İsm–i Âzam

Abdullah Taha Orhan*

BUGÜNLERDE İSM-İ Âzamı düşünürken, çoğu evliyâ ve asfiyânın kendilerince bir ism-i Âzam tanıdıkları; meselâ Hazret-i Ali’nin [r.a] başka bir ismi, Şâh-ı Geylânî’nin [k.s] başka bir ism-i ilâhîyi, müceddid-i elf-i sâni İmâm-ı Rabbânî’nin [k.s] yine başka bir ismi, ism-i Âzam ittihaz ettikleri hatırıma geldi.

Ayrıca Bediüzzaman’ın Esmâ-i Sitte Risalesi’nde [30. Lem'a] Hayy ve Kayyûm ism-i ilâhîlerine daha çok vurgu yaptığı; bu iki isimden de, kanaat-i acizânemce, Kayyûm ismini ism-i âzam olarak gördüğünü hatırladım.

Burada şunu önemli bir nokta olarak addettim: bu kadar büyük zâtlar bu mühim meselede ihtilâfa düşmüşlerdi. Eğer sadece birinin dediği doğru ise, diğerleri yanlış olacaktı.

Elhâsıl, buradan tâlî olarak şunu anladım ki, nasıl Allah insanın hayatında eceli, dünyanın ömründe kıyâmeti gizlemişse ve eğer O bildirmezse Peygamber Efendimiz [a.s] dahi bilmiyorsa; aynen öyle de, esmâ-i İlâhiye içinde de ism-i Âzamı saklamış. Bildirmediği için de insanlar kesin olarak bilememişler.

İşte tam da bu noktada önemli bir meselenin ortaya çıktığını düşünüyorum. Nasıl ki Allah’ın eceli ve kıyamet vaktini gizli tutması insan için büyük bir rahmet, pek latif bir nimetse, aynen öyle de ism-i Âzamı da esmâ-i hüsnâsının içinde saklaması insanlar için pek büyük bir ihsan, pek güzel bir iltifattır diye düşünmeye başladım.

Zira eğer ism-i Âzam bildirilseydi; insanların onu aramak, ona âzamî derecede mazhar olmak, onunla Allah’a duâ ve tazarrûda bulunmak gibi bir sa'y-u gayretleri olmayacaktı.

Böylece, ism-i Âzam bildirilmeyerek insanlar mârifetullaha teşvik edilmiş oluyordu. Hem neticede, işte bu nokta çok önemli geliyor bana. Eğer onu arayan kişi yanlış neticeye ulaşsa dahi—ki doğrusu bilin[e]mediği için yanlışı bilin[e]meyecek!–Allahu Teâlâ ona ism-i Âzamdan maksûd olan ecri verecektir inşaallah.

İşte aynen insan ömründe ecel, dünya ömründe vakt-i kıyamet, Ramazan ayında leyle-i Kadir nasıl saklanmış ise, esmâ-i ilâhiye içinde de ism-i Âzam gizlenmiş.

Aynı Kadir Gecesinde olduğu gibi, insanlar onu arayıp ondan istifade etmeye teşvik edilmiş. Ve işte aynen Kadir Gecesinde olduğu gibi, neticeye değil, gayrete mükâfât verilmiş.

Yani eğer o kendisine âzamî derecede mazhar olunmaya çalışılan isim nefsü’l-emirde ism-i Âzam olmasa dahi, eğer insan ecrini yalnızca O’ndan umarak o isme parlak bir âyine olmaya çalışırsa, inşaallah Kadir-i Hakîm ona ism-i Âzam sevabını verecektir. Yeter ki kul onu arasın ve ondan istifade etmeye gayret etsin.

Rahmâni’r-rahîm olan Allah hepimize ism-i Âzama âyine olma gayreti versin ve ulaştığımız netice ne olursa olsun ism-i âzamdan matlûp olan ecire eriştirsin, amin amin amin.

  22.04.2008

© 2021 karakalem.net, Abdullah Taha Orhan



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut