Mallar, Çocuklar, Sınanma

Harun Pirim

SAHİP OLUNAN malların sayısı arttıkça, insanın zihni de maddeye ve maddi düşünmeye müptela oluyor. Gündelik konuşmaların gündemini her şeyin mikyasının para olduğu bir zemin belirlediğinde, zihinler farklı bir zemine çıkamamanın sancısını peyder pey kalbe çektiriyor. Maneviyat özürlü, etik söylemlerden ışıkcıklar devşirme ameliyesinde olan toplumların temelinde vurgu akla ve maddeye yapılırken, ama farkında olmadan ama farkında olarak yapay bir hayat üretiliyor. Her şeyi maddileştirme gayreti daha da artıyor. Kalbi maraz felsefik ilimlere olan merakı daha da arttıyor velhasıl. Bu bağlamda, “Yapay zeka, zeki sistemler, yapay yaşam” gibi kavramların da aslında maddeye adanmış bir medeniyetin zihninin maddi düşünmesiyle ortaya atılmış ifadelerden başka bir şey olmadığı kanaatindeyim. Mutluluğun hormanlarla eşleştirildiği, şifanın salt ilaca indirgendiği maddi bağımlılık asrındayız.

Hal böyle iken ebeveynin çocuklara bakışı da maddileşiyor ve anne babanın çocuklarıyla ilişkileri de ütüsü bozulan kıyafetin vakti geldiğinde ütülenmesi gibi çocuğun açlığını, ağrısını yeri ve zamanı geldiğinde dindirmeye dayalı oluyor. Madde ile boyanan bir dünyada çocuğa düşen rol de periyodik bakıma muhtaç nesne olmaktan ibaret kalıyor. Madde için çabalayan bir toplum ileride evlatlarının maddesiz kalmaması için paşa olmalarını istiyor. Bu isteği takip ederken çocukların yaşadığı mesleki, makamsal sapmalar; cizilen araba, bozulan telefon, yıkılan evin hissettirdiklerini hissettiriyor.

“Doğrusu mallarınız ve çocuklarınız sizin için bir imtihandır: Büyük mükâfat ise Allah'ın yanındadır.” ayeti mal ve çocuların sınanma paydasında ortak olduğunu ifade eder iken, vahyi rehber ittihaz etmeyen zihin sınanmanın mal ve çocuk paydasında olduğuna zehab ediyor. İkinci anlayış çilekeş bir sabır üretirken ilk anlayış sabır içinde şükrü fısıldıyor. Teğabün Suresi’nin bir önceki ayeti ise böylesi bir sabrın kıvamını tarif ediyor adeta: “Ey iman edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olanlar da vardır. Onlardan sakının. Ama affeder, kusurlarını başlarına kakmaz, kusurlarını örterseniz, bilin ki, Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.”. Çocukların kusurlarını başa kakmamak onları özel kılıyor, özne konumlarını gerçekliyor. Kusur örtmek, kusurlu olduğunu fark edebilenlerin hasenesi olabildiğinden bu fark ediş sahibinin zihninin maddeleştirme hastalığına şifa olabiliyor. Bu şifa sayesinde sınanma gerçeği evladın öznelliği ile ve maddenin geçiciliğiyle anlaşılmış oluyor.

  25.04.2008

© 2021 karakalem.net, Harun Pirim



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut