Farklı renkler

Zehra Sarı

CAM FANUSUN içinde yaşamak, insana güven verebilir. Lakin hayat; hiçbir zaman, sonuna değin cam fanusun içinde yaşanmıyor. Dışarıya adım atmak mecburen... Farklı insanlarla tanışmak mecburen...Farklı hikayelere girmek, hatta o hikayelere konu olmak ve hatta o hikayenin öznesi olmak mecburen...

İnsan, özellikle çocuklarının ya da kardeşlerinin, sevdiklerinin korunaklı bir çevrede yetişmesini istiyor. Ne zihinsel olarak, ne duygusal olarak çok yıpransın istemiyor. Kendisi gibi inanan, kendisi gibi düşünen, kendisi gibi giyinen, kendi beslendiği kaynaklardan beslenen insanlarla görüşsün, konuşsun, muhabbet etsin istiyor. Kendisi için oluşturmak istediği ya da oluşturduğu fanusun içine, kendisi kadar, sevdiklerini de almak, yerleştirmek istiyor. Korunaklı bölgesinde, dışarısının dalgalarına maruz kalmadan sağ salim devam etmek, yol almak ve ulaşmak istiyor sahili selamete...

Ama hayat böyle planlanıldığı gibi gitmiyor. "Mecburiyetle" girilen farklı ortamlar oluyor. İnsan, kendisinden farklı renklere sahip insanlarla da temasa geçiyor, geçmek zorunda kalıyor ya da bir sebeple kendisi geçmek istiyor.

Kişi, kendisini çok güvenli hissettiği, manen beslendiği (ve bu maneviyat ile dış dünyada maddeten de bir duruş sergileyebildiği) ortamdan, birtakım sebeplerle uzaklaşmak zorunda kalabiliyor ya da uzaklaşmayı tercih edebiliyor. Her zaman gördüğü yüzlerden bir kısmını, bir süreliğine de olsa görmek istemeyebiliyor.

Fıtrat boşluk kabul etmiyor tabii.. Boşalan koltukları bir sonraki seansta başka birilerinin doldurması gibi; insanın, bir süreliğine de olsa, fikren ve zihinsel olarak olduğu gibi, maddeten de uzaklaştığı; manen beslendiği o ortamın yerini de, başka ortamlar alıyor. Başka yeni renkler giriyor kişinin dünyasına...Hep annesinin etrafında dönüp dolaşmaya alışmış, annesinin güvenli ikliminden dışarı çıkmamış bir çocuğun, farklı bir ortama ilk adım attığında olduğu gibi; ya da öğrencilik hayatı boyunca, okula servisle gitmiş ama iş üniversiteye gitmek olunca otobüse binmeye başlayan gencin ilk bindiğinde bileti nereye atacağı, durağa gelmeden önce düğmeye basmayı unutmaması gerektiği konularında yaşadığı acemilikler gibi, girilen bu yeni ortamda da kişi, acemilikler, şaşkınlıklar, farklılıklar yaşayabiliyor.

Yatay boyutta onun ya da bunun müdahaleleriyle başına gelen her olayda, dikey boyutla bağlantı kurmayı kendisine yaşama prensibi, hayat düsturu edinenler için; alışılan manevi ortamdan uzaklaşmanın da veyahut kendini uzaklaşmak zorunda hissetmenin de bir sürü hayra vesile olabileceği ya da kendisine yeni olan bazı şeyleri tecrübe etmesine imkan açacağı gerçeği; kişiye, alışmak durumunda kalacağı bu yeni süreçte bir dayanak noktası işlevi görebiliyor.

Şu nokta önemli ki; kişi, "yeni" olarak ifade edebileceği bu sosyal ortamlarını seçerken, rastgele tercihler yapmıyor. O yaşına kadar oluşturmaya çalıştığı hayat katmanlarının; şu an kaçınca katmanında ise tercih ettiği "yeni" ortamları da, alt katmanlarının izlerini taşıyor, onların sabitlendiği yere pergelinin bir ucunu sabitlemiş, sadece, önceden; diğer ayağını da neredeyse sabitlediği pergelini; farklı renklere de açmanın talimlerini yapıyor ve bunun, kendisinde yaşattığı değişimlere, dönüşümlere şahit oluyor.

Rabbimizin her insanı biricik yarattığı ve kendisine hangi yoldan ulaşmaya çalışma gayretinde olursa olsun kullarının önünü, ardına kadar açtığı hakikati, girilen "yeni" ortamda da kişiyi karşılıyor. Korunaklı bölgesinde, manevi ziyafetlere gark olduğu fanusunda diğer insanların bu zevklerden mahrum kaldığını düşünüp üzülen kişi; girdiği yeni ortamda da, bu manevi ziyafetlerin farklı şekillerde de olsa tadıldığını görünce önce afallıyor, ama sonrasında büyük bir sevinç yaşıyor. Sevinci; hem yeni ortamında da çok alıştığı o lezzetlerden mahrum kalmayacağından, hem bu lezzeti farklı bir şekilde tadacağından, hem de aynı lezzetle lezzetlenmekten (farklı yolla da olsa) hoşlanan yeni yeni insanlarla tanışacağından...Yani dünyanın aslında kendi fanusunun içi kadar küçük olmamasından asıl sevinci...

Evet çoğu insan kendi hayat tarzının, kendi beslendiği, hakikate götüren kaynakların biricikliğine inanarak, bu güvenle yaşarken ve hatta diğer insanların kendisi kadar "şanslı" olmadığını düşünürken ve bu şanslılığın oluşturduğu "enaniyetle" diğer insanların yaşamlarına, uğraşlarına, zevklerine bakarken; zorunlu bir geçişle, bir yerinden onların hayatlarına dahil olduğunda, hakikatin hiç de kendisiinin düşündüğü gibi olmadığını görebiliyor.

Farklı şeyler okuyan, farklı zevkleri olan, farklı renkler taşıyan insanların da en az kendisi gibi hakikatin ipine sımsıkı tutunduğunu ve hatta kendsinden ve kendisi gibi düşünenlerden daha fazla bir hassasiyetle her işlerine, her zevklerine, her uğraşlarına hakikatin rehberliğinde gitmeye çalıştıklarını ve tüm hayatlarını hakikatle yoğurmaya çalıştıklarını görünce; o fanusun içinde neredeyse kendilerini "kurtulmuş" ilan ettiklerini ve bu ilanın kendilerinde gizli bir enaniyet oluşturduğunu fark edince, bu yeni ortamdaki hakikat yolunun yolcularının kurtulma gayretleri, çabaları ve farklı da olsa konuşmalarında karşı karşıya kaldıkları acziyetlerini ifade edişleri, kişilerin bu yeni ortama karşı bir güven hissi hissetmesine, hatta zamanla gelişebileceğini düşündükleri bir aidiyet hissine vesile oluyor.

Aynı hakikatten, o tek kaynaktan farklı yollarla beslenen insanların yolu bir gün aynı sokağa çıktığında, sokaktaki bir olayda gösterilen bir davranışta kendisini sizin beslenmediğiniz bir şekilde hakikatle besleyen kişi size kendi rengini verebilir... Ama kendi hakikate ulaşma yolunun kıymetini ve büyüklüğünü bilen, lakin kendisini fanusunun içine kapatıp, farklı renklere alışkın olmayan kişi; o çok önem verdiği hakikatlerin rengini başkalarına taşıyamayabilir. Sadece yeni renkler edinir, ama kendi o eşsiz renklerini diğer insanlarla paylaşamayabilir...

Hakikate giden yollar onu arayanlar sayısıncadır... Ve herkese göre kendisininki en kestirme yoldur..Bu farklılık uzaklaşma vesilesi değil... Bu çeşitli yollarda edinilen renkleri paylaşıp, farklı renklerle renklenip, hayata yeni renklerle bakma vesilesi...

  09.07.2008

© 2021 karakalem.net, Zehra Sarı



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut