Araf’a çıkan yollar

Hamdi Ekin*

UZUN YOLLARDAN çıkıp da koşarcasına geliyor olduğunu biliyor insan. Soluk soluğa kalacağını da. Ardından gözleri ayrılığın yüreğe vurduğu anın fotoğrafını aramaya başlıyor. Sonra ona isimini veriyor ve üzerine bir sürü hayaller kuruyor. Gelinen yer, bütün yolların kesiştiği Araf’tır oysa.

Âdemî bir ruhun cennetten misafir oluşudur yeryüzüne ya da bir sürgünün günlüğünde satır aralarında kalmışlığın hayata dair notlarıdır. Düş defterimdeki satır aralarını yollara vurunca, ardımda koca bir şiir kalıyor. Hayaller, rüyalar, adımlar... Adımlar; çünkü bırakıp gitmeler değil hüznü geri getirecek olan.

Bir kıtadan başka bir kıtaya taşıyor insan umutlarını, aşklarını… Aşklar; kıtalar arasında bir yokoluş mu, bilemiyorum. Ya da Galata’dan Haliç’e uzanan bir nefes çığlık mı?

Şimdi bırakıyorum sultanların hatırına yalın ayaklarımdaki tozları…

Zaman, zamansız mekanlara bir tebessümü hatırlatıyor bana. Ya da bir hazan mevisiminin dalındaki maviyi. Sonra bir şehre kaptırıyorum gönlümü. Oysa bilmiyorum ki bütün yolların Araf’a çıkıyor olduğunu.

Şimdi İbrahimî bir yangının susuzluğu ile kuruyor dudaklarım. Gece ile gündüzün med-cezir manzaraları kovalıyor yalnızlığımı. Neden sonra farkına varıyor insan gelgitlerin adresinin Araf’a çıkıyor olduğunu.

Sonra insanın kendi benliği intihar ediyor. Yaşamını astığı yer Araf’ın ta kendisine çıkıyor, öyle olduğunu bilmeden. Ardında ne kadar gözyaşları varsa, hepsi şimdi secde âyetlerini okuyorlar. Kelimeler anlamını yitiriyor, sözler sadece bakakalıyor. Muhacirler hâlâ Ensarlarlarını mı arıyor ne?

Şehir ve kent, iki isimsiz şiir yazıyor baş harfi Araf olan. Asılan yaşama dair iki şiirin dizeleri kalıyor avuçlarımda: “med ve cezir.”

Her geçen günün ardından bakakalıyor insan. İçimizden şehirler geçip rüyalar kalırken, herhangi bir otobüsün şehir içi hatlarında yüzü asık insanlar topluluğunda arıyorum aidiyetimi. En arka koltuktan iniyorum varacağım duraklara.

Hep çıkıyor olduğunu bildiğim Araf’a dair en küçük bir söz beni yalnızlığımla başbaşa bırakıyor. Soruyor insan; Araf olmasaydı nerelere çıkacaktık kimbilir?

Bir duanın yalnızlığı ile başbaşa kaldığımızda bildiğim herhangi bir âyetin yüreğime fısıldadığı o belagat ile irkiliyorum. Sabahın en zifiri saatlerinden gecenin en karanlık şafağına…

Şimdi içimizden geçireceğimiz bütün yolların bir Araf’tan geçiyor olduğunu bilerek baktığımda daha bir anlam kazanıyor hayat.

Bütün sorgulamalar içinde geçen bir yaşamın notlarında son cümle Araf oluyor. Ya geliyorsunuzdur hayata ya da gidiyorsunuzdur. Gelirken gidenleri görmek acı veriyorsa da, kainat gidenlere ev sahipliği yapıyor geçici bir süre için.

“Gel ve git.”

Hayat bir araf...

  28.03.2008

© 2021 karakalem.net, Hamdi Ekin



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut