Her Şeyi Yakınlaştıran Işık: Rahmet

Harun Pirim

RENGÂRENK BİR kainatın içinde yaşıyoruz. Seslerin kulaklarımıza musikiler çaldığı bir âlemdeyiz. Kokular burnumuza dokunarak içimizi ferahlandırıyor, iştihamızı kabartıyor. Kokusu olmayan lezzetli bir yemek bize ne kadar da uzak dururdu, lezzetini keşfetmemize ne kadar mesafe koyardı? Ayın bize yakınlığı yaydığı ışık olmaksızın düşünülebirlir miydi? Yıldızlar ışıksız bize ne kadar da uzaklar. Bir böceğin üzerindeki desenler, farklı farklı renkler bizi böceğe yakınlaştırmıyor mu? Hayvanlardaki dakik işlemeler, kuşlardaki rengârenk boyanmalar, balıkların o kadar benzerlik içindeki milyonlarca türü, en azından hayvanat bahçelerince insanları kendilerine yakın etmiyor mu? Ağaçların farklı farklı çiçekleri, meyveleri ve yaydığı kokular ‘bana bak, beni oku’ demiyor mu an be an? Yağmur sesi, tane tane inişi dikkatimizi tetiklemiyor mu? Üzerinde yürüdüşüğümüz toprağın kokusu toprağı bize yakın eylemiyor mu? Gülün kırmızısı, ceylanın gözleri, Güneşin ışığı, lavantanın kokusu, bülbülün sesi, insanın simasında açan tebessüm çiçeği bizi onlara yakın eyliyor...

Şefkat Peygamberi (S.A.V.)’nin talimiyle öğrendiğimiz ‘Bismillahirrahmanirrahim’in rahmet kapılarını açabilecek bir anahtar oluşu ve dolayısıyla elden ele (dilden dile) dolaşıyor olması bir vakıa. O anahtarın kendisi de (lafız olarak) bir rahmet olduğu için elinde tutanın kalbine bir ferahlık, bir yakınlık veriyor. Kalbin hali o ki her mevcuda yakın olmak istiyor. Her şeyi yaratana yakın olmaktan geçen bu her şeye yakın olabilmek hakikatının da en nurani bir anahtarı ‘Bismillahirrahmanirrahim’ olarak duruyor. Maddi olarak yükselmiş, sureten medeni içten zedeli hatta özürlü bir insanlık asrında uzaklık insan-dünya-kainat etkileşiminin en sancılı hallerinin mesafesi olarak zuhur etmiş iken, hayatının büyük bir kısmını görünüşte yalnız ve tecrid halinde, sürgünlerde görünüşte uzaklık içinde yaşamış bir yalın şahsiyet olarak Said Nursi her şeyi bir anda yakın eden Rahmet ışığını üstadı olan Kur’an’dan ders alarak o ışıkla gördüğü yakınlık iklimini risaleleri boyunca kaleme almıştır. O risalelerden birisi olan 14. Lem’a’nın 2. Makamı da muhataplarına her şeye ve her şeyi yaratana yakın olabilmenin bir anahtarı olan ‘Bismillahirrahmanirrahim’in sırlarından bir kaçını sunmuştur. İnsanın bütünüyle kâinatla ve dünyayla olan ilişkilerinde büyük resmi kaçırmaksızın yaratılışını konumlandırmasında ve dahi karşılaştığı manzaraları kalbinde tasdik edip anlamlandırmasında rahmetin rolünün anlatıldığı risalede besmelenin nasıl da kainat-dünya-insan birlikteliğini rahmet ışığıyla gösteren ve o üçlünün birliğe açılan düğümlerini çözen, insanı insan olarak konumlandıran nurani bir ip oluşundan bahseder.

Yaratanın en büyük bir rahmeti bize kendisinin bizi bildiğini birdirmesidir. Bu biliş insanın en büyük yakınlıklarından birisidir. Kalp bu hali hisseder. Kulluk ve kulluğun özü olan dua bu bilişin en yüksek tezahürleridir. Bir meseleyi anlayabilmek, benimseyebilmek için ilgili meseleyi kuşatmak gerekir. Kuş bakışı görebilmek gerekir. Hal bu ki yaşadığımız dünyada manzalara ve hadiseler o kadar teferruatlıdır ki anlamak evhama salık verirken, benimsemek ötekileşmeye salınır. Her manzaranın ve hadiselerin aralarındaki gizli ipleri görebilmek, onların arasındaki birliği ve onların asıl müsebbibi olan Bir (Ehad)’i görebilmeye bakmaktadır. Küçük büyük, bütün parça her bir şeyde görünen birliğin (ehadiyet) en tatlı vurgusu rahmettir. Rahmet ehadiyete götürür. İlk paragrafta bahsettiğimiz renk-ses-koku ve diğer formatta sunulan rahmet çekimi şuurları birliğe dikkate celbeder.

Fatiha’nın içinde ifade ettiğimiz ‘Yalnız sana kulluk eder, yalnız senden yardım isteriz’ ifadelerini tamamen benimseyebilmemiz için ayetlerdeki ‘biz’ öznesine dahil olan mevcudatı bir anda bilebilmemiz ve görebilmemiz gerekmektedir. Fikrimiz kısa olduğu için bütün bir mevcudatı kuşatmak ve onlara tepeden bakabilmek diğer bir ifade ile vahidiyete uzanabilmek için ehadiyet ışığına muhtacızdır. Tam bu noktada besmele imdada yetişir ve ayetlerdeki ‘biz’i benimseyebilmemiz için rahmet ışığı oluverir.

Öz olarak aciz ve fakir olan insanın rahmete ne kadar muhtaç olduğu, uzaklığın soğukluğuna dayanamayan insanoğlunun yakınlığın okşayan sıcaklığı ile varlığın kimyasının tepkime verdiğini idraki aşikârdır. Yakınlık rahmet ışığı ile keşfediliyor. O ışık birliğe götürüyor. Birlik hayatın üzerindeki en büyük mühürlerden birisi. O mührü okumak hayatı anlamlandırmanın ta kendisi. Cisimleşmiş rahmet olan Peygambere(S.A.V.) getirilen salâvatın manası da bizim dilimizde rahmettir. O mücessem şefkate ulaştıran salâvat, mücessem şefkatin ulaştırdığı ise Rahmet-i Rahmandır. Rahmeti hissetmenin en kıymetli yolu O’nun(S.A.V.) yolu olduğu gibi en birinci anahtarı da ‘Bismillahirrahmanirrahim’dir...

  20.06.2008

© 2021 karakalem.net, Harun Pirim



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut