Babaannemin evlilik cüzdanı

SÜMEYRA UYGUR*

GEÇENLERDE BABAM bana saklamam için bir hatırasını vereceğini söyledi. Bunu en iyi benim muhafaza edeceğimi düşünüyordu. Ne olduğunu merak ettim. O da saklı tuttuğu hatıra arşivinden ata yadigarını çıkarıp bizzat elime teslim etti. Rahmetli babaannem ile dedemin evlilik cüzdanı…

Cüzdanı açınca çok tuhaf oldum. Babaannem genç bir kız ve ben ona ne kadar da benziyorum. Dedem ise genç bir adam…

Altmış yıllık evlilikleri bitmiş ve onlar bu dünyadan ayrılmış durumdalar şimdi. Dedem önce vefat etti. Ardından, tam iki yıl sonra babaannem ona kavuştu.

Hiç aklıma gelmezd babaannemin evlilik cüzdanı benim elime geçeceği. O eski cüzydan beni dünyanın faniliği ile yeniden yüzleştirdi. Bir zamanlar evlilik hayalleri olan, evlenme yaşı gelip çatınca evlilik hayatına adım atan bir genç kızın evlenmesi ve ardından altmış yıl geçmesi. Yılların elinden akıp gitmesi. Ahiret yurduna bir kuş misali uçmasının ardından iki yıl bile geçmiş olması. Ne kadar ilginç, değil mi? Herşey yaşandı ve bitti. Sanki yaşanmamış gibi.

Oysa koca yetmiş sekiz senede neler yaşamadı ki: Hüzün, sevinç, ümit, korku, endişe, her duyguyu tattı o kalb. Dünyadan alacağını alan yorgun kalb, ceset elbisesini çıkardı ve elveda dünya dedi.

Babaannem vefat ettikten sonra evine tefekkürî bir göz gezdirmiştim. El emeği, göz nuru kıyamadığı dantelleri, içinde bir ılık süt bile içemediği süt takımları, kıyıp da kullanmadığı çanak çömlekleri, herşeyi kalıvermişti.

Şimdilerde evi de boşaltıldı. Kıyamadığı herşeyi dağıtıldı. Oyuncular rollerini oynayıp çekilince sahne de, dekor da kaldırıldı.

Sahnenin kapısı kapandı. Kilit vuruldu. Herşey sessizliğe ve hissizliğe büründü. İnsanın olmadığı yerde hayatın hızı ve akışkanlığı da durağandı. Evini kalın bir toz tabakası kaplamıştı bile. Ne çare, artık dünya evi ile ilişiği kesilmişti bir kere. Rahmetli babaannem temiz, titiz ve düzenli bir kadındı. O düzenden eser kalmamıştı artık. Oyuncular sahneden çekilince, oyuncaklar da başka oyunculara intikal ettirilmişti.

Zaman zaman babaannemin naif, hassas, ürkek yapısı aklımı kurcalar. Kabrin altında ne yapıyor ki, diye düsünürüm. Sonra Rabbimin o sınırsız engin şefkat ve merhametinin yanında benim şefkat ve merhamete dair, düşüncelerimin ne kadar sönük kaldığını hatıra getirince kalbime bir ferahlık ve huzur hali hakim olur. Özellikle, zor zamanlarda yakınlığını daha derinden hissettirir. Tüm sevdiklerimi Rabbimin sonsuz rahmetine teslim ediyorum. Bu hal aciz ruhumda teslimiyetin getirdiği sürur haline dönüşüyor. Fıtratımın kapasitesi üzerinde, yük almaktan beni bir nevi muhafaza ediyor.

Rahmetli dedeme gelince, hayatı o kadar içinde yaşayan, içini dışa sızdırmamakta son derece mahir davranan sakin, sessiz, kendi halinde bir adamdı.

Babaanneme sevgisi hiçbir zaman bitmemiş, son günlerinde hasta yatağında yarı baygın vaziyette olmasına rağmen babaannemin ellerini ayırt edebilmiş. O sıcaklığı ve sevgiyi yıllar daha da perçinlemiş, büyütmüş ve beslemiş.

Şimdilerde ebedi beraberler... Ümidimiz cennet bahçelerinde olduklarıdır inşaallah.

İkisi de çiçekleri, yeşili çok severlerdi. Bahçeli evlerinden apartman dairesine geçmek onları bir hayli üzmüştü. Şimdi ebedi hiç bitmeyen yeşillikler ve çiçekler içindeler. Sıkıntı, hüzün, kaygı, telaş yok. Sürur hali hakim oralarda...

Ailemizin büyüklerinin ahiret alemine irtihal eylemeleri, inanıyorum ki ailemizin tüm bireylerine artık dünyaya farklı pencerelerden bakma imkânı sağladı. Artık geçici şeyler icin çok fazla derinden üzülmenin gereksiz ve anlamsız olduğunu öğrendim. Özellikle maddeden çok mananın önde olması gerektiğini ölüm hadisesi bize çok net bir şekilde gösterdi. Yaşamımız devam ediyorsa hayat sahnesinde rolümüz devam ediyor demektir. Mesele kötü adamı mı oynayacağız, yoksa iyi adamı mı? Tercih bizim. Yaşam her an önümüze tercihle geliyor. Her anımız tercihler yumağı.

Hayat sahnesinde oldugumuzun farkında olma halini hiç bir an aklımızdan çıkarmamak.

Her an değişen roller. Ve bize düşen tercihler silsilesi. Ve bizi izleyen en önemli seyirci, Rabbimiz. Sahne arkaplanını hazırlayan, yöneten ve kabiliyetlerimize göre roller biçen. Rollerimizde iyi ya da kötüyü oynama hakkını bize veren ilahi yönetmen bizi her an izliyor. Melekleri ile kayıt altına alıp hayat filmimizi çekiyor. Bir gün ‘STOP!’ diyecek. İşte orada film bitecek. Filmin ödül töreni (tabii ödülü hak ettiyse) haşir meydanında... Hayat filmimiz orada gösterime sunulacak. Herkesin oyunculuğu çok ince mihenklere vurulup, kritiğe tabi tutulacak. Ve ilahi yönetmen son noktayı o gün orada koyacak. Ödül alanı mı ararsın, taç giyenleri mi, kötü oyuncuların acıklı hüzünlerine mi, keşkelerine mi şahit olursun? O gün herşey orada. Hüzün, sevinç, keder, mutluluk, iç çekişler, pişmanlıklar hepsinin birarada yaşandığı galibiyetlerin ve mağlubiyetlerin yegane ve son sahnesi.

Ölüm bizlere cok kısa ve özlü bir nasihat. Dünyaya her gün milyonlar elveda diyor. Kimi sesli terkederken, kimi sessiz vedalar sunup aramızdan sıyrılıp gidiyorlar. Bir gün bu sıyrılanlardan birinin bizim olmayacağı ne malum.

Hayat filminin nerede kopacağı bilinmiyor ki. İyisi mi biz onu her yerde bekleyelim. Her an veda edecek gibi kontrollü bir hayat, ötelerde bizi mahcup eylemez.

Kontrolü her an kendimiz ne kadar tutabiliriz. Her an Yaradana sığınmak ve şu duayı her daim söylemek: “Ya Rabbi, beni bana bırakma. Beni bir an ve saniye nefsimle başbaşa bırakma. Ne olur! Rabbim beni yanlız sensiz bırakma.”

Dünyadaki galibiyet ve mağlubiyetler bizi sarsmamalı. Bizi sarsacak tek mağlubiyet ya da galibiyet haşir günününki olmalı.

Rahmetli babaannemin evlilik cüzdanı beni içsel bir yolculuğa çıkardı. Ötelere götürdü. Hatıralar yasama dair bize dersler sunabiliyorsa, ne güzel.

Hatıradan öte birşeyleri anımsatmıyorsa, o hatıradan Yaratanın bizdeki hatırasını göremiyorsak, bizde ahiret ve sonsuzluk hatırasına dönüşemiyorsa, anlamsızdır.

Tıpkı ölmüş birinin evlilik cüzdanının ya da hüviyetinin bu dünyada artık bir anlamı olmadığı gibi.

  18.10.2008

© 2021 karakalem.net, SÜMEYRA UYGUR



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut