NUHUN GEMİSİNİN HİKAYESİ

Nuriye Çakmak

GÜNE BU saatlerde başlamaya hiç alışık değilim. Güneşin ilk ışıkları yüzüme vuruyor. Hele bu saatte bir toplu taşıma aracının arka koltuğunda bulunmam tam bir olağanüstü hal durumu. Korku ve üzüntünün verdiği gerginlikle gecenin teheccüt vaktine yakın saatlerinde başlayan incecik uykum, sabah namazıyla son bulduğu için ığıl ığıl ilerleyen otobüste uyku bastırıyor gözlerime. Ne zaman buluşsa göz kapaklarım, o sahne bininci kez gözümün önüne geliyor. Her defasında irkiliyorum.

Evden çıkarken Filistin rengi bayrağımı yanıma almadım. Çünkü bugün şoktayız, yastayız. Öyle ki, otobüslerin seferlerine başlamalarını bekleyip koşaradım çıkarken evden, aklımı yanıma alıp almadığımdan bile emin değilim. O bayrağı en son elime aldığımda Sirkeci'de dev bir kalabalığın içinde coşkuyla, sevinçle dalgalandırıyordum. Onu bu kahra şahit etmek istemedim.

Sabahın bu saatinde telefonum susmuyor, ölü sayısının arttığı haberini alıyorum. Ortama ne kadar da yabancıyım. İşe gitme telaşındaki şu sessiz, şu ruhsuz sabah trafiği, şu manasız yüzler şimdi ben hıçkırarak ağlamaya başlasam ne de habersizler.. Ölüm sessizliği var şehirde. Uğursuz bir sabah diyorum hızlı adımlarım kaldırımlara bir ah gibi düşerken. Metroda tek tük aşina kişiler görüyorum, içimi korku bürüyor bu kadar az mıyız, kimsenin yüreğine ateş düşmedi mi daha diye.

Konsolosluğun önüne ulaşıyorum. Bir işgalcinin, bir terör odağının konsolosluk binası mı olur. Oluyor işte, bu dünyada her şey oluyor.. Neyse ki burada her dakika artan bir yürek topluluğu var. Yanımdaki genç kız "karnın aç mı?" diyor, bu nasıl bir kardeşlik, ilk kez gülümsüyorum belki günlerdir. Yok diyorum, sen ye. Dinlenmek için oturuyor bulduğu yere, usulca yaslanıyorum ona. Yıkılmamak için güç almalıyım. Gel otur diyor, beni kendinden ayırmıyor. Gece 12 de, daha taciz ilk başladığında gelmiş. Şimdi saat 8 civarı ve 12 de büyük gösteri var. Bekleyeceğim diyor. Tam 12 saat uykusuz, yorgun, üzgün ve aç. Kudüs nöbeti tutanlara nazire yapıyor burada gencecik kızlar. Sırtını sıvazlıyorum, Allah senden razı olsun..

Hissetmiştim böyle olacağını. Daha birkaç gün önce küçücük bir alanda binlerce kişi kutlama yapıyorduk oysa. Bayraklardan yer gök görünmüyordu, gökyüzünde Filistin bayrağının renginde balonlar uçuşuyor, beyaz barış güvercinleri havalanıyordu güverteden.. Marşlarla inleyen alanda, konuşma yapan herkes coşkuya coşku katıyor, alkışlar susmuyordu. Ama şu hislerim.. Benim gözlerimden yaş akıyordu. Biliyordum, teşrik tekbirleri söylemeye başladığında kalabalık, halatlar denizden çekiliyordu. Susturmak geliyordu içimden herkesi, kurbanlar uğurlanırken okunur bu tekbirler; mücahidlerimize şehit elbisesi, gazi gömleği mi dikiyorsunuz demek istiyor ama gayrı ihtiyari eşlik ediyordum.. Öyle yakışıyordu ki o ana.. Gemi nazlı nazlı ilerlerken tekbirler göğü dolduruyor, yüreğim coşku içinde ama kan sızdırıyordu.

Ne bekliyordum ki. Daha o gece annem halimden korkmuş, kendince beni teselli etmeye çalışıyordu, herkes gibi düşünüyordu, bu kadarına cüret edemez! Ben biliyordum anne, ben biliyordum. Birleşmiş milletlerin kendi gibi silik başkanı Gazze’de olduğu sırada tüm kameralar kayıttayken bomba yağdırmadı mı BM’nin yardım depolarına, okullarına. Nato’nun, BM’nin yüzlerce kınama kararına hak ettikleri cevabı vermedi mi? Tam bir kara leke olarak kurulduğu günden beri hangi insani sınırlara riayet etmişti ki. Hastane ve ambülansları dahi vururken, kitlesel imha silahlarını tüm dünyanın önünde yağdırmamış mıydı sivillere. Nükleer silahlar için İran’ı dillerine tespih edenler, en büyük Nükleer güce sahip teröristlere gönderdikleri kınama mesajlarından gemi yapsınlar da Gazze’ye yollasınlar! Ve onlara yalakalık yapan sözde Müslümanlar.. Eşit derecede katilsiniz hepiniz.

Nasıl olup da şu satırlardan katliama bahane üretebilirsiniz ki, kalbiniz, aklınız nerede sizin?

“İHH İnsani Yardım Vakfı ve Free Gazze gibi uluslararası insani yardım kuruluşları, 2006 yılından beri İsrail tarafından ambargo altında tutulan Filistin halkına yardım etmek için düzenledikleri araç konvoyuyla Gazze’ye girme başarısını gösterdikten sonra, ambargoyu bu kez de gemilerle delmek için çalışma başlattı. Yardım filosunda Türkiye'den 3, İngiltere'den 2, Kuveyt, Cezayir, Yunanistan ve İrlanda'dan da birer olmak üzere toplam 9 gemi bulunacak. “Rotamız Filistin Yükümüz İnsani Yardım” sloganıyla bütünleşen kampanyaya yaklaşık 50 ülkeden binlerce sivil toplum kuruluşu ve aktivist destek veriyor. Şimdiye kadar Filistin'e yapılan en büyük yardım organizasyonu olarak dikkat çeken hareket kapsamında yola çıkan gemilerdeki toplam 10 bin tondan oluşacak yardım malzemeleri arasında ilaç, tıbbi malzeme, çimento, demir, prefabrik evler ve çocuk oyunları gibi malzemeler bulunuyor. Türkiye'den hareket eden gemiler Antalya'da bekleyecek ve uluslararası açık sularda Avrupa'dan gelen diğer gemilerle buluşarak Gazze'ye doğru yol alacak..”

  01.06.2010

© 2021 karakalem.net, Nuriye Çakmak




© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut