Siz Diyalog’a Karşı mısınız?

SANIRSINIZ Kİ, yeni bir kamplaşmanın tohumları atılıyor. Sanırsınız ki, taraflar, saflarını iyice belli etmiş, birbirine elense çekiyorlar.

Diyalogdan söz ediyorum. Diyalog karşıtlarının ve diyalog taraftarların, zihnime boca ettikleri kısır tartışmaların artık sıkıcı olmaya başladığını söylemek istiyorum.

Türkiye’de ve dünyada, her yeni çıkan fikir, ideoloji, moda vs. her ne olursa olsun, bir de bakıyorsunuz, etrafında kümelenme başlamış. Özellikle, yaşadığımız bu topraklarda, bizleri farklı saflarda görmek isteyenler, hemen bir fikir ortaya atıp, zihnimizi hipnotize ediyor ve kendi aramızda bir çekişme yaşayıp dururuz.

Türkiye toplumunda, 12 Eylül öncesi kamplaşmalardan bu gün yeller esiyor. Artık, devir ulus-devletin karşısında yer alanlar ve almayanların devridir. Eski kamplaşmalarda, kavram kargaşalarında, sağ-sol, dindar-ateist, milliyetçi-enternasyonelci gibi kavramlar prim yaparken, eskiden birbirine düşman olan kutuplar, bu gün canciğer yoldaş olup meydana çıkmışlar.

Bu gün, liberal sosyal demokrat biri, dindar bir demokratla, bir araya gelebiliyorsa bunu Türkiye toplumundaki değişimin hanesine yazmak gerekiyor. Milliyetçilik ile muhafazakârlık kavramları, yan yana gözükmemeye çalışıyorlar. Atatürkçülük üst şemsiyesi, derinlerden aldığı destekle, solculukla birlikte milliyetçiliği de ‘merkezci’ düşünce yapısını da bir arada tutmaya çalışıyor. Avrupa Birliği ve batıyla ilişkilerde, liberal İslam, batıcılığı, ‘muasır medeniyet seviyesine’ çıkanlardan aldı. Eskiden batıcı olanlar, şimdi artık muhafazakâr; eskiden muhafazakâr olanlar şimdi kraldan fazla kralcı kesildi. Atatürkçülük üst şemsiyesinde buluşanların menfaati ne zamana kadar kesişecek bilinmez. Ama derin menfaatler, derin dengelere göre her zaman değişebilir.

Son yıllarda artık yeni bir gruplaşma yaşanıyor. Diyaloga taraf olanlar ve Diyalog karşıtları. Gerçi bu neo-gruplaşma, nitelik olarak eskilere pek de benzemiyor. Ama sonuçta bu da bir tür gruplaşma ve diğerlerini ‘öteki’leştiriyor.

Diyalogun karşısında, bir tarafta katı Kemalist elit, öte yandan dinin siyasal görünümünü, asli fonksiyonuna tercih edenler. Hiç umulmadık iki kesim, inanılamayacak bir şekilde muhafazakârlaşıyor. Biri rejimi korumak uğruna, diğer batı toplumlarıyla olan diyalogun, Kemalist rejime zarar verdiğini düşünüyor. Öteki, toplumun geleneksel yapısını(sanki yeterince bozulmamış gibi), yerle bir edecek diye, batının hiçbir değeriyle el sıkışmıyor ve düşmanca bakmaya devam ediyor.

Diyaloga taraf olanların saffı da ilginç simaları buluşturuyor. Atatürkçülerden liberal solculara, demokrat misyondan milliyetçi kanada kadar bir çok kişiyi aynı karede görmemiz mümkün. 12 Eylül sonrasında yaşadığımız ‘yeni sol’,‘yeşil kapitalizm’, ‘jakoben milliyetçilik’ vs. gibi yeni bir yapılaşma ile mi karşı karşıyayız. Yoksa, çok geçici bir konjonktürel beraberlik durumuyla mı karşı karşıyayız? Bilemiyorum. Ama bildiğim bir şey varsa o da yeni bir ‘öteki’leştirme ile karşı karşıya olduğumuzdur.

Kimisi, ‘diyalog masalı’ diyerek diyalogu tahfif eder. Kimi de diyalogu bir dini misyon hüviyetinde görmeye başlamış. Diyalogu, küfre ve zulme rıza olarak görenler bile çıkmakta. Yani siz, bir gayr-i müslimle selamlaşınca, neredeyse tekfir damgası yiyeceksiniz. Öte yandan, diyalog fikrini önemsemiyorsanız, yada diyalog fikrine karşı iseniz, dinin temellerinden birini ifa etmemiş gibi muamele görüyorsunuz. Diyaloga inanmıyorsanız, neredeyse cihada inanmıyormuşsunuz gibi kendinizden korkmaya başlıyorsunuz. Zira diyaloga iman etmiş olanların bir kısmına göre, diyaloga karşı olmak, Kur’ana karşı olmaktır.

Siz kafire selam vermeyi caiz mi görüyorsunuz? Hükmünüz hemen veriliyor ve bir ayet kullanılarak, ‘onlara benzeyen onlardandır’ hükmünce, siz de kafirler sınıfına sokuluyorsunuz.

Bu satırların yazarı da aslında diyaloga taraf olmakla beraber, son yıllarda diyaloga bu kadar sıkça vurgu yapılmasından da rahatsızdır. Zira, bu uğurda, bir çok ölçü kaçmakta ve bir çok gönül kırılmaktadır. ‘Dışarı’ tabirini hakkedecek biri, hoş görülürken; ‘içeri’den birilerinin kalpleri kırılmakta ve gıybet sınırları çok çok aşılmaktadır. Söz gelimi bir hristiyana karşı gösterilen hoşgörü, bir müslümandan esirgenebilmektedir.

Öyle ise işin tadını kaçırmadan, ‘öteki’ ile diyaloga girilecekse, bu, yapılmalıdır. Ama, insanlar arasında takım tutar gibi gruplaşmalara yol açacak ifade ve söylemlerden uzak durulmalıdır. Gayr-i Müslim ile diyaloga girilip, müslümanla diyaloga girilemiyorsa, burada bir yanlışlık olduğu aşikar olup, şapkayı önümüze koymamız gerektiğini bize hatırlatır.

Öyle ise aklın yolu birdir. Diyalogu mecrasından çıkarmayıp, onu siyasileştirmemek gerek. Hele uluslar arası bir siyasetin metaı olmasına asla müsaade edilmemelidir.

  20.03.2006

© 2021 karakalem.net, Ahmet Nazlı



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut