Risale-i Nurlar Işığında Adalet Konulu Uluslararası Sempozyuma Ait Bazı Notlar

Halil Köprücüoğlu

ESKİ BİR bakanımız Sayın R.A. Beyle birlikte, İstanbul İlim ve Kültür Vakfının düzenlediği 8. Uluslararası Risale-i Nurlar Işığında Adalet Konulu Sempozyum sırasında, tebliğ sunumları ve ilim adamlarıyla yapılan özel sohbetlerde aldığımız notları, söyleyenlerin isimlerini zikretmeden, temel manalar olarak sizler için yazıya dökmeye gayret ettim. Değişik dergi ve gazetelerde daha geniş anlamda yer verilen konuları buraya almamaya çalıştım. İnşallah istifadenize medar olur. Ancak bu arada, Prof.Dr. Colin Turner Kardeşin tebliğinin aslının tamamını muhakkak dikkatlice okumanızı da ayrıca rica ediyorum.

  1. Pazar gününden öncesine nazaran daha kalabalığız, Hıristiyan, Yahudi ve Müslüman dostlar olarak artık daha çok olduk. Bu sempozyumdan hepimiz müspet anlamda, maddi manevi çok etkilendik. Çok derin anlamda, birbirimizle ayni olan çok şeylerimiz bulunduğunun farkına vardık.

    Hem büyümek, sadece kuvvetli olmak demek değildir. Esasen şefkat, cömertlik, merhamet olmadan; ebedi saadete koşmadan, insanî hasletlerin yaşanması söz konusu değilken asla büyümekden bahsedilemez. Ancak bu hasletler ne kadar kazanılırsa, o kadar da büyüme söz konusudur denebilir. Biz işte bu ve benzeri pek çok yüksek hasletleri kazanarak büyüdük, daha kalabalık olduk.

  2. Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri şimdi burada olsaydı ne derdi, ne hissederdi acaba? Elbette gayelerinin adım adım gerçekleştiğini müşahede ederek müthiş lezzetlere gark olurdu.(Bu soru ve cevabı sırasında Bediüzzaman Hazretlerinin talebelerinden Mehmet Fırıncı ağabeyin heyecanını görmek lazımdı.)

  3. Şimdi daha çok uluslararasıyız. Dünyanın hemen her tarafından farklı milletlerden, farklı dinlerden pek çok ilim adamı burada beraberiz. Bizi size yaklaştıran, dostluk bağlarını oluşturan; hatta artıran, sizin, yani Bediüzzaman Hazretlerinin talebeleri olan siz mü’minlerin çok açık olmasıdır. Başka gayeleriniz yok. Siz gerçekten çok samimisiniz, ikiyüzlü değilsiniz, adeta şeffafsınız. Bu bizlere çok tesir etti. Çok safisiniz. (Burada Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin” Konuşan yalnız hakikattir.” başlıklı yazsı akla geliyor. Bu ifadelerle R.Nurların safi bir iman hareketi olmasının büyük önemi sanki tasdik ediliyor gibi bir açılımı, hemen hissediyorsunuz.)

    Tevhide doğru birlikteliğimiz süratle artıyor. Ancak bu kardeşliğin devamında riskler de artıyor. İlişkilerimizi bozacak, aramızı açacak menfi şeylerin aramıza girmesine lütfen izin vermeyelim. Bu çok önemlidir. (Burada da Thomas Misel’in Papa ile Bediüzzaman Hazretlerinin mesleklerindeki “Af Mesleği”ni anlattığı tebliğ akla geliyor. Hatta nur talebelerinin aralarındaki anlaşmazlıklara sebep olabilecek her türlü kusuru, hatta bütün olabilecek hakaretleri üzerine aldığını söyleyen Bediüzzaman’ı ve bu yüksek hasletinin hikmetini daha iyi anladığınızı düşünüyorsunuz.)

  4. Bilhassa Türk hanımlar bu toplantıda bizleri çok etkiledi. Kendileri hakkında dünya kamuoyundaki yanlış bilgileri, hatalı intibaları tamamen değiştirdiler. Müslüman kadınların çok değerli soruları, konulara gayet vukuflu katılımları ve kendilerini üst seviyede ifade etmeleriyle kafalardaki kadın imajını müspet anlamda değiştirdiler.

  5. Her biriniz daima bizimle beraber olmalısınız. Hayatımızı değiştiriyorsunuz. Bunun ne kadar önemli olduğunu anlayarak lütfen bizi yalnız bırakmayın. Dostluğumuz hep devam etsin.

  6. Önce ADALET nedir, onu belirleyelim. Adalet, Allah ve varlıklar ile olan ilişkimizin bütünüdür. Bize verdiği her şeyi Allah adına kullanmak ve ona geri verebilmektir. (Sanki 6. Sözdeki Emaneti Sahibine Satmak manasını açarcasına bir fikir ihtiva ediyor.)

    Maddenin unsurları olarak hava, su, ateş ve toprak sayılır. Ancak sanki her şeyin batını hikmet, ADALET, inayet ve rahmet dörtlüsüdür. Veya ilim, hikmet, rahmet ve ADALET (merhametle ilişkili bir ADALET) de denebilir.

  7. R.Nur Külliyatında Sırat-ı Müstakimin izahında insan vücuduna konulan ana hislerin ifrat ve tefrit mertebelerinin yanlışlığı ve vasat mertebelerinin ise hikmet ve ADALETE işaret ettiği anlatılarak, yaşanabilir bir tarzın en doğrusu ortaya konuyor. Bu çok önemli bir seviyedir. Modern çağda yaşanabilir bir hayat tarzının en mükemmelidir. (Bediüzzaman’ın eserlerini okuyup onun düsturlarıyla yaşadığını iddia eden bizlerin bu sırat-ı müstakimde anlatılan tarzda, daha doğru bir İslam’ı yaşamamız gerekiyor…)

  8. VAHYİN kaynakları ile AYDINLANMANIN kaynakları arasında Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri bütün dünyaya, bütün insanlığa tam bir köprü olabilir.(Bu fikrin bir Alman Yahudi tarafından serdedilmesi elbette sempozyumlarla gelinen seviyenin anlaşılması anlamında çok önemli olsa gerek.)

  9. Eski âlimler, adaleti, daha ziyade idarecileri adil yapma manasında algılarken, bu mana üzerinde yoğunluk kazanmışken; Bediüzzaman ise herkesi adalete davet etmektedir. Adaleti, Yaratıcı-Mahlukat, Yaratıcı –İnsan ve İnsan-İnsan ilişkilerini kapsayan çok geniş bir perspektifte ele almaktadır.(Burada da “Âsr-ı salisi aşrın, yani on üçüncü asrın, minaresin başında durmuş, herkesi camiye davet eden…” bir büyük tebliğin kokusunu hissediyorsunuz.)

  10. BSN. Tam bir realisttir, Risalelerde her şey sağlam yere basar. Uygulanabilirliği olan çok temel fikirler serdeder. Bunları hem akıl ve hem de kalp gözüyle mükemmel bir Kuran tefsiri olarak okumak lazım.

    Bediüzzaman DİĞERİYLE ilişki kurarken onu kendi tasavvuruyla anlamaya çalışır. Empatik davranır, olduğu gibi kabul eder öyle muhatap olur. O’na göre İÇ DİĞER ve DIŞ DİĞER vardır. İman ve İslam dairesinde olanlar, Tevhitte buluşanlar ve bunun da dışında kalanlar. O hepsine de daha barışçıl bakar. Ona göre onların hiç birine kılıç çekilmez. Ancak bu grubun saadetine zarar vermeye uğraşanlara karşı hep beraber, insanca bir mücadelede beraber olmaya çağırır.

    O’nun esas gayesi iman cevherli insanı oluşturmaktır ve fikirleri de sadece Müslümanları değil, sadece Türkleri değil, bütün insanları, bütün din mensuplarını, herkesi kapsar.

  11. Şu anda Müslüman ülkelerin karşı karşıya olduğu problemlerin, onları tehdit eden unsurların en önemlileri şunlardır:

    I- Neo Emperyalizm, Globalizm, Orta Doğu Projesi gibi meseleler…

    II- Müslüman ülkelerdeki (Maalesef) Despot ve Yozlaşmış Rejimler…

    III- Aşırıcılık, (Maalesef. Radikal olma, Uçlarda bulunma, İfrat veya Tefrit halde olma)

    VI- Sünniler ile Şiiler arasında bulunan ve tarihten gelen yanlış bilgilerle ilgili hatalı algılamalar sebebiyle ortaya çıkan muhabbet noksanlığıdır. Muharrem ayındaki Hz Hasan ve Hüseynin başlarına gelen o dehşetli hadiseyi nedense Sünniler tam algılamazlar. O günü bir dua vesilesi bilmezler. O gün yürekleri pek yanmaz. Böyle mi olmalıdır. Hayır.

    V- Batı taklitçiliğinin pek çok çeşidi.

    Bütün bunlar için Risalelerde ciddi çözümler vardır. Çok önemli çareler bulunmuş. BSN. adeta bir Sosyal Din Bilimi geliştirmiş. O’nun öğretisi daha çok sosyaldir. İman ve tevhitle birlikte, sosyal problemlere eğilmesiyle de çok farklıdır. Tevhitle sosyal problemlere bakması ve tedaviye de öyle yanaşması daha da dikkat çekicidir.

    R.Nurlar sadece bir kelam, fıkıh, tefsir veya Hadis değil; sanki O’nda hepsi var. Hayatı tamamıyla kapsıyor. Eski eserlerin hemen hepsi birer sahada uğraş verirken; O, yeni ve farklı bir yol çiziyor. Tam bir müceddit eseri. Daha ziyade birey üzerinde çalışıyor. Onun ahlaklı olması sağlanınca bunun tabii sonucu olarak da ADALETİ oluşturan bir zemin hasıl olur.

  12. R.Nurlardan (elbette Vahyin ve Sünnetin ihtiva ettiği) Despotizm ve Yolsuzluklarla ilgili bir tedavi metodunun acilen geliştirilmesi lazım.

  13. Fransız İhtilaliyle hürriyetin geldiği söylenir; her şey güzelleşecek diye beklenir. Ama öyle değildir. Önce ADALET gelmeli ki hürriyeti doğursun. Bediüzzaman öyle düşünür ve adalete öncelik verir.

  14. Ona göre “Düşman; Zaruret, İhtilaf ve Cehalettir” ve “ Bu düşmanlara karşı da Sanat,

    İttifak ve Marifetle mücadele etmek…” gerekir ki bu adaletli davranmanın ta kendisidir.

  15. “Sen çalış ben yiyeyim”; “Ben tok olayım, başkası açlıktan ölse bana ne.” gibi iki dehşetli fikrin, dünyayı bu perişan haline getirdiğini anlatırken, asrımızın iki büyük felsefesinin mazarratını ve Kur’an ilaçlarıyla nasıl tedavi edildiğini sarih olarak ortaya koyar. (Esasen, Kur’anın bu harika müdafaasını, herkesin, R.Nurlardan okuması gerekir.)

  16. Hak, Adalet ve Sıdk, Bediüzzaman’a göre İslam’ın temel bir tarifini oluşturuyor.

  17. O DIŞSAL bilgiyi mutlak olarak aktarmıştır. Vahye bağlı olarak çalışmış ve sağlam temelli İÇSEL bilgiyi onun üzerinde işlemiştir. Bu birikimi de kendine ve bütün insanlığa huzur ve teselli veren unsurlar haline getirebilmiştir.

  18. Bütün semavî ten tanrılı dinlere karşı objektif ve farklı bakar. Küfre karşı ortak davranış geliştirmemizin öneminden bahseder ki bu ÇOK FARKLI ve önemli bir fikirdir.

  19. O’nu Hz. Ali’den ders alması ve onun temel fikirlerini benimsemesi bu günün problemlerinin halli açısından hem sıhhatli hem de çok önemlidir. Sıffin gibi devamlı pişirilip önümüze konan, yanlış aktarılan bir meselede öyle güzel izahlar yapar ki içiniz rahatlar. İnşallah bu fikirler, menfiler tarafından devamlı üfürülen Şiî-Sünnî probleminin kökten bitmesine vesile olur. Haklı ve esaslı bir kardeşliği tekrar tesis eder.

  20. Menfi milliyetçilik onun çok işlediği bir konudur. Irkçılığın yanlışlığını ilmen ortaya koyar.

    İstiklal Savaşının sebeplerini doğru ve tarihçilerden oldukça farklı yorumlaması O’nun da ne kadar farklı biri olduğunun açık bir delilidir.

    Onun eserlerinde her şey hakkıyla değerlendirilir.

  21. Çevre-Adalet ilişkisi, ancak O’nun eserleri tetkik edilince, iyi bir mümin olunca en geniş anlamıyla fark edilir.

  22. Kusursuz bir Adalet anlayışı vardır. Onun adaleti herkesi ve her şeyi bütünüyle kapsar:

    I- Allah-Kâinat ilişkisindeki adalet, (Tekvinî Kanunlar bunları ortaya koyar. İlim mâluma tâbidir ve fenler bu ilişkiyi tespit ederler.)

    II- Allah-İnsan İlişkisindeki adalet, (Tekvinî ve Teşriî kanunlar bunu ortaya koyar. İnsanın ihtiyarı vardır ve imtihan burada cereyan eder)

    III- İnsan–İnsan ilişkilerindeki adalet, (Hukuk burada teşekkül ediyor. Teşrii kanunlar da burada hükümfermadır. Zulümler ve firavunlar bu sahanın ürünleridir.)

    VI- İnsan-Kâinat ilişkisindeki adalet.(Hukuk burada da var. Ancak asla, Newton gibi, “Kainat bir fahişe gibi kullanabilir…” denmez. Müthiş bir yüksek ahlak sergilenir.)

  23. Bediüzzaman, insan, NEFSİNE de GAYRIYA da adil davranmalıdır der. Bu fikir çok farklı ve YENİDİR. Batıda, gayrıya zarar vermeden, onun sınırına gelinceye kadar serbestlik varken; O, buna yeni bir boyut kazandırmış, nefsine de zarar veremezsin demiştir. Çünkü o da onun mülkü değildir. Ve Adalet ona göre,

    I- İnsan-İnsan-(Gelecek nesiller dâhil)

    II- İnsan-Nefsi

    III- İnsan-Varlıklar arası ilişkilerde olmalıdır. Bunların geniş açılımları Risalelerde vardır.

  25.12.2007

© 2021 karakalem.net, Halil Köprücüoğlu



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut