Keşfedilmemiş Bir Dünya: genler

Harun Pirim

GEÇENLERDE, MİLYONLARCA galaksilerden birisi olan ‘Milky Way’’in içindeki Güneş sisteminde bulunan Dünyamız, yakın gezegenler ve bilinen büyük yıldızların küre yarıçap büyüklükleri ile kıyaslandığı bir video izledim(1) . Bu anlamda bilinen en büyük yıldız ‘W Cephei’’nin çapı 3,676,200,000 km (Dünyanın çapının 288,194 katı). Astronomi ‘gözlemlenebilen evren’ ifadesini kullanarak bu verileri bize iletiyor. Yani büyüklük azâmeti ve izafiyeti bu tefekkurî tablodan ibaret değil elbette. Yıldızlar, gezegenler, gök cisimleri, uydular gök yüzü bahçesini süsleye dursunlar, insana hiçliğini fısıldaya dursunlar. Böyle bir Celalî tablo karşısında, tablonun anlamını anlamaya memur iken, tablodaki çizimlerin bir birleriyle olan ilişkilerinden söz eder olmuş insan. Çekim kanunları, gece-gündüz oluşumu, mevsimler vs. gibi insanın faydasına olan neticelerin sebepleri olarak zikredilmiş ve halen benzer konumda konuşulmakta gök cisimleri. Hatta ‘big bang’ sonrası kainatın evrilmesini gayet detaylı olarak konuşmakta ilgili bilim camiası. Kısacası gök yüzü sayfasında büyük harflerle yazılmış olan yazıları pek okuyamıyoruz hatta yazı olduğundan bile haberimiz yok anlaşılan. Anlamsız bir dünyaya mahkûm etmişiz kendimizi. Ne de olsa ceza amelin cinsinden oluyor.

Bir yazarın ifadesiyle, gök yüzü anlayışımızın ‘teleskop’un bulunmasıyla genişlediği gibi mikro dünyayı, özelinde de genleri algılayışımız da ‘microarray’lerin bulunmasıyla gelişti. ‘Microarray’ dediğimiz küçük alet, bir çip. Birkaç cm2lik alana sahip bir çip. İçine ise örnek olarak insanın bütün genleri koyulabiliyor. İnsan tahmini olarak 20,000 – 30,000 gene sahip. Kavak ağacı yaklaşık 35,000 gene sahip. Bunlar ne anlama geliyor ifade etmeden önce kısaca genin tanımından bahsedelim. Gen, DNA’nın protein kodlayan kısımları olarak tanımlanıyor. Proteinler ise bilindiği kadarıyla hayat faaliyetlerinin anahtarları mesabesinde. Yaklaşık 100 trilyon hücreye sahip olan insanın ya da diğer bir canlının bütün hücreleri aynı DNA bilgisine, aynı genlere sahip. Farklılıklar ise bu genlerin birbirleri ile ve/veya çevre şartları ile (sıcaklık, nem, sigara dumanı) etkileşimi yoluyla ortaya çıkıyor. Her hangi bir etkiye maruz kaldığı zaman genler aktif hale geliyorlar ya da pasifleşiyorlar. Bu dinamizm ile de insanın hayatsal fonksyonları gerçekleşiyor. İlim, hikmet, kudret, rahmetten sarmal olarak örülmüş DNA yazgısıyla gerçekleşen fiillerin tezahürleri. İşte binlerce genin her hangi bir etkiye maruz kalması ile her birisinde olan değişim ‘microarray’ ile tespit edilebiliyor. Hali hazırda bazı canlı türlerinin genomlarını içeren veritabanları kurulmuş durumda. İsteyen araştırmacılar, bu bilgilere ulaşıp matematik, istatistik teknikleriyle bu verilerden anlamlı bilgiler üretmeye çalışıyorlar. Bu çalışmaların hastalık teşhisi, tedavisi, aşı, ilaç üretimi, genetik yapısı değiştirilerek istenilen özellikte bitki yetiştirme gibi çıktıları oluyor.

Haftaya evrim teorisinin bu çalışmaların neresinde bulunduğu üzerine bir yazı yazmak niyetindeyim.


  1. http://www.universetoday.com/2008/04/06/what-is-the-biggest-star-in-the-universe/ link sayfasının sonundaki videoyu izleyebilirsiniz.

  12.06.2009

© 2021 karakalem.net, Harun Pirim



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut