Rüya (II)

BİR YIL kadar önceydi. En sonunda Rabb-ı Rahîm’in hidayetle de nimetlendirdiği Amerikalı bir yazarla hususî bir mecliste söyleşiyorduk. Benim için, bu sohbet ortamının en güzel hatırası, çok farklı hayat serüvenlerinin ardından, Rabbimizin bizi aynı ortamda aynı namazda aynı secdede buluşturmuş olmasıydı. Bu hatıranın sevinciyle, namazdan sonra Beled sûresinin İngilizce mealini açıp ‘sarp yokuş’ âyetlerini okudum; ve o sıralar henüz yazdığım “Sarp Yokuşu Tırmanmak” yazısının da eksenini oluşturan birkaç cümleyi İngilizcemin yettiği kadarıyla ifadeye çalıştım.

O ki, vicdanındaki adalet duygusu ve bu duygunun hem siyasal, hem iktisadî düzlemde uyandırdığı etki, hayatın akışı içinde kendisini çok farklı noktalarda yolculuğa sürüklemiş iken, en sonunda İslâm’la buluşturmuştu. Beled sûresinin ‘sarp yokuş’ sıralaması ile, onun hayatındaki süreç arasındaki paralelliğe dikkat çektim dilimin döndüğünce. Sarp yokuşu aşabilmenin ilk alâmeti ‘köleyi özgürlüğüne kavuşturmak,’ ikincisi ‘salgın bir açlık gününde yetimi ve yoksulu doyurmak’ idi. “Ve sonra iman edenlerden, ve sabrı ve merhameti birbirine tavsiye edenlerden olmak” diyordu sûre. “İşte siz de” dedim, “önce vicdanınızdaki adalet duygusuyla siyasal ve iktisadî düzlemde küresel düzlemde cereyan eden zulümkârlık ve merhametsizliğe tepki koyabildiğiniz içindir ki, yani iç dünyanızı imana açık halde tutabildiğiniz içindir ki, üçüncü aşama lillahilhamd gerçekleşti.”

Bir akşam namazının ardından gerçekleşen bu küçük hasbıhalin akabinde, başka bazı hususlar da konuşuldu o gün. Harikulade bir üslup sahibi olarak yazmış olduğu kitapların Türkçe’de yayınına dair hususlar. İşin ‘teknik’ kısımlarında detayları kaçırabileceğim endişesiyle, şifahî İngilizcesi çok daha ileri düzeyde bir kardeşimin devreye girmesini rica etmiştim. O, bu tercümelere dair hususları dile getirdiğinde, Rabb-ı Rahîm’in hidayetle nimetlendirdiği ve “Mü’minler ancak kardeştirler” sırrınca yaşı itibarıyla bizim ağabeyimiz kıldığı mü’minin gözüyle bana işaret ettikten sonra, bu kardeşime şöyle söylediğini duydum: “Benim kitaplarımın Türkçe’ye çevirisi beni memnun eder. Ama onun yazılarının İngilizce’ye çevrilmesinin daha da önemli ve gerekli olduğunu düşünüyorum.”

Rabb-ı Rahîm’e şükrederek hatırımda tuttuğum bu cümleyi, sadece şahsımı değil, Karakalem’de geliştirmeye gayret ettiğimiz iman dile emeği geçen herkesi içine alan bir temenni olarak algılıyorum o gün bugündür.

Manidardır, bu Amerikalı ağabeyimizden duyduğum cümlenin benzerini, nice arkadaşımız, nice kardeşimiz nicedir dillendiriyor. Karakalem dergisini, aynı grafik kalitesiyle başlangıçta en azından ‘online’ olarak, bir sonraki aşamada ise matbu olarak, İngilizce’de yayınlıyor olma lüzumundan söz eden birçok gönül dostuyla karşılaştım bugüne kadar.

Ve yine manidardır, bunlar arasında ilk sırada ecnebi diyarında yaşıyor olan; ya okul, ya maişet veya hizmet gayesiyle bu diyarlara yerleşmiş bulunan gönül dostlarımız yer alıyor.

Türkiye Türkçesi, zorlasanız, dünya üzerinde en fazla 90 milyon kişiye hitap edebilen bir dil; ama İngilizce ile dünyanın her tarafından milyarlarca insana hitap edebilme imkânı hasıl oluyor.

Karakalem’de Risale-i Nur’dan beslenerek gelişmiş olan dilin ve üslubun, bu dünya dilini konuşan zamane ruhlar içindeki mütehayyirlere de, bu safhayı aşıp yolu bulmuş olan ama yolun içinde derinleşmek isteyenlere de söyleyecek çok sözü olduğunu hissediyorum.

Karakalem’in yeni dönemdeki bütün sayıları, özellikle de grafik tasarım ve muhteva kompozisyonunu daha iyi bir kıvamda buluşturabildiğimiz 6. sayımızdan itibaren bütün sayılarımız, birer online dergi formatında internet ortamında yer alabilse...

Her yeni sayımızın, en azından online olarak, bir de İngilizce versiyonu hazırlanabilse...

Diğer taraftan, meselâ “Peygamber Bize Gelse” gibi, meselâ “Âhir Zamanda Genç Olmak” gibi şükür ki yıllar geçse de hatırlardan silinmemiş yazılar bir de İngilizce olarak ulaşılabilir hale gelebilse...

Kur’ân okumaları kabilinden yazılarımız, nebevî mirastan beslenen yazılarımız, Asr-ı Saadet üzerinde derinleşen yazılarımız, Risale-i Nur’un daha iyi anlaşılmasına adanmış yazılarımız; ve içinde yaşadığımız zamana dair, hayata dair, insana dair yazılarımız, İngilizce olarak da okunabilir durumda olabilse...

Peygamberin Bir Günü’nün İngilizce’si de mevcut olabilse...

Ahmet Yıldız’ın, Refik Yıldızer’in, Sadık Yalsızuçanlar’ın, Seyyid N. Erkal’ın, Aykut Tanrıkulu’nun, Murat Türker’in, İnci Şirvan’ın, Nihat Dağlı’nın sair arkadaşlarımızın, hele ki ‘ümit millî’lerimizin İngilizce ortamında da okunması ihtiyacı duyduğumuz yazıları İngilizce olarak bir tıkla anında ulaşılabilir durumda olabilse...

Senai Demirci’nin, bilhassa Şöyle Garip Bencileyin ve Dar Kapıdan Geçmek’teki yazılarından bir güldesteyi, sitemizde İngilizce olarak bulabilse arayanlar...

Karakalem’in online İngilizce versiyonu öncelikli olmak üzere, hepsi de vukuundan ancak hayır umulan rüyalar, değil mi?

Bu rüyaları da, nice zamandır görüyorum.

Dahası, bu rüyaları gören başkaca gönül dostlarının varlığından da haberdarım.

Bilmem vukuu için ne yapmamız, nasıl adım atmamız gerekiyor?

  22.08.2008

© 2021 karakalem.net, Editör



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut