Bir müjdem var

EVET, BİR müjdem var; ama önce özür borcumu ödemem gerekiyor. Sitede yazmayalı neredeyse kırk gün oldu. Önceden bir haber vermeden, bir not düşmeden mutad yazı akışını kesintiye uğratıp meraka düşürdüğüm gönül dostlarımdan özür ve helâllik diliyorum.

Yalnızca bir hafta, en fazla on gün sürecek bir kesinti olacağını ummuştum; not düşmemem o yüzdendi. Ama üzerinde çalıştığım son—ve bir bakıma ilk—kitabım üzerindeki son rotüşlar bir haftamı değil, bir ayımı aldı; sonraki on gün günüm ise, yeniden sitede yazabilmek için ‘ısınma turları’ yapmakla geçti. Ve nihayet, yazabiliyorum...

Müjdemin içeriğini, bir önceki paragraf sanırım ele veriyor. En azından ‘şimdilik’ nihayete ermiş bir kitap çalışmam var. Yazmaya çok zaman önce karar verdiğim; ve üzerinde çalışıyor olduğumdan neredeyse on küsur yıl önceden beri birçok gönül dostumun haberdar olduğu bir kitap: Peygamberin Bir Günü. 1988 yılının Şubat ayında aklıma ve yüreğime düşen “Peygamberin Bir Günü,” 90’lı yıllar boyunca süren okuma ve araştırmalarımdan; 2001, 2004, 2005, 2006 ve 2007 yıllarında bir yere kadar ilerlediğim halde yarım bıraktığım (veya yarıda bırakmak zorunda kaldığım) yazım aşamalarından sonra, nihayet ‘ete ve kemiğe’ değil ama ‘kağıda ve mürekkebe’ bürünür hale geldi. Aralık’ın başında başlayıp 29 Şubat günü sona eren; ve daha önce hep yarım kalmış Peygamberin Bir Günü’nü nihayet baştan sona tekrar yazma, hem de iki defa tekrar yazma imkânı bahşettiği Rabbime sonsuz şükürler borçluyum.

Hayatımın son yirmi yılına giren birçok güzellikte, nihayet kağıda ve mürekkebe bürünür hale gelmiş bu rüyamın büyük hissesi var. Bu yirmi yıl içinde, bu kitabı yazma cesaretini bir türlü bulamasam, bulduğum zamanlarda ise bir şekilde hep yarıda bırakma durumunda kalsam bile, çok şey öğrendim. Peygamberin Bir Günü’nü yazma iştiyakı ve buna dair araştırma ihtiyacı; Asr-ı Saadete dair pek çok hatıraya, imana ve hayata dair pek çok hakikate, Peygamberin Kardeşleri ve Asl-ı Saadet gibi bir dizi kitaba, “Peygamber Bize Gelse” ve “Ahir Zamanda Genç Olmak” gibi pek çok yazıya vesile oldu benim için. Bütün bu çalışmaların özünü teşkil eden bu kitap bir türlü sona eremedi; ama böylesi nice kitap, nice yazı, nice hakikat henüz gün yüzüne çıkamamış o kitabın köklerinden beslenerek doğdu.

Ve nihayet, Peygamberin Bir Günü’nü yazabilmiş olmanın huzurunu, sevincini yaşıyorum. Rabbime sonsuz şükür, Resûlullah aleyhissalâtu vesselama yaşanmış bütün günler ve ânlar adedince salât ve selâm olsun. Benim için zor kararların ve zor tecrübelerin yaşandığı bir dönemde, bu kitabın yaşattığı Asr-ı Saadete ilişkin çağrışımlar, bir bakıma ruhumun şifası oldu benim için. Zihni ‘ene’ye döndürmesi muhtemel bir zeminde böylesi bir ‘gaye-i hayal’i nihayet gerçekleştirme imkânı verdiği için, Rabbime hamd ve şükür borçluyum.

Kitaplarımın listesini görenler benim kolay yazan biri olduğumu zannederler. Ama işte, ancak yirmi yılda yazılabilen bir kitap, gerçekte ne kadar da zor yazan biri olduğumu ayan-beyan gösteriyor. Ki Peygamberin Bir Günü, bir açıdan ‘son kitabım’ olmakla birlikte, esasen ‘ilk kitabım’dır benim için. Çünkü, yirmi yıl önce, diğerlerini henüz hayal bile edemezken, hayalimde “Peygamberin Bir Günü” vardı. Bu bakımdan, Peygamberin Bir Günü, ilk kitabımdır.

Bir de şu açıdan ilk kitabımdır: Said’leri Ararken hariç, diğer bütün kitaplarım, farklı zamanlarda yazılmış yazıların belli bir bütün içerisinde biraraya getirildiği kitaplardır. Yani, bir bakıma, bir ortak havuza farklı zamanlarda düşen damlalar birikmiş; Kur’ân Okumaları, Risale Okumaları, Küçük Şeyler, Peygamberin Kardeşleri, Asl-ı Saadet... derken, birer kitaba dönüşmüşlerdir. Önceden yazılmış, önceden farklı mecralarda yayınlanmış, önceden şu veya bu kadarı farklı mecralarda okunmuş yazılar. Bu kitapların hepsinin bir hizmet gördüğüne inanıyorum; aksi takdirde bir havuzda toplanmak yerine zamanın seyri karşısında buharlaşıp kaybolacak nice yazı bu sayede birbirine tutunup bir kalıcılığa ve bütünlüğe kavuşmuşlardır. Ama, bu kitaplarıma yazdığım önsözlerde içtenlikle ifade ettiğim üzere, en baştan bir kitap olarak tasarlanıp aynı zaman içinde birbiri ardısıra beraberce yazılmamış olmanın zaaflarını da taşıyarak... Öte yandan, yayınlanmış kitaplarım içinde sadece Said’leri Ararken’in bölümleri, aynı zaman içinde beraberce tasarlanıp yazılmışlardır; ama o da, öncelikle İngilizce bir kitabın esaslı bir bölümü için uzunca bir makale olarak tasarlanmış, hacimce daha da genişleyerek bir ‘kitapçık’ formatına ulaşmıştır.

Buna karşılık, Peygamberin Bir Günü, baştan sona, bir kitap olarak tasarlandı; bütün bölümleri beraberce düşünüldü, beraberce yazıldı, beraberce tekrar yazıldı. Yani, gerçekte bir kitabın geçmesi gereken mutad yoldan tam anlamıyla geçen ilk kitabım, o... Dileğim ve duam o ki, âlemlerin Rabbi yine yıllar önce ihtiyaç duyduğum, yazma sorumluluğu hissettiğim kitap çalışmalarını bu şekilde nihayete erdirebileceğim bir zamanı, zemini, düşünce ve ruh iklimini ihsan etsin. İnşâallah!

Bilvesile, on yıl kadar önce yazmaya ahdettiğim, kaç yıldan notlarını aldığım ve taslağını oluşturduğum halde yazamadığım; gönül dostlarımın ne zaman çıkacağını sormaktan yorulduğu, benim ise cevap verememekten yorulduğum bir diğer çalışmama nihaî şeklini vermek üzere nihayet çalışmaya başladığımı belirtmiş olayım. Bir kez daha mahcup olmamak için, şimdilik isim vermiyorum; ama bu çalışmayı arzu ettiğim kıvamda ve gecikmeden nihayete erdirebilmek için hepinizden dua bekliyorum.

  11.03.2008

© 2021 karakalem.net, Metin Karabaşoğlu



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut