelenler arasında bu sıfatta olmayacak olan bir grubu da açıkça belirtmektedir. Onlar için imamlık sözkonusu değildir. Çünkü sapmış olan, şeytanın kendisine bir yol bulduğu kişi, imamlık yapamaz. (Burada imamlıktan kastımız mutlak manada rehber olmaktır. Yoksa namaz kıldıran imamı kast etmiyoruz.)

Hz. İbrahim önce zürriyetinin tamamını imamete istemişti, ancak Allah Rahim ismi ile tecelli etti ve ayırdı. Rahim ismi ayırır. Bazen bu ayırma, kangrenli bir kolu kesmek biçiminde de, bazen acı bir ilacı içirmek şeklinde, bazen bir had cezasını uygulamak görüntüsünde olabilir. Hepsi Rahim’dendir.

Buradan aldığı dersle hareket eden Hz. İbrahim, Mekke ve havalisindeki insanlardan ‘inananlara’ rızık vermesini Allah’tan niyaz etti.

"Ey Rabbimiz! Soyumdan bazılarını ekilebilir toprağı olmayan bir vadiye, Senin kutsal evinin yakınına yerleştirdim ki, ey Rabbimiz, salatı devamlılık ve duyarlılık içinde yerine getirsinler; öyleyse, insanların kalplerini onlara doğru meylettir; ve onlara verimli, bereketli rızıklar bahşet ki şükretsinler. (İbrahim 37)

Allah İbrahim’i bir kez daha düzetti, O herkesin rızkını verirdi. İnanan inanmayan fark etmezdi.

Bu hususta Hz. İbrahim’in hayatından bir kıssa daha nakledilir. Hz. İbrahim sofrasıyla meşhurdu, evinde her gün herkes yemek yerdi. Rivayet o ki bir gün yaşlı bir müşrik de yemeğe geldi. Hz. İbrahim ise ona yemek vermek istemedi, sonra Rabbinden şu nidayı işitti. “Ben yetmiş senedir onun rızkını veriyorum sen bir akşam veremedin” Böylece anlaşıldı ki rızık hakikati cem edici/birleştiriciydi. Rahman ismine bakardı. Mümin kafir ayırt etmez, ayırmadan herkese verilirdi.

Bize bu konuda bir gösterge de, Yahudilerin Mikail(as)’ı sevip, Cebrail(as)’dan haz etmemeleri meselesinde gözükmekte.(Bakara 97-98) Zira Cebrail (as) imameti ve hidayeti getiriyor, Mikail(as) ise rızkı getiriyor. İlki rahimiyyetle ikincisi rahmaniyyetle iş görüyor. Demek, kimi insanların Allah ile rızık meselesinde ilişki kurup, hakikat meselesinde ilişki kurmadıkları vaki oluyor. Bir insanın işine, geçim derdine önem verdiği derecede imana, hakikate, marifete, ilme önem vermemesi mümkün olabiliyor. O ilmi dahi sadece rızık getirip getirmemesine göre değerlendiriyor.”Bu öğrendiğin paraya çevrilebilir mi?” “Yoksa ne işe yarar?”

Kıssada bize insanlarla ilişkimizde de rehber olacak mühim bir ders var. Bizden günlük geçim, cömertlik, kerem, gibi sıfatlar itibariyle Rahman isminin gölgesinde hareket etmemiz öğütleniyor. Verirken verdiğimizin kimliğine bakmamamız, herkese karşı iyi olmamız arzu ediliyor. Zira kafir bile külli bir dışlanmayı hak etmiyor. Onunla beşeri münasebetler devam ettiriliyor. Ancak mesele hakikate müteallik olunca, fikri bir ihtilaf olunca, hak bildiğini söylemekten kaçınmamak, bunun arayı ayırmasından korkmamak gerekiyor. Üstelik ayırsa bile, doğru olanı söylemenin, yanlış olanı belirtmenin Rahim isminin bir yansıması olduğu da unutulmamalı. Karşınızdaki ne düşünürse düşünsün siz ona merhamet ediyorsunuz. Ancak bu beşeri münasebette rahmaniyyetle, fikri münasebette rahimiyetle oluyor.

Kafirin itikadı Allah’ın izzetine ters olunca bile böyle bir ayırımla adalet çizgisinde bir irtibat isteniyorsa, bizim izzetimize ters olan hadiselerde ne yapacağız? Yapılacak olanın asgarisi beşeri ilişkileri sürdürmek olmalı. İzzetimize dokunan meseleyi ayırt etmeyi ve karşımızdaki insanı bütünsel olarak dışlamayı bırakmalıyız. Yapılacak olanın azamisi ise izzet-i nefsini bir kenara koyabilmek affedebilmek olmalı. Hele karşındaki mü’minse…

  23.12.2010

© 2021 karakalem.net, Mona İslam



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut