Kabalığın kalabalığı

BAZEN EN yakın dost, en sadık yoldaş, en vefalı sevgilidir yalnızlık… Dalgalı bir denizde sığınılacak sakin bir liman, fırtınaların ortasında bir fanus, karanlığın içinde bir ışık incisidir yalnızlık… Kaçış değil, kendine yakınlıktır; kalabalıkta kaybolmaktansa kendinde var olmaktır yalnızlık…

Yalnızlık acı değil, acı olan yalnızlığa yanlış bakış; alışılmışın dışında yaklaşabilmeli ona; kalabalıklarda yalnız olabilmeli, yalnızlıkta kalabalık… Kabalık edip de korkulmamalı; en iyi öğretmenden, en anlayışlı sineden… Sanılanın aksine sevimli, sevimli olduğu kadar samimi bir dinleyici olduğu görülür yalnızlığın… İzi takip edildiğinde sizi zirvelere taşır; zırva kalabalıklardan uzak tutar…

Onunla el ele dolaşabilmeli caddelerde, sokaklarda, şehirlerde, suni sınırların ötesine geçip kıtaları gezebilmeli; şarkılar söylemeli milletlerle; göz göze, gönül gönüle… Uzak olmayan yakınlıklar kurabilmeli yalnızlıkla…

Yalnızlık paylaşılmaz mı? En iyi paylaşımdır, yalın yalnızlık; asırları aşan hangi büyük eser kalabalıkta verilmiştir?

Gölge etme başka ihsan istemem diyen Diyojen mi yalnızlıkta mutludur, kalabalık ordulara hükmeden İskender mi? Kaç kıtayı geçen İskender, yalnız Diyoneji aşamamış; gölge etmekten öte bir şey yapamamıştır…

İskender ordularından daha kalabalık gündem gölgeleri, gerçeği örtüyor, yalnızlığın huzurunu huzursuz ediyor… Görsel bombardımanla göz boyuyor, ihsan etme mağrurluğuyla hükmedici tavırlar takınıyor modern İskender zamanlar… TV sihriyle kalabalık yalnızlar ordusu yetiştiriyor; kendinden ve en yakınından uzak bedensel birliktelikleri kaynaşma olarak göstermekle… Evler elden gitmiş…

Yollar, caddeler, sokaklar bakabildiğin her yer; İskender’in istilasına uğramış, Diyojen’lere yer yok… Her yön ve yol tutulmuş, kaçış ve çıkış yolu var mı? Var olmak için tüketeceksin; zamanı, kendini, sevdiğini, dostunu… Kazanmalısın, başarmalısın, yükselmelisin! Kazanırsın, başarırsın, yükselirsin; ruhundan koparılmış bedeninle, içi boşaltılmış değersizliğinle…

Ülkeleri istila eden Büyük İskender’den ne büyük bir işgaldir; akılları ve kalpleri tarumar eden, düşünceleri tutsak, duyguları sürgün eden işgal? Öyle ki her şeyden haberdar olan kişi, kendi tutsaklığından habersiz…

Gözünü seveyim yalnızlığın, kim yalnız ki? Diyojen’leri gören ve duyan var mı? İşgal edilmedik hangi dağın ardına, hangi ağaç kabuğuna girseler de gölge edilmeseler?

Kabalığın kalabalığında fakirleşenler; yalnızlığın zenginliğini anlayabilir mi? Anlayışsız ve mağrur işgaller köşeleri tutmuş; yalnızlara düşen yalnızca yalnızlık; gece yürüyüşüyle yürümek ıssız ve kısık yollarda; sabahı beklemek karanlığın derin koynunda…

Yalnızlar yıldızlar gibi yalnız görünse de gücünü galaksilerin ötesinden alır; İskender bozuntuları yeri tozu dumana kata dursun, onlar yıldızların çiçek bahçesinde güzellikler devşirerek gezer, gezdikçe de gölgesiz güzelliklerle güzelleşir…

Yalnız kim, kalabalık kim? Fakir kim, zengin kim? Yeniden düşünmeye değer sorularla sizi, sizle bırakıyorum.

  12.05.2008

© 2021 karakalem.net, Hüseyin Eren



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut