Kondüktörler, Lütfen Dikkat!

Mehmed Boyacıoğlu

YAKIN VE uzak çevremizdeki eşya ve hadiseleri düşünürken, ilk önce kendi zihnimizdeki önyargı, şablon ve sezileri kullanırız. Bize ilk önce kendi paradigmalarımız yol göstermeye çalışır. Bu, sade “vatandaşlar”dan tutun da çeşitli derecelerden akademik çalışmalar yapan bilim insanlarına kadar geçerli olan bir durumdur. Yani, düşünmeye başlarken sade vatandaşın kafasında da belli ön yargılar vardır, bilim insanlarının da. Ama, dikkatli insan, karşımsındaki olayı tam anlamıyla kavramaya çalışarak, görmek istediğini değil de görünmesi gerekeni görerek bu engeli aşabilir. Bu dikkat gösterilmezse, eşya ve hadiseler hakkındaki, yanlış algılamalardan gelen yanlışlarımız birer yargı haline gelerek sürüp gider.

Hemen herkesin hayatında, yukarıda değindiklerimi güçlendirecek tecrübeler vardır. Kendi yaşadığım bir örneği dile getireyim: Sanal posta kutumun gelen kısmında “noreply” şeklinde bir e-posta adresi gördüm ve şöyle düşündüm. Herhalde üyesi olduğum gruba, muhtemelen İngilizce konuşan bir mühtedi katılmış; adı da Nur. Ama, az dikkat edince gördüm ki bu bir “cevap-vermeyin” mesajı idi ve bir online alışveriş şirketinden geliyordu.

Bunu güçlendiren, Ege’den daha çarpıcı bir anekdot. TRT’de Küçük Şeyler adlı programda Prof. Üstün Gökmen anlatmıştı. “Belki Uşak’a belki de Balıkesir’e giden bir trene, İzmir’in Basmane istasyonundan yaşlı bir teyze biner. İzmir’in koşuşturmasından yorulmuş olacak ki, bilet kontrolü sırasında kondüktöre, ‘beni Menemen’de uyandırıver yavrım’ der ve kafayı vurup uyur. Ancak, kondüktörler teyzeyi dediği istasyonda uyarmayı unuturlar. Menemen’i geçeli neredeyse yarım saat olmuştur. Tren Gediz Nehri’nin büklümlerine uyarak kıvrım kıvrım yol almaktadır. Hemen koşarlar, makiniste haber verirler. ‘Teyzeyi uyandıracaktık; unutmuşuz. Gecenin bu vaktinde yaşlı kadıncağızı dağ başında bırakamayız. Ne yapalım, yetkililer ‘niye geç kaldınız?’ derlerse yanlış makasa girmişiz deriz’ demişler ve tekrar yarım saat geriye giderek Menemen’e gelmişler ve ‘Teyze haydi, uyan artık, Menemen’e geldik’ derler. Kadıncağız önce ‘hay ömrüne bereket yavrım, Allah ne muradın varsa versin!’ dedikten sonra çantasından ilacını ve suyunu çıkarır ve bir bardak su ile hapını içer, inecek bir yolcunun göstermediği telaşsızlık içinde. Kondüktörler, ‘teyze sen inmeyecek miydin, ‘Hayır, doktoru gidivediydim yavrım da, o da hapların birini şimdi, ikincisini de Menemen’de içeceksin’ dediydi de ondan uyandırmanızı istediydim.” Ondan sonrasını söylemedi anlatan. Trencilerin nasıl mukabelede bulunduklarını bilmiyoruz. Ancak, ikinci kez böyle bir uyandırma ricası aldıklarında, umulur ki daha dikkatli davranmışlardır.

Durum buyken, görünenleri – veya belki göründüğü sanılanları- bile yanlış görmek mümkünken, görünenlerden yola çıkarak zihnimizdeki boşlukları doldurma (extrapolation) davranışı ne kadar isabetlidir? Hele, iletişim gözümüzün önünde değil de uzaklardaki bir araç vasıtasıyla gerekleşiyorsa?

O halde, bütün kondüktörler; idareciler, sorumluluk sahipleri, lütfen biraz daha dikkat!

Aile reisleri dikkat; hanımınız ola ki size olan saygısızlığından değil de aşırı yorgunluktan dolayı, size surat asma gibi gelen bir tavır göstermiştir.

İdareciler dikkat; size telefonda gönülsüz gibi konuştuğu sanılan astınız, ihtimal ki, kendini çok sarsan başka bir olaydan dolayı böyle davranmıştır.

Ey medya patronları; gazetenizde, derginizde, televizyon kanalınızda çalışan biri, ola ki o tenkidi sizi hedef alarak yapmamıştır.

Ey parti liderleri, aklını sizin cebinize koyma gibi bir sorumluluğu bulunmayan partiliniz, o sivri sözünü, belki sizi kastederek değil, “ortaya” konuşmuş olabilir.

Ey savcılar, yüksek savcılar, hâkimler, başörtüsü takarak okula giden biri, başörtüsünü ola ki, okul dışında başkalarına örnek olmak için değil de hak bildiği Rabbinin emirlerine uymak için takıyor olabilir. Ola ki, “İmkânat başkadır, vukuat başkadır” kaidesi gereğince, sizin, görünenden çıkarak yürüttüğünüz mantıklar yanlış olabilir.

Kısacası, eşya ve hadiseler hakkında doğru yargılara varılacaksa, bu “görülenler”in, tam olarak incelenmesini, sabrı, insanların birbirine tahammül etmesini gerektirir.

  15.03.2006

© 2021 karakalem.net, Mehmed Boyacıoğlu



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut