GAZZE TRENİNDEN NOTLAR

Nuriye Çakmak

BİRLİK DUYGUSU güzeldir, birliktelik hoştur çok zaman. Derdini, sevincini, amacını, belki korkularını birkaç yürekle birden karşılamak insanın ruhuna iyi gelir. Bu kez yüzlerce kişiyle aynı yöne doğru gidiyorum. Ama bu kez amaçsız ve bilinçsiz hatta zoraki bir araya gelişlerin çanağı durumundaki şehrin olağan dayatması değil bu. Aynı yürekle, aynı amaçla, aynı yöne doğru yüzlerce kez çoğalan tek bir adım atıyoruz, tek bir yürek ve tek bir ses. Tekbir!

Toplu taşıma araçlarında bir dostunuzla karşılaştığınızda duyduğunuz sevince benzemiyor bu, ya da birkaç arkadaş bir araya gelip yaptığınız yolculuğun mutluluğuna. Bu aşinalık, bu hatıra hepsinden özel. Metronun merdivenlerinden ilk kez güvenle iniyorum, ilk kez yetişme derdim yok. İlk kez daha önce görmediklerim yabancı gelmiyor bana. Ve yine ilk kez tekbirler eşliğinde iniyorum metro merdivenlerden. İniş - çıkış diye bir ayrım yok. Her yer Filistin dostlarıyla tıka basa dolu. Akın var sadece. Metroya ulaşıyoruz, bizler hazır bekleyen metroya girerken birkaç şaşkın bakış var sadece yabancı olan. Araç tıka-basa doluyor. Hatta uzun süre hareket etmesini bekliyoruz. Belki ilk kez bu kadar “ağır misafir”leri vardır, anlayışla karşılıyoruz. Akbil sırası, bilet gişesi kalabalığı almış başını gitmiş, ama ne gam. Herkes birbirinin babası, annesi, oğlu, kardeşi. Öyle bir ortam ki, yalnız kalmanız imkansız. Herkes kim olduğunu bilmediği birilerine yardım etmekle meşgul.

Metro yavaşça hareket ediyor, öylesi bir kalabalık ki bu nefes almakta zorlanıyoruz. Ve elbet böylesi bir yoğunlukta itiş kakış yaşanıyor ve ufak bir gerilim yaşıyor sloganlarla inleyen aracımız. Arkadan bir ses geliyor ve günün en güzel tespiti oluyor. “Yavaş olun arkadaşlar, GAZZE TRENİ bu, burada tatsızlık olmaz” Tekbir!

Gazze treni.. Öyle zannediyorum ki, bu metro yarabilse yerin altını ve uzanabilse tutsak Gazze’ye, bir kişi çıkıp da beni indir demeyecek. Bir kişi de Gazze’de ne işim var demeyecek. Ah bir bitse şu kara günler, böyle akın akın, kol kola, kocaman bir aile gibi yürüsek, sınır kapılarının olmadığı topraklardan geçip Gazze’ye uğrasak ve birlikte namaz kılsak el-Aksa’da.

Bu şehirde böyle bir birliktelik duygusunu ilk kez yaşıyorum bir toplu taşıma aracında. Duraklarda boşuna duruyor kaptan, ne binen var bizden başka, ne de Gazze’ye varmadan inen! Herkes dakikaları sayıyor ve kapılar açılıyor, aynı yöne doğru çağlamaya devam ediyoruz. Sloganlar, bayraklar, tekbirler ve dorukta bir coşku. Öyle bir atmosferdeyiz ki, kimsenin kimseye akl-ı selim tavsiye edecek hali yok. Metro koridorları, sokaklar, bize hiç İstanbul gibi gelmiyor ki. Dışarıdan bakanlar için gariptir elbet ama biz Gazze’de olduğumuza emin gibiyiz..

Sokaklar bize yürüyor ve her yerden bir yürek daha ekleniyor sanki. Yürüdükçe azalacağımıza çoğalıyoruz. Ve işte Mısır konsolosluğunun önündeyiz. Üzerimizde garip bir acı geziyor. İsrail konsolosluğunun önünde olmaya benzemiyor bu. Mısır yönetimi, Filistinlilere İsrail’in gözüyle bakabilir ama biz zor alışıyoruz, Mısır’a kötü çizilmiş bir İsrail kuklası gibi bakmaya. Firavun’un torunları diyor kalabalık, bu öldürücü sessizlik, bu düşmanca tavır firavunun zulmüne çanak tutan “eski Mısır” sessizliğine benziyor.

Dört tarafı kanla çevrilmiş kadınlara, çocuklara kim açmaz kapılarını şu dünyada. Zalimden, kafirden kaçan Müslüman, başka Müslümana sığındığında sırtını dönebilir mi ehl-i iman? Veya sadece insan. Ölsün diye kim iter mazlumu katiline. Kim “bana bulaşmasın kanın, yerleri yeni sildim” der ölen kardeşine.. Bu anları yaşamak çok acı.

Aylar öncesinden ayarlamaları yapılmış, izinleri alınmış “Filistin’e Yol Açık” konvoyunda aklımız. Mısır’ın yapacaklarını hissetmiş gibi, şimdilik yaptıkları için Gazze katliamının yıl dönümünde buradayız. Akebe'de dar geçitler bulmuş konvoyu, Mısır yönetimi daha ülkesine girilmeden rahatsız olmuş. Öfkemiz boyumuzdan büyük. Bir adım geri gitmeye niyetli olmayan dev bir kalabalığız biz. Ve aynı yürekle, aynı umut ve duayla sesleniyoruz; Mısır yapma!

Giderken, “Dünyanın dört bir köşesinden evlerini, ailelerini, işlerini bırakıp hiç bilmedikleri bir yere doğru her şeyi göze alarak ve alabilecekleri her türlü yardımla yola çıkan bu insanlara biz de Türkiye’den dev bir destek veriyor ve yollara düşüyoruz, hedefimiz Gazze’dir. Biliyoruz ki, yolda bizi türlü zorluk beklemektedir, kimden neyin geleceğini az çok biliyoruz, ama eğer başaramazsak bunu onlardan değil, sıcak evlerinde rahat koltuğunda izleyenlerden biliriz” diyen Bülent Yıldırım’ın sesi kulaklarında olan vefalı bir kalabalık bu, kızarken bile dua eden.. .

Yapılan bu onurlu işten duyulan sevinci tüm yüreğimizde hissederken, zalimlerle kol kola girmiş münafıkların yapacaklarından endişe içinde, uyarımızı yapıyor ve mektubumuzu büyükelçinin yüksek makamına bırakıp sakince dağılıyoruz.

Dönüşte bir teyzeyle karşılaşıyorum, metrobüs için kendisine yardımcı oluyorum. Benim halimden, kıyafetimden mitingden döndüğüm açık, ama teyze size ‘sivil toplum kuruluşu müdavimi bir aktivist’ profili vermiyor kesinlikle. Öyle ya, herkesin kafasında nedense böyle profiller doğuyor, tepki deyince. Oysa tepki imandan geliyor ve teyze tam olarak bunu gösteriyor.. Biraz bekliyor ve birlikte yolculuk yapıyoruz. “Yalnız mı geldin” diyorum, evet, diyor. Haberini almıştım mitingin ama hastaydım, duramadım yine, birden kalkındım; duaya gidiyorum, dedim eşime de, diyor. Tabi diyorum, duaya geldin zaten, çok kalabalık bir duaya.. Onlar gelmedi, diyor sonra oğlu ve eşi için. Bir şeyler olur, polis müdahale eder dediler, ne olacak sanki! İyi düşündün teyzecim diyorum, bak akşam Mecidiyeköy’de maç var, akın akın geliyorlar. Ama aramızda bir fark var, büyük bir fark. Biz keyfimiz için yollara düşmedik, biz başkaları için keyfimizi terk ettik. Başkası için kendinden veren, başkasına zarar verir mi, ne işi olur polisin bizimle, barış gönüllüsüyüz biz, diyorum. Gülümsüyoruz..

Öyle kızım, diyor teyze. “Neler çektik geçen sene, nasıl gitmezdim Çağlayan’a. Yine hasta hasta gittim. Her yıl kurbanımı Filistin’e veririm ben, kaç yıldır. Hatta şu Gazze saldırıları bitsin diye iki tane adak kestim..” Subhanallah diyorum, ne yürekler varmış Filistin’le yeşeren.

Yolun açık olsun teyzecim diyorum içimden, yeni araba alınca kurban kesen, çocuğu okulu kazansın diye adak adayanların senden çok alacakları var. Hiç aklımıza gelir mi, aç yatan ve aç yattığını çok iyi bildiğimiz Gazzeli kardeşimiz.. Ve bir yanda her gece üzerlerini örten senin gibi gizli annelerimiz.

Sen ölerek diriltiyorsun bizi Filistin, asıl bize sen yardım ediyorsun. Varsa bir duamız, gözyaşımız, malımız ve canımızdan adadığımız, feda olsun. Binlerce selam olsun.

  09.01.2010

© 2021 karakalem.net, Nuriye Çakmak




© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut