Derdin özünü emmek

DERDİN NEDİR, neyi dert ediniyorsun; derdin özünü emmişsen, özün dertten kurtulmuştur… Kurtuluş; dertlerin tükenmesinde değil, tükenmez şifayı bulmakta… Cennet neresi, cehennem ne kadar uzak, ölüm ne yakın, ömür ne kısa, hayat ne uzun? Hepsi şuurdan damlayan bir katre içinde kayıp…

İdrak kapılarını açan dertler, dert değil devadır… Kapılar açılmamışsa yıldızlar ne yapsın, zerreler ne söylesin? Hikmet bahçelerinde irfan devşirmiyorsan, kaç kâinat olsa ne yazar?

Dert darbelerinin açtığı tüneller; seni, içindeki cenneti götürecektir… Cennetin güzelliğini daha iyi idrak edebilmem için, keder ateşlerde kavrulmalısın… Ateşin ötesinde; altlarından ırmaklar akan cennet… Üstünden geçersin ateş elemlerin, seni yakmaz; içinde yanan iman alevi gürse… Cehennem ne kadar kavursa da, geç der, beni de söndüreceksin; O Nur-u İlahiye nar bir şey yapamaz…

Her nakışta, nara ve nura giden yolu idrak etmişsen irfana ermişsindir; derdi dert etme, seni terbiye için gelmiştir… Her hadisede güzelliği ve çirkinliği fark etmişsen; hayatı idrak etmişsindir; sonun güzeldir… Eşyayı, “eşya” olmaktan öte görmüşsen, irfan ufukların genişlemiştir; dert değil yağan, feyz yağmurları… Aradığın idrak, avuçlarına damla damla dökülecektir; kalbini temiz ve açık tut…

Niyet ve nazarın temizse, kömür kederler bile sevinç altınlara dönüşür; küllerin arkasından koşma ve ağlama… Amal ve emellerini öyle bir yüksek niyette tut ki, keder külleri erişemesin; nurani iklimlerde nefes alıp veresin…

Nereye bakıyorsun; neyi düşünüyorsun, düşlerine ne düşüyor? Sana elem veren elemler, seni nereye taşıyor; düşünmeye değer dert… Düşlerine giren dertler, idrakini açıyorsa sabah yakındır… Yakınmak için değil yıkanmak içindir, yanmak için değil yangınlardan korunmak içindir düzeyli dertler…

Keder gecelerde hikmet içiyorsan sevinç sabahlar, serin seherler senindir… Sevinmelisin seni bulduran, seni “ben” den koparan kederlere… Üzülmelisin seni “ben”leştiren sevinçlere… Coşmalısın; bir damlada deryayı görmekle, kurumalısın; deryada damlanın derinliğini görmemekle…

Gam dağlarına çıktığında sonsuzluğu seyreden yıldızları görüyorsan, güldüğün gündür… Çukur sevinçlere seviniyorsan, gün; ağlayacağın gündür… Kederin katmerlisi, kendine gelmediğin, “ben”le barışmadığın kederdir… Ah ne keder…

Kederin kalbini girmekten korkma, kederin kalbine kaplamasından kork… Keyif kaçırsa da kederler, gecikmeyecek sevinçleri söyler; kalbi berrak, nazarı temizlere… Berrak ve temiz değilse idrakin, aydınlık değilse irfan ufkun; ne kadar kederlensen yeridir, ne kadar elem duysan azdır…

Sevinciniz bol, kederiniz az, gamınız küçük olsun.

  21.01.2008

© 2021 karakalem.net, Hüseyin Eren



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut