Sıcak kelimeler gerek bana

Mona İslam

KALBİM BUZ gibi. Ne kadar sürer ki bu soğuğa dayanması? Zemheri santim santim ilerliyor hücrelerimde. Tuhaf şey ki, hissizleştiriyor insanı soğuk. Benim kabusum bu, günahlarımın cezası belki, hislerimi kaybetmek.

Bugün Yusuf’un soluğunu duydum ensemde. Ateş gibi bir soluktu o. Allah’ım havarilerinin başına koyduğun gibi, ateşten bir dil ver bana. Sözlerim yakmalı insanları, tutuşturmalı kalpleri, en başta kendi kalbimi. Oysa yıllardır yaptığım tek şey Yunus Emre gibi dergaha odun kesmek. Tek tek eşit boyda odunlar istifledim kalbimin tekkesinde. Çok bekledim. Ne zaman gelecekti benim sıram? Ne zaman icazet alacaktım? Şeyhimden tek bir aferin alamamıştım. Ne zaman yola düşecek ve Onu arayacaktım? Bir çıra lazımdı, bir kibrit. Onlar bende ne gezer. Çıra ve kibrit ancak Züleyha’nın ve Mecnun’un elinde olur. Benim soğumuş kalbimin ne ateşle, ne aşkla bir işi kalmadı artık.

Yorgunum, uykum var. Hayatın koşturmacası bitmiyor hiç. Yapılacak işler listesi veriliyor insanın eline her gün. Düzenlemek, temizlemek, tekmil etmek, hazırlamak, öğretmek, yardım etmek. Tatil yok. Hep iş hep iş. İnsana ölmeyi arzu ettirir bir hal bu. Ölmek ve tatile çıkmak. Azat olmak.

Soğuk bir kalp bir kucak dolusu kar gibidir. Tipide kalmış bir insanın nasıl da uykusu gelir. Tipi ona tatlı rüyalar gördürür. Hayallerine dalar ve uzanıverir karın koynuna öylece. Sarar sarmalar onu yumuşacık yorganı. Bir sonraki bahara kadar ondan bir daha haber alamazsınız. Benden de öyle bir daha haber almasınlar istiyorum. Zekeriyya gibi susabilsem, işaretim gelecek belki de, ama susmuyor kahrolası nefsim, sızıyor küpün dışına içimdeki zehir. Sırrı ifşa ediyorum. Dergahtan kovuluyorum. Susamayınca hiçbir zaman bir Yahyam olmuyor benim.

Susmamın tek çaresi donmak belki de. Takırdayan çenemin kelimelere takat bulamaması. Rabbin Kelam sıfatını hak etmiyorum ben. Kelimeleri kaptırmışım nefsime, alamıyorum geri. Donmalıyım, o da donmalı. Her pisliği örtecek bir tipiyi çağırıyorum ruhuma. Örtsün yazılı, sözlü tüm kelimeleri. Huzur veren bir sessizlik kalsın sadece. Kuddüs karla yıkasın içimi.

Soğuktan donmanızın ve öylece ölmenizin iyi bir tarafı da var elbette. Cesediniz hiç bozulmaz. Dışarıya hiç fire vermezsiniz. İmdat ben donuyorum diyemezsiniz. Konuşmak züll gelir. Yardım isteyemezsiniz. En sevdiğiniz bile sizi iyi sanır da geçip gider yanınızdan. Ölüme yürürsünüz zevkle. Acı baştan çekilir elbette, ama sonra biter, size de kibritçi kız gibi ışığa yürümek ve büyük annenize kavuşmak kalır.

Yanınızda sizi kelimeleriyle ısıtacak bir ses bulamadıysanız, donmak ve hissetmemek tek çarenizdir. Bizim gibi sıcak memleketlerin insanlarına uzaktır bu tasavvur ya, insan yaşadıkça memleketine yabancılaşır gibi, yabanileşir kendine de. Başkası olur çıkar. Başka hayatları yaşar. Hayallerini çöpe atar. Özlemlerinden istifa eder. Kuşkusuz ateş beslenmek ister . Beslemediğiniz takdirde en kor olanı bile sönmeye mahkumdur. Ben de bir ateştim, yandım ama olamadan söndüm. Şimdi kara, buza, donadır tutkum.

Yeryüzünden yaratıldık biz. Unsurlarını da içimizde taşırız. Kimi mizaçlar ateşin hakimiyetindedir. Bu şeytan olduklarını göstermese de, kendiniz bile olsalar, onlarla yaşamak zordur. Nur olup aydınlatabilirler önünüzü ve sağınızı, yahut nar olup kavurabilirler sizi. Kimileri sudandır. Belirli bir renkleri, belirli bir şekilleri olmaz, sizi ferahlatırlar, ama elinizde tutamazsınız onları akıp giderler. Ateş tabiatlılarla hiç anlaşamazlar. Onları söndürmek tek emelleridir. Suya göre ateş şeytandır. El’an yok edilmelidir. Aslında korkusundandır bu suyun, zira söndüremediği ateşin kendisini kaynatacağını, kendinden yapacağını bilir. Su ateşe düşmandır. Su ateşten korkar. Su ateşe aşıktır.

Bazıları da toprak gibidir. Onlar da ateşi söndürürler, ama onu terk etmez yanında kalırlar. Korkacak bir şeyleri yoktur onların. Kendilerinden emindirler, size de emniyet verirler. Onlar Fatır’a en yakın olanlardır. Onlar Esma’nın en ziyade tecelli ettikleridir. Sizi bir yere, bir eve, bir kabre bağlarlar. Kök salarsınız onlarla. Yeşerirsiniz. O vakit sizdeki ateşi ancak, sizi yeniden tutuşturan bulup çıkarabilir. Yemyeşil ağaçtan ateş çıkaran Rahman’dır. Ateş için toprak şifadır. İnsan içindeki ateş unsurunu ancak toprakla söndürmelidir. Ateşe toprak gerektir.

Soğuyan kalpleri ısıtacak bir aşktır, bir de Ruhu’l-Kudüs’ün nefesi. Aşk üflediğinde hem yakar, hem aydınlatır. Ruhu’l-Emin üflediğinde sadece nur ve hayat verir. İsa (as) havarilerine şöyle diyordu: “Sizi yargı önüne çıkarırlarsa korkmayın, Ruhu’l;Kudüs size ne söylemeniz gerektiğini bildirecektir. O sözlerini kalplerinize üfler.” Kutsal Ruhun sözleri Mekke’nin rüzgarı gibi sıcaktır. Ölmüş olan kalpleri diriltir. Sizi konuşturuverir. Elinize sıcak kelimeler verir kutlu melek. En hasta yürekleri bile avutur sözcükleri…

Sonra bir de bakarsınız elinize bir Kur’an verivermiş. Okumak istersiniz. Nefesiniz yetmez. Öyle uzak yollardan öyle yorgun argın gelmişsinizdir ki. Size yardıma gelir Efendiniz. Yanında Ali’yi getirmiştir. “Ali!” der, “ses ver, nefes ver.” Ali ellerini göğsünüze koyar ve size bir nefes verir. İçinize Ali’nin nefesi dolar. Ve siz Kur’an’ı okumaya başlarsınız. Artık kalbiniz yeniden ateş gibidir. Ama bu Musa’nın ateşi gibi yakmayan bir ateştir. Kutlu vadi Tuva’nın ateşinden bir kordur tutuşan yüreğinizde bu kez. O dünyevi ateşlere benzemez. O vahyin ateşidir. Vahyin sesidir. Artık sesiniz taa ötelere varmaktadır. Artık ne aşka ne de Yusuf’a ihtiyacınız vardır. Yusuf su ise, Ali topraktır. Ali ölümle sarmaş dolaştır. Ali göğsünde huzur içinde dinlenilendir. Size onun yolu verilmiştir. Siz de onun gibi yalnız ve mahzun, siz de onun gibi yürekli ve rahim olabilirsiniz artık. Sizin de elinizden düşmeyecek asla vazgeçemediğiniz tek yariniz Kur’an’dır.

İnsan nasibini bilemez. Nefsi Züleyha olup kalbi Fatıma olan bir kadına, Yusuf’u beklerken Ali verilir. Doğrusu şu ya, Rabb hakimdir, bizim bilmediklerimizi bilir. Vahyi Ali’nin nefesinden duymak, ondan öğrenmek, nankörlük edilemeyecek büyük bir şereftir. Kimse Ali’yi terk edemez. Hakk isminin arşında durana haksızlık yapamaz. Rabb bazen bizde bilemediğimiz bir güzellik görür ve bize hiç ummadığımız bir yerden bir lütuf verir. Artık sesinizi kısabilirsiniz, söylenecek her şeyi sizin yerinize Ali söyleyecektir.

  09.07.2008

© 2021 karakalem.net, Mona İslam



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut