Suyu paylaşmak

Mona İslam

KIZ KARDEŞİMİN yolladığı “Yeryüzünde peygamber izleri” isimli mesaja bakıyorum. Bereketli hilalin her yanından fotoğraflar ve peygamber hatıraları. Semud kavminin yaşadığı toprakların fotoğrafı var şimdi önümde, Medain Salih (Salih’in şehirleri), Kuzey Arabistan. Kayalara oyulmuş görkemli binalar görüyorum, evler, tapınaklar, süslemeler, nakışlar. Adeta kendilerini kazımışlar taşa, beka arzusuyla yanıp tutuşarak, en değişmez, en sabit olana yapışmışlar, kayalara, dağlara. Kendilerini oymuşlar dağlara nakış nakış. Bir dağa sığınmışlar beka duasıyla Nuh’un oğlu gibi. Duaları öyle kuvvetliymiş ki, Hak kendileri namına olmasa da elleriyle yaptıkları namına, oydukları evleri baki kılmış. Şimdi boş ve çıplak duvarlar, yankılanan hiç ses yok, bir fısıltı bile. Ruhlarını vahyin fısıltısına bile açmamışlar, boş ve çıplak, ıpıssız ve kaybedilmiş ruhlar.

Altta bir resim daha var, Nakatullah’ın kuyusu. Acaba o da boş mu şimdi? Bu kuyu yüzünden çıkmadı mı tüm gürültü? Bu su değil miydi paylaşılamayan? Kuyu suçlarının belgesi gibi ortada. Taştan, kurumuş, karanlık, dipsiz, kalpleri gibi… Her yerde ölümün sessiz ve tüyler ürpertici güzelliği rüzgar gibi esiyor. Bu rüzgar öyle etkili ki Efendimiz oraya gidilmemesini salık veriyor. Havada hala Kahhar’ın esintisi dolaşıyor. Ölümcül bir güzellik, herşeyi kurutan bir çığlık, kalp kulağının duymaması imkansız. Paylaşılamayan herşey ortada şimdi, sahip çıkan da yok, isteyen de, oraya yeni bir şehir kurmaya çalışan da. Ebter olmuşlar işte, tükenip gitmiş tüm yaşam kaynakları…

Arabistan’da su ne kadar kıymetlidir bilir misiniz? Su her yerde kıymetli elbette, hele de “dünyanın su kaynakları tükeniyor” vaveylası içerisinde yaşadığımız şu yıllarda. Ancak Arabistan’da bu yeni birşey değil. Dünyanın sulak coğrafyalarında çeşmeler serbest akar, sular göklere fışkırtılır iken dahi Araplar bir kaptaki suyun ne kadar tasarruflu kullanılabileceğinin hesabını yaparlardı. Fıkıh kitaplarına bakınız, abdest suyunun hükümlerini inceleyiniz, göreceksiniz. Bu kadar kıymetli olan su bugün de Cezire’de denizden arıtılarak kullanılmakta. Bunun için tesisler kurulmuş, ancak bu sayede musluktan su akabilmekte, dışarıdaki bitkiler sulanabilmekte. Burada su böyle elde edilse ne kadar pahalı olurdu acaba? Halbuki Araplar su parası ödemezler. Su faturası diye birşey yoktur onlarda. İki şeye para almak ayıptır. Kur’an’a ve suya. İş ticarete döküldü mü bilemiyorum, ama benim aileden ve akraba ve ahbablardan bildiğim Arap kültürü böyledir. Su sebildir. Allah’ındır, Allah’tandır. Cennetten gelir. Kimsenin ne suya ne cennete bilet kesme hakkı yoktur. Su hayatidir. Yaşama hakkı kadar kutsaldır su hakkı.

Hatırlayınız, Mekke müşrikleri hacılara su vermekle övünürlerdi. Şimdilerde de yoldan geçene su vermek övülesi birşeydir oralarda, dağıtılan en makbul sadakadır su. Su kuyuları açmak, su getirmek, su yolları yapmak sahabenin de sünnetidir. Bu yüzden İslam da su medeniyetidir. Su parayla değeri ölçülemeyecek kadar kıymetli bir nimettir. Su ilimdir. Hiç kimseye para karşılığı ilim verilemez, muallime verilen ücret minik bir geçim temininden ibarettir. İlim edinme çabası sadece talibe aittir. O bunun için toprağı kazar, asayı Musa gibi derinlere yol bulur, suyu taşır, muhafaza eder, depolar ve paylaşır. Bazen de su gibi ilim de sadece göğe el açarak elde edilir. Bu ledün ilmidir. İlim isteyene ilim vermemek de su isteyene su vermemek kadar zalimce bir fiildir. Zira ilim de bu dar-ı dünyaya taallümle tekemmül için gönderilmiş insana su kadar ihtiyaçtır. Olmazsa, kalp ölür, akıl ölür, ruh ölür, letaif-i insaniye ölür. Bu yüzden ilim kadın erkek tüm Müslümanlara farzdır. Kim Allah’ın farz kıldığından müminleri men edebilir, alıkoyabilir. Öğrenmek ölene dektir. HAYAT SORU SORMAKTAN İBARETTİR. Her soru kurumuş dudaklarımızdan bir su çağrısıdır. Bu yüzden sorular daima cevaplanır. Sorana, isteyene, dua edene cevap vermek Allah’ın sünnetine tabi olmaktır.

Develer çölün mübarek hayvanları. Uzun yolların yoldaşı, yükünüzü sırtlanan dert ortağınız, sezgisiyle size su yollarını gösteren, tehlikelerden koruyan arkadaşınız. Kimi zaman aileniz, anne babanız gibi yakınınız. Soğuk gecelerde bağrına kıvrılıp yattığınız, cüssesiyle sığınağınız. Bir deve ile rızkını paylaşamamak bir Arap için utanılacak şeylerin en arsızı, en ahlaksızı. Deve arzda ne yetişse onu yer, diken bile olsa. Deve bir seferde çok su içse de uzun zaman su içmez. Hayvanların en iktisatlısı, en dayanıklısı, en fedakarı, en ünsiyetlisi. Diken yer ve süt verir, tonlarca yük taşır, fersah fersah yol kat eder, gık demez. Onu sevmemek bir Arap için düşünülemez. Safi nimet, safi rahmettir deve. Semud deveye su vermeyen halk. Devenin içtiğine göz diken. Neredeyse ana babası kadar kendisine nimet vermişe hainlik eden. Su, Allah’ın en çok verilesi nimeti, deve, Allah’ın en mübarek hayvanı, Semud’un cinayeti en büyük cinayet. Kalbi gibi taş olsun Semud, tüm Semud benzerleri taş olsun! Allah’ın sebilini, Allah yoluna harcamayan Semud’lar bir sesle yıkılıp gitsinler! Kimse gitmesin yurtlarına, kimse uğramasın mezar taşı hükmündeki evlerine, kimse solumasın soludukları zehirli havayı. Uzak olsun Semud. Bir fısıltıyla dahi konuşmayın onlarla!

Suyunu paylaşmayanlarla, ilmini paylaşmayanlarla, Allah’ın mahlukatına şefkati olmayanlarla, evlerini görkemle oyanlarla, lüks içinde yaşarken etrafında dolaşan fukaraya gamsız olanlarla, rahat döşeklerinde bugün kazandıklarını ve yarın kazanacaklarını düşünedururken mışıl mışıl uyuyanlarla, kârdan başka derdi tasası olmayanlarla, sakın konuşmayın onlarla! Paylarına düşen, altın buzağıya tapan Samiri’nin payına düşen olsun. “BANA DOKUNMAYIN”. Oluyor ya! Korkuyorlar halkın arasına karışmaya, yüksek duvarlar örüyorlar sitelerinin, villalarının etrafına, korumalar dikiyorlar havuz başlarına, sanki kurşunlanacakmış gibi işgalcilerin Hammer ciplerini andıran dev cüsseli arabalarla çıkıyorlar sokaklara. Sakın girmeyin şehirlerine, kasabalarına, uzak olsun Semud, uzak olsun fakirin “ah”ını duymayanlar, suyu yolcuyla paylaşmayanlar, yolcu olduğunu unutup kendini mukim sananlar, nefsini kayalar gibi emlakına oyanlar. Sofralarına sizi sadece gösteriş için çağıranlar! Lüks ve debdebeyi meşru sayanlar.

Bir çığlık yetecek onlara! Fukaranın çığlığı! Salih’in ahı yetecek onlara, az beklesinler…

  14.09.2009

© 2021 karakalem.net, Mona İslam



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut