Bir böcekleşme serüveni

Mona İslam

“ALLAH İNSANI ahsen-i takvimde yarattı, sonra o esfel-i safiline düştü.”



İnsanın yaratılışı mükemmeldir. Duyguları, aklı, ruhu, bedeni ile o kainatın bir özetidir. Kainatta var olan her şey, insanın bünyesinde mevcuttur. Ayrıca insan, kainatın varoluşunu tamamlayan bir unsurdur. Yaratılmış herşey onun anlamlandırmasıyla değer kazanır. Anlamını bulamazsa hiçliğe yuvarlanır.

Bir şey ne kadar mükemmelse onun tahrip olması da o kadar acıklıdır. İnsanın en güzel yaradılış kıvamından hayvan altı seviyeye düşmesi de, kainatın bir kıyametle darmadağın oluşu gibi bir mahvoluş sürecidir. Yaratıcının göz nuru, habibi olan insanın ihaneti, terk edişi, kendi eliyle kendini ademe mahkum edişi Allah’ın hiç istemediği, rahmetiyle her yolu denediği, kulunu geri kazanmaya çalıştığı çok acıklı bir hikayedir. Enemize kıyas edip anlamak istersek, bu bizim evladımızı batağa düşmekten koruma çabamıza, çırpınışımıza, elimden gelen her türlü çabayı gösterişimize benzer. Ama inat edene müdahale edilemez. Cennetten bile isteye tepe taklak atlayana kimse yardım edemez.

Kafka’nın ünlü romanı “Dönüşüm” tam da böyle bir düşüşün hikayesidir. Yazar bu alçalışı kahramanı Gregor Samsa üzerinden anlatır. Sıradan bir pazarlamacı olan Gregor Samsa bir sabah sıkıntılı rüyalardan uyandığında kendini tuhaf, devasa bir böcek olarak bulur. Batı Edebiyatının önemli eserlerinden biri olan “Dönüşüm” bize, modernizmin insanı kendine yabancılaştıran, hayatın anlamına uzak düşüren ve insana daima gerçeği hatırlatan iç sesine kulak kapamanın cezası olarak, böcekleşeceğini anlatır.

Samsa, işine çok bağlıdır. Patronuna tapmaktadır. Zihninde gece gündüz var olan tek şey “satış yapmak” olan bir işkoliktir. Yaptığı iş onun varoluş sebebidir. Bir gün bile işe geç kalmamıştır. Beş yıllık hizmeti boyunca bir kez olsun hastalanmamıştır. Patronunun onu işe ortak etmesi hayaliyle yatıp kalkmaktadır. Bir gün işe gitmese dükkanın kapanacağına, patronun iflas edeceğine inanır gibidir. Çünkü her şey onun sırtındadır.

Evinde de işindeki başarısıyla memnun etmeye çalıştığı, tüm kazancını eline saydığı ceberut, yüzü gülmez, asla teşekkür etmez bir babası, silik varlığını kitapta zar zor seçebildiğimiz bir annesi, ve çok değer verdiği kendisi olmasa ortada kalacağını düşündüğü bir kız kardeşi vardır. Gregor’a göre eve ekmek getirmese ailesi açlıktan ölür. Yaşamaları Gregor’un çalışmasına bağlıdır. O adeta onların hayat pınarıdır. Tabii bu Gregor Samsa’nın hüsnü-ü kuruntusudur.

Böcek olduktan sonraki günler önce durumunu kavramaya çalışır. Kendisini epey bir süre hasta zanneder, kendine bakmak, varlığı hakkında düşünmek, kendini tanımlamak ona öyle uzaktır ki bir böceğe dönüştüğünün farkına varması zaman alır. Dehşetle kendi gerçekliğinin farkına vardıktan sonra da ne yapar, biliyor musunuz? Bu halden nasıl kurtulacağını düşünmek yerine, işi için telaşlanır. Onun için insan veya böcek olmak fark etmez, asıl olan çalışmaktır. Gregor Samsa kapitalizmin ideal insan tipidir. Tabii ona insan denilebilirse…

Patronunun mutlaka bir doktor gönderip kendisini kurtaracağını düşünür. Hayal kırıklığına uğrar. Birkaç gün arayıp soran patron, sonunda yeni bir elemanı işe almıştır. Doğaldır ki etrafta böcek çoktur. Peki şimdi ne yapacaktır? İşsizdir, bir hiçtir. Nasıl ailesini geçindirir? Onsuz ne yer ne içerler? Ailesi patronu kadar umursamaz davranmaz böcek Gregor’a. Babası her zaman olduğu gibi böcekleştiği için ona kızar, yüzüne bile bakmaz, asla odasına girmez. Annesi birkaç gün fenalık geçirdikten sonra, eve gelir olsun diye yeni kiracılar bulur. Kız kardeşi ağabeyinin işsizliği vesilesiyle bir yeteneğini işler hale getirir, dikiş diker, para kazanır. Her probleme çözüm bulunmuştur. Kimsenin Gregor Samsa’ya ihtiyacı kalmamıştır. Kimse için hayatın kaynağı olmadığını acı bir biçimde anlamıştır kahramanımız.

Artık salondan gülüşmeler duyulmaktadır. Yeni kiracılarla sohbet edilmekte, kız kardeşi neşeli olduğu zamanlardaki gibi keman çalmakta, annesi genç kiracısının kızına uygun damat adayı olup olmadığına bakmaktadır. Hiç kimse aç kalmaz. Hiç kimse ölmez. Hiç kimse Gregor’dan söz etmez. O aile için örtbas edilmesi gereken bir utanç kaynağıdır. Seve seve unutulmuştur.

Gregor’un böcekleştikten sonra ağzının tadı da değişir. Artık kapının arasından yollanan yemekleri küflenmeden yiyemez. Ona küflü ve kokuşmuş yiyecekler haz verir. Ne de olsa artık o bir böcektir. Bu Allah’ın insanlara verdiği helal ve tayyib olan şeyleri bırakıp haram ve kokuşmuş olana iltifat etmenin kötü akıbetidir. Zamanla içerde konuşulanları anlayamaz olur. Konuşma yeteneğini de yitirir. Hakikate kapalı olan bir kulak zamanla işitme anlama yeteneğini yitirir. Farkına varır ki, o zannettiği gibi bir sabah, birdenbire böcek olmamıştır. Onun böcekleşme serüveni çok önceleri başlamış. Ailesi ile, işi ile ilgili yanlış kanaatleri, hayatının anlamını “para kazanmak” olarak kurgulayışı, kendisi olmazsa dünya dönmez zannedişi, hırsları, onun insaniyetini sukut ettirmiştir. Onu böcek yapan şey şişkin egosu, narsist benliği ve sonu gelmez tutkularıdır.

Samsa çilesini doldurur ve nihayet ölür. Herkes ondan kurtulduğuna memnundur. En yakınlarının bile kafasında onun insan olduğu günlere dair bir anı kalmamıştır. Onu gömmeye bile zahmet etmezler. Eve gelen hizmetçiye söyler, çöpe attırırlar. Böceklerin akıbeti çöpe atılmaktır.

İnsan kendisini Rabbinden koparıp yeryüzünde bir yere rabt ederek değer kazanamaz. Ne işi, ne ailesi, ne milleti, ne yardım ettiği bakıp beslediği insanlar, ne tanıdığı birlikte oturup kalktığı önemli insanlar ona değer katmaz. Onun bir değeri varsa, kendi içinde bulacaktır o değeri; adi bir metal parçası altın suyuna batırılmakla altın olmaz. İstediği kadar kendini dünyanın merkezi zannetsin. Dünya pekala onsuz da döner. Bir süre sonra ondan bir fısıltıyla bile bahsedildiğini duymazsınız. Bu kendine iş, para, başarı tanrılarına tapınarak değer biçmeye çalışan, kirli yüzünü makyajla kapatmaya uğraşan, ama bu Yaratıcının kendisine biçtiği değeri yok saymak ve onu tamamen yitirmekten başka hiçbir işe yaramayan insanın mahvoluş hikayesidir. Böcekleşme hikayesi.

Modernite ve kapitalizm çarkları içinde öğütülen her insanın sonu Gregor Samsa’nınkiyle aynıdır. Gözle görülmese de etrafımızda dolaşan bir sürü böcek vardır.

Allah biricik sevgilisi insanı böceğe, maymuna yahut domuza dönüşsün diye yaratmamıştır. O insanı arza halife kendisine, has bir muhatap, kainata müdakkik bir gözlemci, cennete aziz misafir, meleklere arkadaş olsun diye yaratmıştır.

  19.05.2008

© 2021 karakalem.net, Mona İslam



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut