Bugün Allah’tan bir buket çiçek aldım

Mona İslam

DEPRESİF OLDUĞUM, hatalarımı düşünüp düşünüp durduğum, bin kere tevbe edip bin kere düştüğüm, kendime bildiğim tüm kötü sözleri sayıp döktüğüm bir gündü bugün. Sabah her zamanki gibi kalktım, kızımı giydirip, yedirip okula yolladım. Eşim sabah erken saatlerde koşuşturmasına başlamıştı zaten. Kızımın şirin yüzü de çekip gidince ev iyice çekilmez oldu. Dışarı çıkmak da istemiyordum. Ben de yorganımı kafama çekip yattım.

Bir süre sonra kapı çaldı. “Uff kapıcıdır. Bir şey istemiyorum” diye homurdandım yorganın altından. Ama kapı ısrarla çalmaya devam ediyordu. “Subhanallah, hayır olsun inşallah” diye kalktım. Kimseyi beklemiyordum. Bizim eve böyle çat kapı gelebilecek herkes ya işte ya da ağabeyim gibi yurt dışında idi. Korkuyla “Kim o!” dedim. Dışardan tatlı bir ses, “Benim Mona abla, Yasemin” dedi. Bu sefer iki kat hayrete düştüm. Yasemin benim Kuran dersi verdiğim öğrencilerimden biriydi. Bugün ders yoktu, üstelik o bir üniversite öğrencisiydi, anne babası da bizim memleketteydi, bazen bana dertleşmek için uğrardı, acaba bir şey mi olmuştu.

Düşünceler kafamdan salise hızıyla geçti ve hemen kapıyı açtım. O da ne Yasemin’in elinde bir buket çiçek vardı. Yüzü ay gibi gülüyordu. Gözlerimi kocaman açarak, ve şaşkınlıktan dilim tutulmuş bir halde dikildim kapıda öylece. Bana “Öğretmenler günün kutlu olsun, Mona Abla” dedi. Henüz şaşkınlığı üzerimden atamamıştım. Evet sebeb-i ziyaret belliydi ama bu günün benimle ne alakası vardı. Sabah kızım da “Anne bugün öğretmenler günü öğretmenimi ara veya mesaj at” diyerek gitmişti. Ama ben öğretmen değildim ki. Sanırım Yasemin şaşkınlığımı sezdi ve bana gözlerimi dolduran şu cümleyi söyledi. “Sen bizim Kuran öğretmenimizsin, bundan değerli öğretmenlik mi olur!”

Mutluluktan sarhoş olmuştum. Demek çiçeği gönderen Allah’tı. Yasemin de bunu planlamadığını aniden aklına geldiğini söylüyordu. Onun aklına böyle bir şey düşüren ve ta nerelerden evime kadar(ki belki beni bulamayacaktı) getiren de Allah’tı. Allah sayimi emeğimi gördüğünü ifade ediyordu. Allah benimle konuşuyor, bana “Yeter kendine eziyet ettiğin seni affediyorum yüklenme bu kadar kendine” diyordu belki de. Allah’ın benimle konuşmasını çok seviyordum.

Ya da Allah bir önceki gece yaptığım “Aşk ve Şefkat” tefekkürünü beğenmiş, beni şefkat burcuna sürüklemek için bir teşvik yollamıştı. Manen diyordu ki, “Derslere gelen kızlara gösterdiğin şefkat nazarımda her tür muhabbetten üstün”. Zira onlarla olan ilişkim hiçbir çıkara dayanmıyordu, tam ihlasla yapılan bir say ve gayretti. Kimi zaman ailelerinden de uzak olan bu kızlara dert dinleyecek abla olmak da gerekiyordu. O kadar sıcakkanlı biri değildim ama canla başla ilgilenmeye gayret ediyordum. Onları hiç değilse haftada birkaç saat evlerinde gibi hissettirmeye çalışıyordum. Demek Üstadımın öğrettiği şey de buydu, öğrenme ve öğretme zincirinin bir halkası olmak. Hayatta hiçbir şey olmasa sırf bu yaşamaya değer bir şeydi.

Sonra zihnim 10 yıl geriye gitti. Kızımın yaşına bir ekleyecek kadar uzaktı artık öğrencilik yıllarım. Ben bir fizik öğretmeni olacaktım. Tüm gayretim bunun içindi. Hatta bir okulda staj bile yapmıştım. Nasıl hararetle çalışırdım özellikle eğitim formasyonu ile ilgili dersleri. Sonra bir bıçak gibi okulla alakam kesilmiş, öğretmenlik hayallerime de veda etmiştim. Öğrenci olmaktı hisseme düşen. Ben de ömür boyu talebe olmayı kendime düstur edinmiştim. Bu süreçte Arapça öğrendim, Kuran çalışmalarını sürdürdüm. Risalede derinleşmeye gayret ettim. Üzerimde çok etkili olan öğretmenlerim oldu ancak ben hep alan el konumundaydım. Bir çocuk büyüttüm. Belki bir şeyler verdiğim sadece o vardı.

Kitaplara küsmedim. Okuduğum Fizik, Kimya derslerini Risaleleri anlamakta, tefekkürümü derinleştirmekte bir basamak yaptım. Hiçbir zaman “boşa gittiler” diye düşünmedim. Zaten hiçbir zaman da etiket meraklısı biri olmadım. Bana “3. sınıftasın yahu okulu bitirmene ne kaldı aç başını bitir al diplomanı emeğin boşa gitmesin” diyenlere daima “Ne yapacağım diplomayı duvara mı asacağım, öğretmenlik yapamadıktan sonra” dedim. Zira öğretmenlik yapmak için ömür boyu sürecek bir baş açıklık tercihi yapmak gerekliydi. Ben bu tercihi yapmadım. Öğretmenliği kulluğa kurban ettim.

Fakat Allah kendisi için edilen kurbanları sonsuz bir surette kabul ediyormuş. Her kurban sizi ona yaklaştıracak bir binek oluyor, sizi hayat sıratından güvenle geçiriyormuş. Bu gün bunu iyice anladım. O beni yine de bir grup gencin nazarında öğretmen yapmış. Sevdirmiş, kalkıp evime gelip beni sevindirecek kadar da bağlılık vermiş. Üstelik “İn ecriye illa alallah” dediğim için ve hiçbir ücret beklemediğim için de bunu perdesiz kendi sevgisine mehaz kılmış. Demek Üstadım doğru söylemiş, Allah bir şeyi alınca onu ya aynıyla ya misliyle iade edermiş. Demek Allah için feda edilen her arzu mutlaka bir karşılık bulurmuş. Allah sizi sevindirecek işaretler göndererek ayetlerini sosyal hayatın içinde de okuttururmuş.

Zira insan sevgilisinden bir çiçek aldığında “O beni seviyor” diye düşünür, ancak “Allah beni seviyor ona da sevdiriyor” demek zor olur. Zira burada nefisler işin içine karışır, sevgiye Zühre gibi kendi rengini verir. Ancak öğretmen öğrenci ilişkisi gibi bir ilişkide hele de bu Allah için ve Allah’ın kitabını öğretmek için ise o zaman insan Reşha misal olur, çabucak tebahhur eder, renksiz olmaklığı ile her rengi bünyesinde taşır. Her pencereden Allah’ın Zat’ına bakar delikler açar. Zira bu peygamber varisliği vazifesidir, şefkat mesleğidir.

Allah bugün bana bir buket çiçek verdi. Bunu ehli aşk iken ehli şefkat olma yolculuğumun tebriki olarak anlamak istiyorum. Bunu Üstadımın tebessümü olarak görmek istiyorum. Dilerim Yasemin gibi kardeşlerimin nazarında da renksiz olup güneşi yansıtabilirim. Onlar için afakta ve enfüste Rablerine bakan pencereler açabilirim. Allah’ım bana seyr-ü seferimde yardım et.


Not: Yasemine nasıl teşekkür edeceğimi bilememiştim, dilerim bu onu memnun eden bir teşekkür olur. Zira ben de onu ve beraberindeki beni soru yağmurları ile sıkıştıran, bana “her şeyi biliyorum” kibrine düşme fırsatı vermeyen, tefekkürümü derinleştirmeme yardım eden kızları çok seviyorum. Bir ablamın bana dediği gibi derim: “Onlar da benim haleflerim.” Nurani bir zincir çok şükür devam ediyor. Bunu tahdis-i nimet için cümle aleme ilan ederim.

  20.04.2009

© 2021 karakalem.net, Mona İslam



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut