Buna İnsan Sebep Oldu – 2

İNSAN kolay kanıp zor inanan bir mahluktur.
Âdemoğlundaki bu zaaf,
Başta iblisin içimizde cirit atmasına yol açar.
Onun yerli işbirlikçisi olan nefsimizin de,
Bu onaya izin vermesiyle birlikte,
Maliyeti korkunç olan bir zarara düşme tehlikesi belirir.
Şayet âlemlerin Rabbi (c.c)’nin merhameti imdadımıza yetişmese,
Olanlar çoktan olup bitivermiştir. [1]

Sonlu bir vücuttan sonsuz olana geçme talebi,
Bunun insana yüklediği sınanma yükümlülüğünü,
Ve sebeplerle sonuçlar arasındaki kapanması imkansız boşluğu,
Getirip önümüze koymuştur..
İstemek özel bir yetenektir.
Maddiyatla / maddî âlemle sarmalanınca netice verir.
İnsan, ruhu kadar yüce yaratılmakla birlikte,
Bu nedenle maddî bir bedenle kuşatılmıştır.
Esasen ‘isteyin vereyim’ fermanının yansımasıdır bu. [2]
Yücelerin yücesine ulaşabilmesi adına..
İnsana ‘istemek’ ayrıcalığı verilmiştir;
Ve o bu silahı nasıl kullanırsa,
Öylece akıbeti şekillenmeye başlayacaktır.. [3]
İstemek bizi ister istemez Esma-i Hüsna’ya muhatap eder.
Bir paratonerin, üzerine yıldırımı çektiği gibi,
Işınsal bir cazibe / çekim meydana getirir.
Rabbe ne kadar muhatap olabilirsek,
O kadar bekâdan yana nasibimiz de artar.
Öyleyse her ne istersek isteyelim,
Gerçekten isteyince o bizim olacak demektir..



Dip Notlar:

[1]. ‘Eğer Rabbinin işaret ve ikazını görmeseydi,
O (Yusuf a.s)’da kadına meyletmişti.
İşte böylece biz,
Kötülük ve fuhşu ondan uzaklaştırmak için delilimizi gösterdik..’
Yusuf Suresi / Ayet: 24

[2]. ‘Rabbiniz şöyle buyurdu: Bana dua edin (isteyin), kabul edeyim.
Çünkü bana ibadeti bırakıp büyüklük taslayanlar,
Aşağılanarak cehenneme gireceklerdir..’
Mümin Suresi / Ayet: 60

‘Kullarım sana, benden sual ederlerse;
(Onlara de ki) Muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım.
Beni Dua ile davet edenin (dua ile benden isteyenin) duasına icabet ederim..’
Bakara Suresi / Ayet: 186

[3]. ‘Dördüncü nevi (çeşit) ki, en meşhurudur (bilinenidir), bizim duâmızdır.
Bu da iki kısımdır:
Biri fiilî (yapabildiklerimiz) ve hâlî (refleks olarak yapılanlar),
Diğeri kalbî (içten, gönülden istenenler) ve kàlîdir. (dil ile söylenenlerdir)
Meselâ,
Esbâba (sebeplere) teşebbüs (müracaat etmek),
Bir duâ-i fiilîdir. (şartları yerine getirmektir)
Esbâbın içtimâı (sebeplerin bir araya gelmesi),
Müsebbebi (sonuçları) icad etmek (yoktan var etmek) için değil,
Belki lisân-ı hal (hal dili) ile müsebbebi (sonuçları)
Cenâb-ı Haktan istemek için,
Bir vaziyet-i marziye (Yaratıcı’nın hoşnut kalacağı bir tavır) almaktır.
Hattâ çift sürmek, hazîne-i rahmet kapısını çalmaktır.
Bu nevi duâ-i fiilî (şartları yerine getirmek),
Cevâd-ı Mutlakın (Sonsuz cömertlik ve iyilik sahibi Allah’ın)
İsim ve ünvânına müteveccih olduğundan (yöneldiğinden),
Kabule mazhariyeti ekseriyet-i mutlakadır (kesine yakındır).
İkinci kısım,
Lisân (dil) ile, kalb ile duâ etmektir (istemektir);
Eli yetişmediği bir kısım metâlibi (istek ve arzuları) istemektir.
Bunun en mühim ciheti, en güzel gàyesi, en tatlı meyvesi şudur ki:
Duâ eden adam anlar ki, birisi var;
Onun hâtırât-ı kalbini (kalbe gelen incecik düşünceleri) işitir,
Her şeye eli yetişir,
Her bir arzusunu yerine getirebilir,
Aczine (zayıflığına) merhamet eder,
Fakrına (fakirliğine) meded (yardım) eder.
İşte ey âciz insan ve ey fakir beşer!
Duâ gibi hazîne-i rahmetin anahtarı ve
Tükenmez bir kuvvetin medârı (kaynağı) olan
Bir vesîleyi (yöntemi) elden bırakma.
Ona yapış;
Âlâ-yı illiyyîn-i insaniyete (insanlığın en yüksek derecesine) çık.
Bir sultan gibi,
Bütün kâinatın duâlarını kendi duân içine al,
Bir abd-i küllî,
(Bütün yaratılmışların ibâdet ve tesbihatlarını kendi şahsında temsil edebilen bir kul)
Ve bir vekil-i umumi (temsilci) gibi,
‘Ancak Senden yardım isteriz.’ (Fatiha suresi / 5) de,
Kainâtın güzel bir takvîmi (programı) ol..’
Sözler / 23. Söz / 5. Nokta / syf: 288

  28.12.2008

© 2021 karakalem.net, Aykut Tanrıkulu




© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut