Arşiv

Hatasızlık

ANLAYIŞLAR DEĞİŞİNCE, kelimelere yüklenen anlamlar bile kökten değişime uğrar. Resulullah’ın dilinde herşeyin ancak Allah’ın emir, kudret ve iradesi ile olduğunun ifadesi olan ‘inşaallah’ın bugün bir atlatma ve geçiştirme ifadesine dönüşmüş olması, bunun bir örneğidir. Aynı şekilde, bir hata durumunda hata sahibinin bağışlanması için duacı olmanın, "Allah mağfiret etsin" demenin ifadesi olan "Estağfurullah"a bugün bir hatasızlık teyidi anlamı yüklenmiş durumdadır.

Meselâ, "Zaman zaman gaflete düşüyorum" diyen birine "Estağfurullah" ile mukabele etmek, gerçekte, "Allah senin bu gaflet kusurunu affetsin" demektir. Oysa şimdilerde böyle bir itirafa karşı "Estağfurullah" demedeki kast, "Hayır, senin kusurun filan yok. Sen gaflete düşen biri değilsin"dir. Zira şu ‘asr-ı enaniyet’te ubudiyetin bir anlamının ‘kusurunu dergâh-ı ilahiye karşısında ilan ve itiraf’ olduğu unutulmuştur. Nefsin, gerçekte tüm kusurların dağıtım merkezi olduğu halde kendini kusur ve noksandan münezzeh gördüğü gerçeği de...

Ve bu ‘hatasızlık’ hatası, kendimiz için özellikle geçerli olduğu gibi; değer verdiğimiz başkaca kişiler, ve bilhassa kendi ailemiz veya cemaatimiz için de cari olabilmektedir. Nitekim, "Biz bugüne kadar hiç hata yapmadık" kabilinden sözler, ferdî, cemaatî veya ictimaî hatalar yapabilen bizlerin ağzından maalesef dökülmüş sözlerdir. İhtimal ki, bazı dillerden hâlâ daha dökülmektedir.

Halbuki, bunca hatamıza rağmen kendimizi temize çıkarmaya çalışmak yerine, arkadaşları olmayı umduğumuz meleklerin Rabb-ı Rahîme arzettiği bir tesbihatı asıl edinmek; bu noktada onlardan ders almak gerekiyor. Kusurdan münezzeh olanın Alîm-i Hakîm olduğunu; biz ne biliyorsak O’nun bildirdiğini; O bildirmezse hiçbir şey bilemeyeceğimizi; O göstermezse hikmetli olanı tesbit edemeyeceğimizi anlamamız ve ona göre davranmamız gerekiyor.

Kula yakışan, galiba, "Tek kusurumuz kusursuzluk" türünden çok kusurlu bir söylem değil; tam aksine, her an hataya ve kusura açık olduğumuzu bilmek. Ve, ‘İnsanlar helak oldular...’ ile başlayan nebevî ikazın ‘İhlaslı olanlar da büyük bir tehlike içindedirler’ uyarısıyla son bulduğunu unutmadan, velev ki ihlaslı olunsun, ‘büyük bir tehlike’ye açık olduğumuzu görmek. Ve, bir hata sâdır olduğunda onun hata olmadığını izaha kalkışmak yerine; dürüstçe "Ben bir kulum. Acizim, zayıfım, nefis sahibiyim. Hata edebilirim, Allah beni affetsin" diyebilmek.

Bu noktalarda, elbette kendim dahil, hepimizin daha ziyade ‘hatasızlık’ hatasını tercih durumunda kaldığımızı hissediyorum.

Halbuki, hata da yapabildiğimizi itiraf edip istiğfar edebilsek, ne küçülecek, ne de yok olacağız.

Bilakis, gerek iç dünyamızda, gerek haricî âlemde asıl inkişaf bu gerçeği açık yüreklilikle kabulün peşisıra gelecek.

Zira ancak bir hatayı kabul edenler o hatadan kurtulurlar. Hatasını hata görmediği halde o hatadan kurtulan tek bir insan yoktur.

Keşke hakkıyla "Estağfurullah" diyebilsek...

  27.12.2003

© 2021 karakalem.net, Metin Karabaşoğlu

  1.  Bu yazının geçtiği eseri incelemek -veya satın almak- istiyorum.



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut