Arşiv

Sabit ve Değişken

BOĞAZ KÖPRÜSÜNDEN HER GEÇİŞİMDE, içimde bir hayret ve hayranlık hissi belirir. İki kıt’a arasına kurulmuş bu asma köprü, kendi ağırlığını çektiği gibi, üstünden geçen yüzbinlerce aracın ağırlığını ve basıncını da çeker. Keza, Boğaz üzerinden esen rüzgârın, hatta fırtınaların ve depremlerin basıncına da nicedir dayanır durur.

Bu devâsâ yapının bu kadar büyük bir yükü nasıl kaldırdığı sorusu, bizim gibileri hayrete düşürmekle birlikte, statik ve dinamik gibi dersler de okumuş mühendislik fakültesi mezunlarını pek şaşırtmaz. Boğaz Köprüsünü Boğaz Köprüsü yapan, yerin bir hayli derinine uzanan ayakları ve onu yere mıhlayan çelik halatları; ama bir de esnekliğidiróbunu ezbere bilirler. Ayak ve halat gibi sabitleri olmasa, köprü zaten hiç olmayacaktır. Lâkin, değişkenliği ve esnekliği de olmazsa, az bir ilave basınç anında çatır çatır yıkılacaktır.

Boğaz Köprüsünün bu kadar yıldır sergilediği şey, fıtrî şeriatın şaşmaz bir kuralıdır aslında. Bu devâsâ köprü, varolalı beri kâinatın itaat ediyor olduğu bir fıtrî şeriat kuralına insanın da uymasının sonucudur. Ağaçlar da, ağaçlar üstüne yuva yapan kuşlar da bu kuralı binlerce yıldır sergiler durur. Koca gemileri sürükleyip karaya oturtan fırtınalar, küçücük bir fidanı veya otu yerinden söküp kaldıramaz. Çünkü, onların kök saldıkları bir sabiteleri vardır. Yine ağaçlar ve otlar, koskoca çatıları söküp götüren fırtınalarda yere kadar eğilir, ama sağlam kalırlar. Çünkü, esneklikleri vardır.

Karga misali, ağaç dallarının çatallaştığı yerde; bülbül misali, dalların en ucunda yuva yapan kuşların sergilediği de bir ‘sabit ve değişken’ tablosudur. Bülbülün yuvası bir hayli sanatlıdır gerçi; karganın yuvası ise derme-çatma görünür. Ama bu yuvalarda, değme mimarı cebinden çıkartacak hassas bir hendese kuruludur.

Hayatı ‘sabitler ve değişkenler’ temelinde idame ettiren bu fıtrî şeriat kuralı, ferdî hayatlarımız ve de sosyal hayatımız için manidar bir ölçü verir aslında. Nitekim, sabitelerden mahrum bir esneklik hayat gemimizi yeis veya gaflet kayalarına vurdurduğu gibi, esneklikten mahrum bir sabitlik de bizi ciddi kırılmalara uğratır. Haddinden fazla ‘katı’ insanların da, haddinden fazla ‘yumuşak’ insanların da gerek ferdî, gerek ailevî ve toplumsal hayatları ciddi problemlerle doludur. Dengeli bir hayatın ‘lâzım’ları hanesinde ise, ‘sabit ve değişken’ notu bulunur. Denge, bu şekilde mümkün olur.

Ki, bu denge hali, tedvinî şeriatla da desteklenmektedir. Bir taraftan insanın ilahî ölçülere uyma zorunluluğu vardır; diğer taraftan, uyamadığı anda ‘istiğfar’ ile yeniden dengeye dönme imkânı. ‘İstiğfar,’ inanç sabitelerine karşı dikkatsiz olduğumuz noktalarda denge haline avdet edebilmemiz için Gafûr-u Rahîm tarafından biçilmiş ‘hata payı’ esnekliğini ihsas eder aslında. Ama ‘esnek’liğini ‘sabite’yi reddedecek kadar ileri götürenler, rüzgârın önündeki bir yaprak misali, dönecekleri yeri asla bulamazlar.

Boğaz Köprüsünden her geçişimde, rüzgârlı bir günde ağaçları her seyredişimde ve ağaç dalları üstündeki kuş yuvalarını her görüşümde, hayatımızın da bir ‘sabit ve değişken’ temeline oturması gerektiğini bir kez daha düşünüyorum. Bunun kendi dilime yansıması ise, ‘teoride net, pratikte esnek’lik şeklinde beliriyor.

  27.12.2003

© 2021 karakalem.net, Metin Karabaşoğlu

  1.  Bu yazının geçtiği eseri incelemek -veya satın almak- istiyorum.



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut