Hayat ağacı

ÜLKENİN BİRİNDEKİ bir bilgin, günün birinde, talebelerine:

“Hindistan’da bir ağaç var, meyvesini yiyen ne ihtiyarlar, ne de ölür” der.

Bu söz, tâ padişahın kulağına kadar gider. Sözün doğru olduğunu düşünen padişah, bu ağacı bulmak ve meyvesini getirmek üzere en güvendiği adamlardan birini Hindistan’a gönderir.

Adamcağız yıllarca Hindistan’da bu ağacı arayıp durur. Gezmediği şehir, görmediği köy kalmaz. Nihayet, bütün ümitleri tükenmiş halde memleketine geri dönmeye karar verir.

Geri dönerken, memleketlerden birinde çok bilgili velî bir zâtın olduğunu duyar ve onu da ziyaret eder.

Ağlamaklı bir vaziyette, bu zâtın huzuruna varır. Velî zât kendisine derdini sorunca, olanı biteni anlatır. Yıllar yılı aradığı ağacın özelliklerini sayıp döker.

Adamı sonuna kadar sabırla dinleyen bilge zât, gülümseyerek:

“Ey saf insan!” der. “Bu bahsettiğin ağaç, ilim sahibindeki ilim ve hikmettir. Sen surete kapılıp yolunu kaybetmişsin, mânâyı elden bıraktığın için onu bulamamışsın. İlim ve hikmet öyle birşeydir ki, yüzbinlerce eseri vardır. En avâmî insana bile ebedî bir hayat bağışlar.”




(Şark İslâm klasiklerinden)

  23.02.2007

© 2021 karakalem.net, İsmail Örgen



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut