VEDA

Mona İslam

KARAKALEM’DE YAZMAYA başlayalı neredeyse 3 yıl olacak. İlk zamanlar kalbimden, Metin ağabeyin teşbihiyle, coşkun bir nehir gibi akan, yazmaya yetiştiremediğim, her yerde sadrımdan feyiz suretinde taşanları zapt etmek için defterler taşıyıp, not ettiğim yazılardı yazdıklarım. Kiminin usulü- uslubu çok iyi olmasa da, Allah şahit, hepsi samimiydi. Bu üç yılda hayatımın otuz üç yılını kayda geçirdim. Tüm biriktirdiklerimi, tüm bildiklerimi, tüm hissettiklerimi yazdım. Kendi kendime şahit, katip melek oldum zaman zaman. Bazen de kendime yazdıklarımı okuyarak dışarıdan baktım. Kendimi kendimde bildiğimden başka bir gözle bildim yazdıklarımda.

Bazen yazdıklarınız tam olarak sizi anlatır, bazen kendinize sakladıklarınız vardır da yazdıklarınız sizden azdır. Bazen de insan abartır, gözü zirvelere takılır da kendini öyle tahayyül eder, o zaman yazdıklarınız sizden büyüktür. Benim yazdıklarım hepsiydi.

İnsan bazen aklıyla yazar, bazen kalbiyle bazen hayali imam olur yazarken, bazen vehmi. Hangi latife öne geçerse geçsin yazdıklarım içimde var olanlardı. Bende tecelli etmeyen hiçbir şeyi söylemedim, tecellilerin kimi ilmel yakindi, kimi aynel yakin, kimi hakkalyakin. Yani bazen doğruluğuna inandığım ve dua ederek o doğruya varmak istediğim şeyleri, bazen yakinen tecrübe ettiğim gördüğüm halleri, bazen de benimden ayrılmayan, bende tahakkuk etmiş şeyleri yazdım. Her mertebede yazdıklarım için, o hakikatin aslından ne kadar uzak, ne kadar perdeli olduysam, arada ne kadar mesafe kaldıysa, istiğfar ediyorum. Allah açığımı rahmetiyle kapatsın.

Bazen yazdıklarım şehadetnamem oldu. Kainatı nasıl gördüğüme, bende tecelli eden isimlere, rububiyetin üzerimdeki tesirine tanıklık ettiler. İstedim ki bu yazılar hakikate şahitliğimin bir belgesi olsun. Hayatımın boşa akıp gitmemesinin, bir şeyleri zapt edip sonsuz kılmanın, hayata anlam katmanın yahut sadece var olan anlamı bulmanın çabasıydı yazdıklarım. Yüksek sesle düşündüm, yüksek sesle hissettim, yüksek amaçlar güttüm. Hakikati bulmak, hakikate şahit olmak gibi. Ben onlar gibi yüksek değildim, ama niyetim öyleydi, gözümü zirvelere diktim,ayaklarımla olmasa da gözümle çıkabildiğim kadar çıkmaya çalıştım. Dilerim amelim de niyetime göre yazılır.

Kimi zaman da “Rabbim ilmimi arttır” duasıydı yazdıklarım. Çünkü biliyordum ki, bildiklerini paylaşmakla bir nevi infak edersin ve Allah sana yeni şeyler öğretir. Bardağımı boşalttım her seferinde, yeni gelecek suya yer açtım. Bu esnada kimi okurlardan mesajlar aldım. Hepsine minnettarım. İnsanın, orada yazdıklarını okuyan bir kişi bile olsa, kelimeleri boşluğa fırlatmadığını bilmesi, yazdıklarının olmasa da niyetinin, sayinin, emeğinin ve hüsn-ü gayretinin değerinin bilinmesi çok anlamlıydı.

İnsan hayatında dönemler olur. Kimilerine göre yedi yıllık dönemlerdir bunlar, kimine göre süreleri başka başkadır. Bu dönemlerde bir ismin hükmü altından başka bir ismin hükmü altına geçersiniz. Kalem Allah’ın üstüne yemin ettiklerindendir. Yazdığı her satır da kalem gibi Ona aittir. O dilerse kalemin mürekkebine devam verir, dilerse mürekkebi kurutur zeval verir. Her yaratık gibi kalemin de bir ölümü bir dirimi olmalı. Dirim ne zaman olur bilinmez, kalem ne kadar kabirde yatar bilinmez. Ama öldüğü açık bir gerçek. Önceden bir nehir olan mürekkep artık tek damla bile akıtmıyor.

Sözlerim tükendi. Belki de ben tükendim. İçimde yazmaya, konuşmaya, dışarıdakine uzanmaya, ötekiyle bağ kurmaya mecal kalmadı. Bir cenin gibi içime büküldüm sanki. Yahut kabrine girmiş ve üstü örtülmüş, gayrdan ilişiği kesilmiş bir mevta gibi. Yazı cihetinde bana hayat veren her ne ise sonunda beni ödürdü de. Ama biliyorum, ölürüz ve diriliriz. Belki göğsümüzde biten bir çiçek gibi kalem de dirilir. Ne zaman? Onu bilmiyorum. Yine biliyorum ki, Allah bir nimeti alırsa onu ya aynıyla yahut misliyle iade eder. Ne zaman? O bilir. Belki şimdi hüküm kalemden levhaya geçmiştir. Belki şimdi hayat levhasında yazanları, kitap kapakları arasında yazanları, nefsimde yazanları okuma zamanıdır. İnsanın kabiliyeti kabule bağlıdır. Ne kadar ehl-i kabul ise, var olanı ne kadar kabullenebiliyorsa, kabiliyetleri o kadar gelişir. Bazen, yazmak kabiliyeti kuvveden fiile çıkarır, bazen okumak. Şimdi okuma vakti. Ben de okumaya çalışacağım.

Yazmama vesile olan herkesten Allah razı olsun. Başta Metin abi’ye çok teşekkür ediyorum. Burada bana bir imkan verdi. O imkan birşeyi mümkün kıldı. Ben yapabileceğime inanmazken o bana inandı. Moralim her bozulduğunda parçalarımı toplayıp, el verdi. Yolumu şaşırdığımda, denize açılıp yüzmenin zevkinden kıyıdan çok uzaklaştığımda, karayı göremeyecek gibi olduğumda bana bir işaret levhası gibi nereden başladığımı, amacımı, nereye döneceğimi hatırlattı. O kendini öyle saymaz ama mürşidim oldu. Hakkını ödeyemem. Allah öder, O Gani’dir. Ona havale ediyorum.

Yazdıklarımı okuyan ve çeşitli düzeltmelerle fikir beyanlarıyla bana geri dönen arkadaşlarım var. Orhan Aykut gibi, Zehra Sarı gibi, adını burada zikretmemden hoşlanıp hoşlanmayacaklarını bilmediğim yakın arkadaşlarım. Marifet iltifata tabidir, onlar bana bunu bilerek haddimin fevkinde iltifat ettiler, amiyane tabirle gaz verdiler. Yazdım, yazdım, yazdım. Verdikleri gaz çok işe yaradı, söylediklerine neredeyse ben bile inandım. Ama onlar bana beni sevdikleri için yardım ettiler. Sufiler derler ki, başkası için tek yaptığın şey, sevmektir. Gayrı yaptığın her şey, senin içindir.Buna Musa(as)’ı şahit gösterirler. Allah ona sorar: ‘Benim için ne yaptın Ya Musa!’ İbadet kabilinden sıraladıklarını ‘onlar kendin için’ diyerek reddeder. ‘Benim için sevdin benim için buğz ettinse bu hakikaten benim içindir’ buyurur. Sevgi başkası için ve Onun için yapılan en mühim şeydir. Allah sevgisini cömertçe sunanlardan razı olsun. Kalbimde yerleri büyük.

Yazıları yazarken dikkatimi dağıtmamak için özen gösteren, annesinin aynı anda iki işi yapamayacağını bilen, yapmaya kalkıştığında ikisini de eline yüzüne bulaştırdığını fark eden, büyük ferasetli küçük kızım da çok yardımcı oldu. Belki yine onun ferasetine uyup tek bir iş yapmak ve sırf okumak doğru olacaktır. Gün gelir sadrımda biriken bir şeyler olursa, onlar yine kalem için dua edecektir.

Hayatta herşeyin bir sonu var. Bazen insan çok sevdiklerinden, hiç kaybetmeyeceğim sandıklarından ayrılıyor. Bu sizin onlara mana-i harfiyle bakmış olmanız dahilinde dahi böyle. Zeval var. Bir gün her güzel şey bitiyor. Şayet mana-i harfi ile bakıldıysa, varlığı kendine değil Onda biliniyorsa, dirimi için umut edilebiliyor. Bakılmıyorsa sadece sizin için yok oluyor. Çünkü her şey zahir elbisesini çıkarıp Onun ilmine hıfzına girip, batın oluyor. Yokluk itibari, nazara göre. Bir kez yaratılan ve vazifesini yapan elbette tekrar gelebiliyor. Ne zaman? O biliyor. Ben de kalemin bir gün geri gelmesini umuyorum. Çünkü kalemi ve yazdığı satırları, Onun için sevdim. Kalemde de sevdiğim her şeyde olduğu gibi Onun bir yüzünü gördüm de sevdim. Eminim, çünkü müminim, kalem de bir gün dirilecek. Kalemim demiyorum, çünkü hiç benim olmadı. Geldi, bir dönemi atlatmada, bir hayatı kaydetmede, bir hüznü dağıtmada yardım etti, şifa verdi ve gitti. Onun namıyla, Onun ismiyle…

Bu yüzden şimdilik bu sitede bana ayrılmış yerde görünür olmaya veda ediyorum. Muhakkak ki her mazharda hakiki zuhur eden Allah’tır. Görünenler Onun suretlerinden ibarettir. O bakidir. Öyleyse kalem ölmüş, Mona ölmüş, ne gam! Gün gelir, yeni bir kalem, yeni bir Mona dirilir. Tecellide tekrar yoktur, o kalem ve o Mona eskisine benzer mi, bilemiyorum.

Ramazan geldi. Dilerim Allah günahlarımı affetsin, bir daha onlara döndürmesin, ölmüş latifelerimi bu ayda diriltsin, ihya etsin, katından bir hikmet bahşetsin, yollarına sevk etsin. Kalbime ektiği kelimeleri filizlendirsin, intişar ettirsin. Beni yaratmakta muradı ne ise, ona ulaşmakta muvaffak etsin. Tüm latifelerimi tevhid etsin, beni Ferd ismine mazhar etsin. İzzetiyle şereflendirsin. Süfli olana tamah ettirmesin. Ulvi olana müştak etsin. Davranışlarımı, hallerimi, mizacımı, sünnet-i seniyyeye ittiba ettirsin. Rasulullah’ı ‘Fe inni karib’ diyen seslenişiyle yanımdan bir an bile ayırmasın. Bu satırları okuyan herkesi de bu duaya dahil etsin. Hoşçakalın…

  12.08.2010

© 2021 karakalem.net, Mona İslam



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut