Sâd sûresinin düşündürdükleri

Fatih Kolbay*

AKTÜEL OLAYLAR ile çepeçevre kuşatılmış birçok müminin yolu, kuşkusuz birçok kez Sâd suresinin kapısından geçmiştir. Bu kutlu surenin hemen başında yer alan ayetlerin, özelde Mekke dönemi tebliğini muhatap aldığı doğrudur, ancak her asra bakan bir yüzünün veya bir izdüşümünün de olabileceğini hatırda tutmak gerekiyor. Bu surenin, bugünün Türkiye’sinde yaptırdığı çağrışımlar, bazı benzerlikler üzerinden zihnimize taze sinyaller gönderiyor.

Bilindiği üzere o dönemde Mekke’deki mevcut düzen, orada kurulu bulunan şehir-devlet üzeride, sadece asil soylu veya imtiyazlı seçkinlerin etkin söz söylemesine izin veriyordu. Haliyle bu seçkinler toplum içindeki konumlarından fazlasıyla memnundular. Bu erki zaafa uğratacak yeni fikirlere, bir anlamda toplumsal dönüşüm reformlarına kapalı olmaları doğaldı. Kur’an vahyinin başlamasını müteakip, bireysel tebliğler de, dilden dile, kulaktan kulağa yaygınlık kazanınca, ilk direnç bu kesimden geldi. Ve tebliğin ilerleyen yıllarında bu reaksiyon giderek derinleşti ve toplumsal bir ayrışmaya kadar vardı.

Bu surenin orijinal Arapça metnine ve farklı Türkçe meallerine bakıldığında bazı vurgular açık olarak dikkat çekmektedir. Özellikle bugünlerde ülkemizde yaşanan ruhsal, zihinsel ve idari kaos ortamını besleyen zihniyeti doğru şekilde irdelemek, bu ayetlerin çağdaş izdüşümlerini yakalamakla kolaylaşacaktır.

Surenin giriş ayetlerinin meal şerhi ve yorumları şu şekilde özetlenebilir:

Bismihi-Subhanehu,

I- SÂD, Bu Kur’an, insanların (insanlığın) tüm zihinsel kodlarını bütünüyle yeniden düzenlemek ve bir anlamda tekrar formatlamak üzere gönderildi. [ Zî-zZikr ]

II- Oysa, sahih inanç sahibi olmayanlar, (mental ve psikososyal açıdan tam anlamıyla) haksız bir kibir, ve (siyasi, idari ve fiili açıdan da) inatçı bir direnç içindedirler.

III- Halbuki bilseler ki, yaratma ve yok etme gibi mutlak icra kudretini elinde bulunduran Allah’ın cezalandırmasından kaçıp kurtulmak -feryad etseler de- mümkün olmayacaktır.

IV- Onlar bu yepyeni adımlara kendi içlerinden birinin önayak olmasına nedense şaşırmışlar ve o mukaddes tebliğin sözcüsünü yalancılıkla ve göz boyamacılıkla suçlamaya kalkışmışlardır.

V- (İmandan nasibi olmayanlar diyorlar ki,) mevcut yaşantımızı ve bütün geleneklerimizi--bir diğer ifadeyle--bize menfaat sağlamakta olan statükomuzu temelden değiştirecek tuhaf teklifler bunlar.

VI- Haydi harekete geçelim, bugüne kadar izlemekte olduğumuz yolda inatla yürümeye devam edelim (çünkü çıkarlarımız bunu gerektirmektedir) zaten bizden beklenen de budur.

VII- Biz bugüne kadar böyle bir şeyi (cür’eti), ne duyduk gördük, bütün bunlar bir uydurmadır.

VIII- Zaten böyle bir vazife hak olsa, düşe düşe ona mı düşer…

Sâd suresinin girişi bu şekilde devam edip gitmektedir.

Yaptırdığı çağrışımlar açısından oldukça anlamlı görünen bu ayetlerin, inananların düşünce dünyasına yeni pencereler açması sürpriz sayılmamalıdır. Bugün de her ülkede veya her toplumda menfaatlerinin kesintiye uğramasından fevkalade rahatsız olan çıkar gruplarının bulunması mümkündür. Böylelerinden, yukarıdaki Sâd suresi mealinin yorum ve şerhlerinde asıl mihverini bulan savunma refleksi ile davranmalarını beklemek normaldir. Uzun yıllardır mevcut rejim statükosunun kamuflajı arkasında faaliyet gösteren çıkar çeteleşmesinin neden olduğu, yozlaşma, provokasyon, kayırmacılık, kokuşmuşluk cinayet, gasp, şantaj, ve terör eylemleri gibi her türlü ama her türlü kanunsuzluk elbette birgün son bulacaktır. Ancak bu zorlu süreç boyunca, hakkaniyet (adalet-i mahza) adına atılacak her türlü adıma, çıkar çevrelerindeki elitist seçkinler şiddetli bir dirençle karşı koyacaklardır. İleri sürdükleri argümanların da, Sâd suresinin çağrıştırdığı benzerliklerle kurgulanmış olması, Kur’an’ın İlahi Kelâm olduğunu bilenler için, şaşırtıcı olmasa gerektir.

**

Aylardır, belki de bilinçli şekilde, gündemden düşürülmeyen kaotik tartışmalara kulak verdiğimde, devam etmekte olan mahkeme süreçleri ile ilgili çok sayıda duygusal yoruma şahit oluyorum. Yorumların, çevresinde kümelendiği ana eksen genelde şöyle;

- bu işler tamamen takiyyeci siyasetin eseri,
- bizler bu ülkenin gerçek sahipleriyiz
- örtülü yalanları ile mevcut statükomuzu değiştirmeye çalışıyorlar
- ulusunu sevenleri sindirme gayreti içindeler,
- maddi çıkar ve beklenti peşindeler,
- teklifleri göz boyama, iddiaları da tamamen uydurma,
- bir şeyleri düzeltmek bunlara mı kaldı,
- düzeltilecek bir şey varsa, onu da biz yaparız,
- böyleleri bizi ve bizim sistemimizi sorgulamaya nasıl cüret edebilir,
- vs, vs, vs, ….

-

Yazılı ve görsel medya ile, bilgi ve belge sağanağı altında, kafası karıştırılmaya çalışılan milyonlar için, bugün kısa bir zihinsel gezinti ve düşünce jimnastiği yapmayı yeğledik.

  17.12.2008

© 2021 karakalem.net, Fatih Kolbay



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut