Şekerlik dilinden bayram...

Öznur Çolakoğlu Cam

ESKİ BAYRAMLAR diyerek başlayacağım söze ve biliyorum kınayacaksınız beni.. Lakin öyle değil dostlar size anlatacaklarım, şu yamuk yumuk halime aldanmayın ve bir kulak verinde dinleyin beni..

Bu eve ilk geldiğim zamanlar bin dokuzyüzlü yıllara dayanır. Şimdiki gibi o zamanda kıymetliydi metalim. En zarif ellerde gümüş ustalarının binbir çile ile üzerime nakşettikleri desenlerimle dünyaya merhaba dedim.. Her zaman pek beğenildim, çok rağbet gördüm. Bir şekerlik olarak, çocuklara daha yakındım her zaman. Lakin evin hanımı Hacı Safiye Hanım'da pek severdi içimdeki akide şekerlerinden alıpta ağzını tatlandırmayı.. Bende ona hizmet ediyor olmaktan nasıl keyif alırdım bilemezsiniz. Mübarek bir kadındı rahmetli.. Mübarek ve güzel bayramlardı o günler..

Bana en çok bayram günlerinde iş düşerdi takdir edersiniz.. Elden ele dolaşır, misafirlere içimdeki lokumlardan, akidelerden ikram ederdim. Genelde bu işi evin küçük kızı yapardı ama ben olmasam kiminle yapardı? Evin beyi ile Safiye Hanım'ın nice güzel sohpetlerine tanık oldum bir bilseniz. Yanan sobanın hemen yanı başında, kendi dünyalarındayken seyretmeyi çok severdim onları.Hele birde bayram arefesindeki heyecanlarını. Nasıl güzel bir telaş kaplardı bizim haneleri aman efendim anlatmak ne mümkün?!!

Günler öncesinden başlanan malum bayram temizliği arefeye kadar uzardı. Arefe günü gene şöyle bir toz alınır, ütüler tamamlanır ve o canım tatlıların haşlanmasına geçilirdi. Safiye Hanım, ikram konusunda çok titizdi. Misafirleri için neler neler hazırlardı? Sarmalar, dolmalar, tatlılar, tatlılar.. Arefe gecesi doğru düzgün oturamazdı kadıncağız.. Bazen elim kolum olsada bende yardım etsem derdim ona.. Evin içini, kavrulmuş tereyağ kokuları, yanık tarçın kabuğu ve daha nice eşsiz güzellikteki kokular kaplardı.. Diğer yandan evin beyi hoş bir Türk Sanat Müziğini açıverir, ilkbaharın ılık rüzgarlarıda cumbalı camlardan içeri doğru tertemiz perdelerimizi uçuverirdi. Yemek kokularına, Safiye Hanımın lavanta kokan, bembeyaz tüllerinin kokusuda eşlik ederdi.

Böyle mübarek akşam saatlerinde, sokaktan gelen arefe çiçeklerinin gürültüsüyle güzel bir akşam yemeği yenirdi."Arefe çiçeği dedim evet!" Şimdilerde yok değil mi bu çiçeklerden? Belkide varda siz bilmiyorsunuz? Arefe Çiceği, uzun zamandır yeni bir entari görememiş çocukların, bayram için alınmış yeni giysilerini daha fazla dayanamayıp giyinmeleri ile açan bir çiçektir. Yani velhasıl, arefe günü ve akşamları yeni entarileri ile sokaklarda oynaşan çocuklara Arefe Çiçekleri denirdi. Hani zamanını beklemeden açıveren çiçekler misali. İşte o minik ve heyecanlı çiçeklerin çoşkulu ve neşeli seslerinin eşliğinde akşam yemeği yenirdi bizim evde. Sonra akşam ezanı vaktine yakın tek tek isimleri okunurdu arefe çiçeklerinin.. " Ali, Zeynep, Hüseyin, Fatma, Mehmet, Ahmet, Ayşe..... Hadi artık eve..."

Bizim evin ufaklıkları, şimdiki zamanın hayırsızları! koşarak gelirlerdi sokaktan.. Tabii üst başlarına azami dikkat göstermiş olarak.. Sonra Safiye Hanım, hepsine güzel bir bayram banyosu yaptırırdı. Evimizin neşesi, gönlümüzün şekeri kızların ellerini kınalardı birde Safiye Hanım, yatmadan evvel ve öylece tertemiz örterdi üstlerini. Ben bilirim, çocukların heyecandan uyuyamayıp yatağın içinde nasıl tepiştiklerini.. Ben bilirim efendiler, o yeni giysilerin ne denli kıymetli olduğunu ve yatağın hemen yanı başına nasıl özenle konduklarını.. Siz bilemezsiniz, siz bunca yenilik içinde eskiliği unutmuşken, daha yeni birşeye sevinemez ve kıymetini bilemezsiniz..

Bir şekerlik olarak, evin içindeki yerim çok değişti.. Gel zaman, git zaman neler gördüm neler.. Bayram sabahlarını ve daha nice güzelliği gördüm ben.. Babasının bayram namazından dönüşünü sabırsızlıkla bekleyenleri, babasından önce yataktan fırlayıp namaza hazırlanan evin küçük oğlunu, bayram harçlıkları toplamak için yarışanları.. İçimdeki şekerleri görünce arsızca hepsini toplamak isteyen, ufak haylazları.. Daha neleri neleri gördü şu yaşlı beden? Ama eskiye dair en çokta edebi gördüm ben.. Yaşanan tüm güzelliklerin belli bir edep ve saygı içerisinde yaşandığını... Küçüklerin büyüklere saygısını, büyüklerinde küçüklere duydukları gerçek sevgileri..Her bayram hediyesi belli olan, sokağın mendilci teyzelerini.. En iyi çerezi yada bayram harçlığını veren komşuların hangisi olduğunu.. Gerçek manada komşulukları ve komşuları..

Yaşlı bir şekerlik olarak, eskiye dalınca pek çıkamıyorum ben, istemedem sıktıysam sizi affola... Hepinize edebli, güzel ve şeker baklava tadında bir bayram diliyorum.

  12.01.2006

© 2021 karakalem.net, Öznur Çolakoğlu Cam



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut