*Bu sayfa, sitemize gelen, sitemizdeki ana sayfaların formatına denk düşmediği için bu sayfalarda değerlendirmediğimiz, ancak paylaşmaya değer bulduğumuz yazıların sunulduğu bir havuz olarak tasarlanmıştır.

 Amerika Mektubu

YURTDIŞINDA İSLÂMÎ hizmetler, bu arada Risale-i Nur’la ilgili çalışmalar sözkonusu olduğunda, hayallerin gerçeklerin önüne geçtiği, yahut münferit gelişmelerin büyük inkişaflar olarak sunulduğu ölçüsüz bir pembe tablo çıkar genellikle karşımıza. Arkadaşımız İsmail Yakup, böyle bir pembe tablo çizmiyor. Ama, bir kara tablo da çizmiyor. İşte, gerçekçi bir nazarın yazdığı, son tahlilde ümit verici ve sorumluluk yükleyici bir Amerika analizi...

İslam, tüm dünyada olduğu gibi, Amerika’da da en hızlı büyüyen din durumunda. 11 Eylül’deki terör hadisesinden sonra beklenildiğinin tam aksine, İslam’a karşı alaka gittikçe artıyor. Bu vesile ile müşahedelerimizi paylaşmayı muvafık gördük.

Yaklaşık 300 milyon nüfusu olan Amerika’nın büyük bir yüzdesi Hıristiyan. 20 milyon civarındaki mensubu ile Yahudilik ikinci sırada yer alıyor. İslam sıralamada üçüncü ve Müslümanların sayısı 10 milyon dolaylarında tahmin ediliyor. Bunun 4 milyonunu İslami ülkelerden göçmen olarak gelmiş ve halen gelmekte olanlar, 6 milyonunu ise yerli Amerikalı müslümanlar oluşturuyor. Amerikalı Müslümanların 2.6 milyon kadarı Beyaz, geri kalan 3.4 milyonu ise Zencilerden oluşuyor. Zencilerin bir kısmı gayr-i İslami bir teşekkül olan Nation of Islam’a dahil olmakla beraber, sürekli, Sünni gruplara katılarak Müslüman oluyorlar.

Müslümanların bilhassa son bir-iki yüz yıldır bu ülkeye gelmeye ve yerleşmeye başladıkları kesin olsa da, tebliğ manasındaki organizeli gayretler hemen hemen elli yıl öncesinden öteye gitmiyor. Vakıa şu ki, o günden bugüne İslami hizmetlere el atanlar Pakistanlı Müslüman kardeşlerimiz olmuş. Bu hizmetler neticesinde İslam’ın bu ülkede kendini kabul ettirmesiyle, Arap kardeşlerimiz de—bilhassa Suudiler—devreye girmişler. Son on yılda, gerek İslam’a olan alaka, gerek İslam’a yapılan hizmetler katlanarak artıyor. İslam’ın elli yılı aşkın geçmişinde bugün 3 bine ulaşan cami ve mescidlerin hemen hemen yarısı bu son on yıl içinde açılmış. Bu mescidlerin hemen hepsinde her Cuma günü en az bir kişi ihtida ediyor. Bu, haftada 3.000, ayda 12.000, yılda yaklaşık 150.000 kişinin mescidlerde Müslüman olması anlamına geliyor. Her yıl Amerikan hapishanelerinde Müslüman olan 20.000 kişi, ferdi çalışan Müslümanların vesile oldukları binlerce kişi, özellikle internet üzerinden araştırarak İslam’ı bulan diğer binlerce kişiyi de eklerseniz, yılda 500.000’e yakın kişinin Müslüman olduğu gerçeğini kabul etmekte güçlük çekmezsiniz. Yakın bir geçmişte, CNN, şu an sayısı 10 milyon olan Müslümanların 2010 yılında nüfus itibariyle Yahudileri geride bırakarak İslam’ı ikinci din sırasına taşıyacakları haberini verdi. Yahudiler şu an 20 milyon. İslam kadınlar arasında daha hızlı yayılıyor. Müslüman olan her bir erkeğe mukabil dört kadın İslamı seçiyor.

İslamlaşma hızı artık buradaki Müslümanlarının bile yetişemeyeceği kadar yüksek. İnsanların İslam’ı tercih ve kabul etmelerinin sevindiriciliği kadar, bu gelişmenin üzücü yanlarını da gözardı etmemek gerekiyor. İslam’ı din olarak seçen her fert, her Müslümana yeni bir mes’uliyet olarak ekleniyor. İslam’ı seçinceye kadar bir sürü maniayla karşılaşan insanları Müslüman olduktan sonra çok daha fazla badireler bekliyor. Nasıl mı?

İnsanlar herşeye rağmen Müslüman oluyor. Müslümanların manevi sefalet ve perişanlıkları ve İslam’ın medyada terör olarak tanıtılmasına rağmen... Pakistan’ın Tebliğ Cemaati ve Arap Vehhabilerinin katkıları her ne kadar inkar edilemezse de, bu grupların hizmet tarzları şimdi İslam’a büyük zararlar verecek bir aşamaya gelmiş durumda. Binbir güçlükler içinde Müslüman olan zavallı Amerikalılar “Pantolon paçası ayak bileklerinden aşağı sarkanların namazı olmaz, cehennemliktir. Sakalsız Müslüman olmaz” diyen bazı Pakistanlı gruplar ile “Namazda takke takmak, cüppe giyinmenin aslı yoktur” diyen Vehhabiler arasında yollarını şaşırmış durumdalar. Bu sabık gayrimüslimler, kılık-kıyafet tartışmalarından dolayı, henüz Allah ile İslam’ın tarif ettiği gibi tanışma fırsatı bulmuş değiller. Cenab-ı Hakk ile ilgili bildikleri tek şey, Allah’ın kendi mazilerinde tanıdıkları gibi bir Zât olmadığı... Ama, İslam marifet-i ilâhîye nasıl bir boyut kazandırıyor, ondan haberleri yok. Yani Allah’ın nasıl olmaması gerektiğini anlıyorlar; ama nasıl olması gerektiğini bilmiyorlar.

Bu Pakistan ve Arabistan uzantılı tehlikelerin ötesinde, hasbi ve samimi bir şekilde Müslüman olmuş Amerikalıları tehdit eden ikinci diğer büyük bir tehlike ise, Ahmediye Tarikatı olarak bilinen Kadıyaniler ile başka birtakım grupların münafıkane ve dessasane planları... İslam’ın hızla ilerlemesine engel olamayacaklarını anlayanlar, yeni Müslüman olanların safiyet ve itimatlarından yararlanarak onları İslam adıyla ama İslam dışında yönlendiriyorlar. Bu Kadıyanilerin bir televizyonları ve çok güçlü de neşriyatları var. Yeni Müslüman olanları yakinen takip edip kasıtlı biçimde yanlış tercüme ettikleri kendi İngilizce Kur’an meallerini onların ellerine tutuşturuyorlar. Bunların bu tahripkar faaliyetlerine bir de hadislerin varlığını kabul etmeyen; Kur’an’da beş değil üç vakit namaz zikredildiğini, tesettürün Kur’an’ın bir emri değil Hz. Muhammed’in şahsi bir uygulaması olduğunu Kur’an’a dayandırarak iddia ve isbata tevessül edenleri eklediniz mi, günden güne sayıca artan Müslümanlar arasında onlara gayrimüslim günlerini aratacak ihtilaf ve dalaletlerin çok güçlü bir şekilde patlak vermesini akıldan uzak görmemek gerekiyor. Mustakim fert ve cemaatlerin bu yeni Müslümanları muhafaza için gösterdikleri gayret her ne kadar şu an için kafi gibi görünüyorsa da, şimdiden ciddi tedbirler alınmadığı takdirde bu gayretlerin Amerika Müslümanlarının yakın gelecekteki manevi selametlerini temine kifayet etmeyeceği aşikardır.

Amerika münbit bir zemin; ve İslam şimdi mergub bir meta... İslam’a ilgi haddinden fazla, ihtida bir o kadar çok; fakat safdil dostlar bir türlü uyanmıyor, munafık düşmanlar ise bir türlü uyumuyorlar. Bir sürü dalalet yollarından zor bela kendini kurtarıp İslam’ın emin ellerine kendini teslim ettiğine inananlar, Müslüman olmuşken kendilerini ne tür tehlikelerin beklediğinden habersizler—hem de korunmasız bir şekilde. Yük ağır ve bizler gayet azız. Ne yapılmalı ve ne yapmalıyız?

Buradaki teşebbüslerimizde Risale-i Nur bir kez daha kendisini tescil ettirdi. Gerek hizmet metodu ve gerekse temas ettiği mevzuatı itibariyle, Risale-i Nur hem İslam’ın nasıl temsil edileceği, hem bu insanlara nasıl tebliğ edileceği, ve hem de İslam’ı kendilerine din olarak seçenlerin imanlarını bu sadmelerden nasıl kurtaracaklarına dair ölçülü, dengeli bir usul ve muhteva kaynağı olduğunu bir kez daha isbat etti. Fakat bu eser nerededir ve nerede bulunur? Bu eseri Türkiye’nin kapalı kapıları ardında tutup Batı insanın keşfetmesini istemek ve beklemek, hem kendimize hem onlara en büyük fenalıktır! Bu eser bir an önce burada layık olduğu ellere ulaştırılmalıdır.

İslam’ın yükseliş trendine girdiği bu ülkede Risale-i Nur’un yeri nedir? Açık söylemek gerekirse, geçen elli yıllık Amerika İslami hizmetleri içinde Risale-i Nur’un varlığı görünmüyor. Bu eserlerin burada her yerde ve herşeyden önce ve herkesin elinde bulunması gerekirken kimsenin elinde bulunmaması ve haberi olmamasının sebebi nedir? Bunun için gerekli ve yeterli maddi-manevi teşebbüs neden gerçekleşmiyor?

Amerika’da bulunan Risale-i Nur talebeleri olarak, her üç ayda bir buradaki gözlemlerimize dair bir rapor takdim etmeyi muvafık gördük. Maksadımız hizmet ve faaliyetlerimizi teşhir ile bir hodfuruşlukta bulunmak değil, bilakis ne denli yetersiz kaldığımızı nazarlara arzetmek ve bu babta ehl-i himmet ve gayretin dua ve maddi-manevi teveccühlerini celbetmek...

Amerika Birleşik Devletleri’nde 50 eyalet olup, aşağıda misallerini vereceğimiz hizmetler, bu eyaletlerden yalnız biri olan Connecticut’taki birkaç Nur talebesinin sadece 2002 yılı Ağustos, Eylül ve Ekim ayları faaliyetlerini yansıtmaktadır.

Çoğu gayrimüslim 79 kişi ile tanışıldı. Burada mevcut bulunan birkaç Türkiyeli talebeden bu üç ay zarfında toplanan yaklaşık 2 bin dolar ile hepsine Risale-i Nur ve temel İslami bilgileri ders veren—abdest ve namaz tarifleri gibi—kitaplar verildi ve önemli bir kısmı Müslüman oldu. Bunların içinde Amerika dışından, Almanya, Çin, Güney Afrika, Brezilya gibi ülkelerden tanışılan ve Risale-i Nur gönderilen insanlar oldu.

Kitab-ı Mukaddes çalışmaları adı altında dindar Hıristiyanlarla haftalık İncil sohbetleri oldu ve böylece kendilerine İslam ve Kur’an ile tanışma imkanı temin edildi.

İki farklı hapishanede Cuma namazları kıldırılıyor ve namazları müteakiben Risale-i Nur’dan sohbetler yapılıyor. Bu hapishanelerden birinde dört ay içinde dört mahkum Müslüman oldu ve bu sohbetlere Müslüman mahkumlar dışında Hıristiyanlar da dinleyici olarak katılıyorlar.

Lise, kilise, sivil kurumlar ve kolejlerden İslam üzerine sunumlar vermek üzere davetler alındı. Bu sunumların en büyük faydası dinleyicilerin özellikle medya etkisiyle edindikleri kötü İslam imajından sıyrılmalarıdır.

Yeni Müslüman olanlara bir mescidde hafta sonları Kur’an dersleri verildi ve veriliyor. Bu dersler vasıtasıyla bu insanlar bir Kur’an tefsiri olarak Risale-i Nur ile de tanışıyor.

Binlerce insanın katıldığı ve senede birkaç kez düzenlenen büyük İslami sempozyumlardan birine iştirak edildi. Bu sempozyumlar iki ana kısımdan oluşuyor: konferanslar ve kitap fuarları. Bu fuarlarda Risale-i Nur’un tanıtım ve satışı yapıldı. Risale-i Nur’u henüz konferanslarda temsil etme durumunda değiliz maalesef...

Tüm bunların içinde en ehemmiyetli görünen bir hizmet, Risale-i Nur’un mesajını internet vasıtasıyla dünyanın her yerinden insanlara ulaşmak... İslam’a ilgi duyan insanlar artık kaynak olarak interneti kullanıyor. İslam hakkında soruları olanlar İslami sitelere mesaj bırakıyor ve bu şekilde Müslümanlarla temasa giriyor ve kısa süre içinde de Müslüman oluyorlar. Bu tarzda tanışılan insanların her gün onlarcasına internet üzerinden email aracılığı ile cevap gönderiyoruz. Bu vesileyle şimdi yüzlerce insan Risale-i Nur’u tanıyor, okuyor ve hayran kalıyor.

Bunlardan birinin Risale-i Nur ile ilgili müşahedelerini paylaşmak istiyoruz.

Aşağıdaki satırlar on yıllık Müslüman ve Rusça dilinde yardımcı doçent olan bir Amerikalıya ait:

Assalamu alaikum akhi,

I've been reading the books you sent--fantastic. They have made me think a lot. I really must read the Risale-i Nur soon.

I must thank you again for sending the booklets by Nursi. I found them so enlightening alhamdulillah that I have found a website dedicated to his works, and begin each day reading a piece of his writings. It is truly a blessing!

I have many times had a dream that I found, unexpectedly, a huge series of books that expounded the Qur'an and which were an enormous wealth of enlightenment. I believe that the works of Nursi are the books of that dream.

Kısaca: Gönderdiğiniz kitapçıkları okuyorum. İnanılmaz eserler. Beni düşünmeye sevkediyor. Risale-i Nur’un tamamını derhal okumalıyım. Bu eserleri çok tenvir edici buluyorum. Nursi’nin eserlerinin bulunduğu bir internet sitesi buldum ve her yeni günüme bu eserlerden bir parça okuyarak başlıyorum.

Yıllarca hep Kur’an’ın nurani hakikatlerini bir gün keşfedebilme hülyaları ile yaşadım. Şimdi inanıyorum ki, Nursi’nin bu koca Nur hazinesi ile rüyalarım gerçekleşti.

İşte on yıllık bir Müslüman ama İslam’ı Risale-i Nur’u elde ettikten sonra keşfettiğini itiraf eden biri... Nice insanlar var ve nice yıllardır Müslümanlar ve Risale-i Nur’u okuyunca sevineceklerine mi üzüleceklerine mi karar veremeyen insanlar... Bir o kadar yılı Müslüman olup fakat İslam’ı anlayamadan yaşadıklarına yanan insanlar...

Risale-i Nur henüz İslami hizmetler içinde yerini almış durumda değil maalesef. Geri kalmak ve gecikmek hatadır. Her gün Müslüman olan bir o kadar kişi de, Müslüman olmakla acaba doğru yapıp yamadığını soruyor kendisine. Hatta dönenler de var maalesef? Neden? Çünkü aradığını Vehhabilikte, şunda, bunda bulamıyor. İslam’ı yalnız onların yaklaşımından ibaret sanıyor. Aradıkları ise, Risale-i Nur’un sunduğu şekilde, dengeli, ölçülü, ayakları yere basan bir İslâmî düşünme ve yaşama modeli... O ise ortada yok. Çünkü, ihtiyaca orantılı yatırımda çok geriyiz, yetersiziz.

Cenab-ı Hakk’ın izniyle, sebepler dairesinde, çok amaçlı kullanabileceğimiz büyükçe bir mülk binamız, mevcudun birkaç katı elemanımız, daha çok kitabımız ve maddi kaynaklarımız olduğu takdirde daha güçlü, daha büyük çaplı ve organizeli açılacağımıza inanıyoruz. Bu vesileyle, başta dualarınızı ve maddi-manevi teveccühlerinizi bekliyoruz.




Not: 2001-2002 yılları içinde ABD’de bulunduğumuz dokuz ay boyunca görüşüp tanışma imkanını bulduğumuz arkadaşımız İsmail Yakup’la şahsen temasa geçmek isteyenler, turgut68@yahoo.com adresinden kendisine ulaşabilirler—Editör.

  22.01.2003

© 2021 karakalem.net, İsmail Yakup



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut