Denemeler

Ölümcül Hastalık Yoktur - I -

'YA RASULALLAH! hastalanırsak tedavi görelim mi?' dediler.
'Ey Allah'ın kulları! Evet, tedavi görün' buyurdu,
'Çünkü Allah, yarattığı her hastalık için mutlaka bir şifa veya deva yaratmıştır.
Ancak bir dert müstesna!..'
'Ya Rasulallah, o dert nedir?' diye sordular.
'İhtiyarlık!' buyurdu..
Hadis-i Şerif Meali (1)



İnsan, birbiri içine geçmiş iki elmas fanus gibidir: beden ve ruh. Çoğu zaman problemin hangi taraftan geldiğini birbirine karıştıracak kadar girift bir sarmalanmayla monte edilmişlerdir.

Gelin görün ki, insanın ne olduğu konusunda işin sadece görünen kısmıyla ilgilenip diğerini yok saymak gibi ciddi bir hataya da düşmüş bulunuyoruz. Oysa insan küçük bir âlem, evren de büyük bir insan gibidir. İnsan, evrenin küçültülmüş bir maketidir. Olup bitenlerden etkilenmemesi mümkün değildir. Görüyoruz ki; evrende güzellik ve hayrın esas olduğu bir düzen vardır. Bu düzenin içerisinde, düzene aykırı olarak gözümüze çarpan çirkinlikler, mükemmelliğin berrak ve anlaşılır hale gelmesini sağlarlar. Güzelliklerin ve hayrın tam olarak ortaya çıkmasına bu ârazlar aracılık ederler. Üstün bir kudretin ürünü olan şu hikmet dolu mükemmelliklerin ve intizamın, tarafımızdan açık seçik anlaşılmasını bu arazlar sağlar. Mânâlarını ifade ettikten sonra da, --belki de yenilerine yer açmak için-- zamanla aradan çekilirler.

Âraz, dışarıdan gelip musallat olan anlamındadır. Evet hastalıklar ârazdırlar, çünkü sonradan olaya dahil olurlar. Madem ki, sonradan gelmiştirler, öyleyse bertaraf edilmeleri mümkün demektir. Arıza oluşturan şey ile arızaya muhatap olan canlının arasındaki gerçekleşmesi gereken çarpışma, evrende ve o canlının bedeninde sürekli yaşanmakta olan bir hakikattir. Vücudumuzdaki küçücük hücreler bile savaşmayı, o ârazı ortadan kaldıracak çarpışmayı tercih ederken, bizim tevekkül içerisinde oturmamız tembelliktir. Bu noktada tevekkül etmek, âlemleri yaratan Zâtın takdirine kesin olarak aykırıdır. Dolayısıyla bu hal, tevekkül olamaz.

Kelimenin tam anlamıyla, evrenin merkezidir insan. Gözü, gözbebeği, meyvesidir. Evrende cereyan eden olaylar, insanı bir çok yönden etkiler. Örneğin yakın geçmişimiz, içinde bulunduğumuz an ve muhtemel yakın geleceğimizin, yaşadığımız olayın içerisinde gözden geçirilmesi gereklidir. Her an hareket halinde olan evrendeki olayların vektörel toplamlarıyla, özgürce hareket etme yetisine sahip biz insanların yaşantılarımızın vektörel toplamları bir eşitsizlik arzediyor, örtüşmüyorsa, bu bize diğer tüm olumsuzluklarda olduğu gibi, arızalar suretinde hayata yansır. Örneğin, tüm evrende yaşanmakta olan temizlik hakikatine ve artıkların değerlendirilerek yeniden hayata dönüştürülmesi gerçeğine riâyet etmeyen insanlık, bunun bedelini kirlenmiş bir çevrede huzurdan mahrum bir şekilde yaşayarak öder.

Aynı şekilde, varlığımızın görünen tarafı olan bedenimizde meydana gelen bir arıza, çevremize şöyle bir bakmamıza ve iyileştirmemiz gereken gerçekten maddî-manevî önemli yaralarımızı incelememize olanak sağlar. Hasar görmüş ilişkiler, inanç sistemimizde oluşmuş boşluklar, korku tümörleri, Yaratıcı'ya karşı duyduğumuz kuşkular, bağışlama yetimizi yitirmemiz gözden geçirilmesi mutlaka gerekli vektörel etkilerdir. Evrendeki canlıların ve prensiplerdeki akışın tersine hareket eden bilmeli ki, çatlama noktasına doğru sürüklenecektir. Mesela,tüm mahlukat su içerken alkol tüketen birisi, kainattaki akışa ve vücudun varoluşundaki hikmete vektörel olarak aykırı hareket etmiş olur. İşte bu negatif durum, hastalığa açık bir davetiye olarak bize yansır. Yine, bütün mahlukların hummalı bir hareketin içinde bile tevekkül edişlerini fiillerinden okuduğumuz halde; tevekküle gerçek mânâda layık olan Zâta tevekkül etmeyerek, her işin altına kendi duygularını koyan birinin vektörel açılımı da maalesef negatif olacaktır. Bu yükün altında ezilecektir. Zaruretler, bilimin ve hakikatin efendisidir. Bu vektörel etkilerin analizi iyi etüt edilirse, hastalık dediğimiz olgu, biiznillah aradan çekilecektir. Üstelik de, insanı daha erdemli hale getirmiş ve mahiyetinin ne olduğu konusunda eğitmiş olarak.

Hayata kıymet veren de işte budur. Ayrı ayrı tavırlar içinde yuvarlanmakta olan bir hayat, insana ne kadar kıymetli olduğunu daima hissettirir. Devamlı sıhhat ve afiyet içinde süren yeknesak bir hayat, eksik bir hayattır. Çünkü kişiye yokluğu ve hiçliği hissettirir. Yeknesak ve tekdüze bir hayat, yokluğa yakınlığı nedeniyle sıkıntı kaynağıdır. Bu sıkıntılar nedeniyle ömrün lezzetini sıkıntıya çevirdiği için, bir an önce ömür bitsin istetir. Oysa inişli çıkışlı, meşakkatli ve çalışmayla geçen bir hayat ise; üretir, vücuda gelir, sonsuzlaşır, gerçek mahiyetini bulur. Hayat, faaliyetle başlayıp hareketle devam eder. Hastalıklar da hayatımızı ateşlendirerek onu faaliyete iter. Paha biçemediğimiz hayatımızı fark etmemizi de sağlar. Madenler nasıl ateşe atılarak saflaştırılırsa, bu durum hayatı saflaştırarak daha kuvvetli hale gelmesine neden olur, yüceltir ve sonsuzlaşmasına vesile olur. Her sınanma, hayat mertebelerinde yeni bir açılıma gebedir. Ve biz o sınavı geçene dek de şu veya bu biçimde yinelenir durur. Sonsuz hayat basamakları, hastalıklar ve meşakkatlerle tırmanılır. Bu nedenle de, hiç hastalanmayan ve meşakkat nedir bilmeyen birinin sonsuz hayata dair bir önermesi de yoktur. Bizler, hastalıklar karşısında seçilmiş rastlantısal kurbanlar değilizdir. Evrendeki her şeyin bir varoluş nedeni vardır. Hiç bir şey rastlantısal ve anlamsız değildir. Ne var ki, ölümlü insana henüz açıklanmamış sırlar vardır...(4)

Biz insanlar için birer kırılma ve yüzleşme noktaları olan hastalık ve musibetler, mutlak hakikatlere olan uzaklığımızı belirleyen nirengi noktalarıdır. Perdeli olduğu için ilk etapta bilemediğimiz hikmet, adalet, rahmet gibi güzelliklere, neticesi sevimli mânâlara ulaşmamızı sağlarlar. Mesela geleceklerimiz, geçmişlerimizde şekillenecektir. Kaderin Sahibinin bildiği gelecekte, müstehak olduklarımıza göre geçmişimiz takdir edilecektir. Bu açıdan şimdiki bazı acılarımız ve yokluklarımız, bazen geçmişteki hatalarımızın, bazen de gelecekteki kazanımlarımızın dünyadaki bedelleri olacaktır. Şimdiki varlığımız ve sağlığımız ise, bazen geçmişteki acılarımızın, bazen de gelecekteki acılarımızın dünyadaki karşılığı olacaktır. Dünyadaki karşılıkların sonsuz hayata uzanan karşılıklara işaret ettiği gerçeği, böylelikle bir kez daha tahakkuk edecektir.(2)

Neticede insan için sağlık ve esenlik esastır. Hastalıklar bu bağlamda, sağlığın anlaşılması içindirler. İnsanda sağlık içten dışa doğru, hastalıklar dıştan içe doğrudur. Bir zincirin gücü, en zayıf halkanın gücü kadar olacağına göre; bir uyumsuzluk halinde, içerimizde oluşan metafizik gerilim, bünyemizin o sırada en zayıf halkası neresi ise orasından kopacaktır. Ruhumuza, ölüm bile en küçük bir zarar veremediğine göre, bünyemizin en zayıf halkası daima bedenimizdir.

Ecel muayyen değil, mukadderdir. Asla değişmez ve vakti de bilinmez. Hastalıklar neticesinde doktora muayene olmak ise, muayyendir. Emredilen de budur. İlk bakışta ölümcül olduğu düşünülen hastalıklar için bile, sebepler dairesinde bir müracaata ihtiyaç vardır. Tedaviyi tercih etmemek, 'bakalım, rabbimiz böyle de şifâ vermeye muktedir mi?' gibi son derece riskli bir noktaya kapı açabilir. Muayyen olan bir noktada yapacağımız ters hareketler, Allah'ın takdirini sınama noktasına bizi atabilir. Sanki ilah olan biz, kul olan ise kudret-i ilahiye gibi olur ki, bu çok ciddi bir hâtâdır. Daima muayyen olana, görünene göre hareket edilir. Doğru olan tercih budur. Görüneni tercih etmek, takdiri ise kudret ve hikmet-i ilahiyeye bırakmak, takdir-i ezeliyi algılamaktan ve uygulamaktan nihayetsiz uzakta olan biz insanlar için en uygun yoldur.

Aslında, ölümcül bir hastalık yoktur. Bu hayatın ortasına Sultan-ı Ezelî'nin takdiri ile gelen insanı, onun izni ve emri olmadan adi bir nefer hayattan tard edip uzaklaştıramaz. Hastalığın anlatmak istedikleri --hem bedensel, hem ruhsal açıdan-- keşfedilemezse, hastalık ve arazların vektörel şifreleri çözümlenemez ise, işte o zaman hastalık değil, bu hatalar silsilesi ölümcüldür. Nasıl ki deprem öldürmez, çürük bina öldürür ise; hastalıklar da bu minvaldedir. Gerçekte; iyileşme de, hastalık da zamanla direkt ilişkili kavramlar değildir. Bu süreçleri belirleyen ve hakkımızdaki takdiri bir açıdan yönlendiren yukarıda bahsi geçen vektörel açılımlardır. Kişiden kişiye değişkenlikler gösteren de bu etkilerdir.

Hastalık ve âraz; diğer her şeyde olduğu gibi, İlahî şifrelerin bizim dünyalarımızdaki bir kısım karşılıklarıdır. Bir nevi hiyeroglif gibi mesaj kutularıdır. Analizi yapılmış ve geliş nedeni isabetle tespit edilmiş hiçbir hastalık ölümcül değildir. Buna, duyduğumuz anda içimizi ürperten kanser ve AIDS gibi hastalıklar da dahildir. Ani ölüm ve ihtiyarlık dışında, her şeyin çaresi vardır. Yeter ki sorun doğru teşhis ve tedavi edilsin.( * )


( * ) Hastalandığımda bana şifa veren de Odur. ( Şuara : 80 )

  1. Kütüb-ü Sitte Muhtasarı Tercüme ve Şerhi (İbrahim Canan) 11. Cilt Hadis no:3980; Tirmizi, Tıb 2; İbn-i Mace, Tıb 1; Buhari, Tıb 1; Eb-u Davud, Tıb, 1.

Y A R A R L A N I L A N K A Y N A K L A R :

  1. Risale-i Nur (Said NURSİ)

  2. Hak Ettiğimizi Yaşayacağız (Muhammed BOZDAĞ)

  3. Musibet Aynasında İnsan (Salih ÖZAYTÜRK)

  4. Bir Çift Yürek (Marlo MORGAN)

  17.01.2004

© 2021 karakalem.net, Aykut Tanrıkulu



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut