"Başörtüsüyle görünmez olmak" da yetmiyor...

BİLL GATES, Yeni Ekonomi dedikleri şeyin ağa-babası olarak, iki sene önceden randevusu alınmış , planı yapılmış bir gezi için Türkiye'ye geldi bildiğiniz gibi. Pek çok televizyonun naklen verdiği genç üniversitelilerle konuşmasında geleceğin dünyasını tasvir bağlamında öngörülerinden bahsetti. Bilgi ve iletişim teknolojilerinin son 20-30 yılda katettiği mesafeden, hayatımızı nasıl değiştirdiğinden dem vurdu. Mevcut yeniliklerin muhtemel sonuçları, bunların ekonomik ve sosyal hayatımızı değiştirme potansiyeline işaret etti vs... Gates dünyanın en zengin insanı olarak modern medeniyetin en kamil meyvesi, herkesin gücü ve iktidarı karşısında el pençe divan durduğu bir üst-insan olarak vecd içinde dinleniyordu. Her düğümü çözmüş, her kapıyı açmış ve nirvanaya ulaşmıştı. 6 milyar insanın çok büyük çoğunluğuyla arasına aşılamayacak mesafeler koyarak zirveye kurulmuştu. Rasgele konuşmazdı. Son derece hesaplı olarak kullandığı ve herkesten daha değerli olan zamanı içinde söylediği herşeyde günü gelince anlaşılacak hikmetler vardı. Dünyada insanı mutlu edecek ne varsa; bilgi, para, güç, şan, şöhret hepsine sahipti. Başarılıydı. Kutsal kase onun elindeydi.

Dinleyiciler arasında bir kaç tane başörtülü kız dikkatimi çekti. Yayını birlikte seyretiğim arkadaşım bütün bu büyü içinde, bu başdöndürücü başarı hikayesinin fonunda başörtülü olmak ya da olmamak meselesinin ne kadar önemsiz, ne kadar arızi, ne kadar küçük kaldığını söyledi. O tablonun ortaya çıkmasında başörtüsünün de, temsil ettiği değerlerin de hiç bir katkısı olmadığını ima ediyordu bir yerde. Oradan bakınca hem başörtüsü takmak hem de onu yasaklamak, hasılı bütün bunlarla uğraşmak anlamsız ve abesti. Elalem almış yürümüş, önümüzdeki on yıllar içinde para hareketlerinin yönünü, kimin ne kadar pay alacağını, kaç kişinin nerede istihdam olacağının hesabını, planını yapıyordu. Geleceğimiz orada kuruluyordu.

"Geleceği icad eden adam" Bill Gates'in kısa konuşması içinde hayatın anlamına dair, ölüme dair, öteye dair her hangi bir ima, gönderme olmadığını söylememe gerek var mıdır bilemiyorum. Malum, kendisi ölümün müstehcen kabul edildiği ve hayatın dışına itildiği bir kültürün ferdi olarak daha iyi bir geleceği kurmak adına kolları sıvamıştır. Ama gelecekte aynı zamanda ölüm de vardır. Modernitenin en can yakıcı açmazlarından biri de bu olsa gerek: Hem gelecekte yaşamak, daha iyi bir gelecek adına yaşamak, hem de gelecekte geleceği kesin olan ölümden kaçmak. Başörtüsü hakikaten böyle bir zeminde, yani herkesin sürekli paraya, maddi yaşam kalitesine endeksli, ölümden ve ötesinden arındırılmış bir geleceğin peşine düştüğü bir dünyada anlamsızdır. Çünkü o sürekli dine, yani hayatın kayıtlı ve kısıtlı oluşuna, bitişe, sona işaret eder. Unutulmak isteneni, yok sayılanı sürekli gözümüzün içine sokar.

O yüzden başörtülülerden görünmez olması istenmektedir. Kendilerinden çok emin olanlar ortada fazla dolaşmamalıdır. Özür diler gibi, pişmanmış gibi yaşayanlar bir anlamda kendi hayatlarının sağlamasını yapıyor oldukları için nispeten sorun değildir. Diğerleri, başörtüleri ve tüm diğer iddialarıyla birlikte artık buralardan gitmelidirler. Ama mutlaka gitmelidirler. Medeniyetler Buluşmasında Kadın konferansının "positive future" isimli defilesinde ima edildiği üzere geleceğin kadınının şemaili ve buluşmanın adresi bellidir. Var olmak, kabul edilmek için "görüntü" ayarlarımızla oynamamız istenmektedir. Konferansta "11 Eylül'ün müslüman kadınlar üzerindeki etkisi ya da başörtüsüyle görünmez olmak" başlıklı bir konuşma yapan Cihan Aktaş başörtülülerin ancak basmakalıp defileler bağlamına çekilip, yozlaşma ya da hizaya çekilme anlamına gelecek değişimlerle var kabul edilebildiğine dikkat çekmiş. Çünkü onlar ancak böylelikle işaret ettikleri şeye dair rahatsız edici bir özgüvenden arınmış oluyorlar.

Evet, bu özgüven muhataplarımız üzerinde etkili oluyor. AİHM bunu "diğerleri üzerinde baskı oluşturmak" olarak nitelemişti hatırlarsanız. Güçsüz, iktidarsız, horlanan, itilen olmamıza rağmen baskı oluşturabiliyor, başkalarını tedirgin edebiliyoruz. Çünkü insanlara günah-sevap, cennet-cehennem, helal-haram, hayır-şer, ölüm-ahiret kavramlarının vücud verdiği bir dünyayı ve bir büyük hesabı hatırlatıyoruz. Yanılıyor olabileceklerine dair kara bir şüphe gibi giriyoruz hayatlarına. Utanıyor olmanın ayıp sayıldığı bir kültürde iffeti ve edebi yüceltmeye yelteniyoruz. O yüzden bize baktıkça kendilerini ya yanlış ya başarısız hissediyorlar.

O yüzden bizi hayattan kazımak istiyorlar. O yüzden rejimi kurtarmak adına giriştikleri harekat sokakları kurtarmaya kadar geldi dayandı. Ve nihayet kamusal alanı sınırsız bir kurtarılmış alan olarak tasarlayanlar için başörtüsüyle görünmez olmak dahi kifayet etmez oldu. "Başörtüsü yoksa sorun da yoktur" faşizmine yol açıldı.

Bakalım bu yol bizi nereye götürecek.

  12.02.2006

© 2021 karakalem.net, Pınar Demir



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut