Beyaz ve Siyah veya Zalim Sultana Hakkı Söylemek

KARABAŞOĞLU, “KÜÇÜK Adama Vurun” adlı yazısında belki de hepimizin bildiği ve Müslümanlar arasında pek yaygın olan bir hadisten bahsediyor: “Cihadın en büyüğü zalim sultana hakkı söylemektir.” Ancak bilhassa yaşadığımız bu zamanda her şey öyle siyah ve beyaz gibi net değil. Olaylar, kişiler ve tepkilerimiz de biraz gıri, biraz mor, biraz ela...

Mesela Said Nursi davet edildiği Ankara’da zalim olarak gördüğü bir takım insanlara, yaptıkları zulüm cinsinden hakkı söylemeyi değil, namaz eksenli bir konuşma yapmayı tercih etmişti. Ve hakkı, dolayısıyla söylemiştir.

Yine sürgüne gönderildiği Barla’da oturup Risalelerini yazmış, gidip de şu zalim valiye, başbakana veya cumhurbaşkanına hakkı tebliğ edeyim dememiştir. Bilakis o dağ başında Risalelerini yazıp, yaygınlaşmasına gayret etmiş, yani kendi işine bakmıştır. Hapishaneye alınınca meşru savunmasını yapmıştır. Ama çıkınca yine kendi işine bakarak Risalelerine, talebelerine geri dönmüştür. Halbuki o dönemde zulüm ve zalimler çok netti.

Bugün ise çoğu zaman o netlik de ortadan kaybolmuş gibi. Kim, ne kadar zulmediyor pek belli değil. Veya hak tarafında olan bazıları da zaman zaman zulmedebilmektedirler. Bazı insanlar bazı işlerinde zulmederken, bazı işlerinde de hayırlı hareketler yapabiliyorlar. Hayırla batıl çoğu zaman birbirine karışmış durumda.

Bu arada neyin hayır, neyin batıl olduğu da birbirine girmiş vaziyette bu zamanda. Bizim yanlış gördüğümüz bazı müminler için doğrudur. Bizim doğrularımız da başkaları için yanlış olabilmektedirler. O zaman yanlış diye cephe aldığımız bazı olaylar ve kişilerin yanında o olay ve kişiye samimi duygularla sahip çıkan arkadaşlarımızla da karşı karşıya gelebilmekteyiz. Ve her hadisede zulme veya zalime karşı çıkmak, hakkı tebliğ etmek samimi müminler arasında da bizi her şeye muteriz, iflah olmaz muhalefet, hiçbir şeyi beğenmez, ütopik kişiler haline getirebilmektedir. Ve hakkı söyleyeceğiz diye söz eskimekte, ayağa düşmekte biz de kaale alınmayan insanlar haline gelebilmekteyiz.

Herşeyin bu kadar karıştığı, ak ile karanın birbirine girdiği zamanımızda ben zalime, zulme bizim veya karşı cephelerde olsun direkt mukabele etmeyi, Said Nursi’nin tabiriyle mukabele-i bilmisili doğru bulmuyorum. Bu arada ortadaki zulmü ve zalimliği hoş görmeyi veya sessiz kalmayı da doğru bulmuyorum.

İngilizler Hindistanı işgal ettiğinde bazı gruplar buna şiddetle mukabele etmişlerdi. Gandi ise kendisini sevenlere yün eğirmelerini tavsiye etti. Hep yün eğirdiler. Yani ürettiler. İşte o dönemde İngilizleri silahlı eylemler değil bu yün eğirmeleri Hindistan’dan çıkarmıştır.

Zulme ve zalime mukabele etmek istiyorsak ona haksızlığını ve zalimliğini haykırmak değildir yapılması gereken. Hakkı söylemek artık bu zamanda hakka fiilen sahip çıkmakla mümkün. Hak uğruna biz ne yapabiliyoruz? Mesele budur. Bazı grupların bir dönem haksızlık yaparak itip kaktıkları arkadaşlarımızı daha sonra radyolarında, gazete ve dergilerinde program yapmaya çağırmaları, sempozyumlarına, kongrelerine davet etmeleri o haksızlığa verilen en güzel cevaptır. Bazı arkadaşlarımızın yazdığı güzel yazılar, ortaya koydukları birbirinden ilginç kitaplar ve insanların bu eserlere olan teveccühü eminim ki zalim sultana karşı söylenebilecek en güzel haktır. Hakkı dedikoduyla, tenkit ile, başkalarını veya işlerini gündemine alarak değil de; güzel işleriyle, eserleriyle kaldıranları tebrik ediyorum.

  12.12.2005

© 2021 karakalem.net, Levent Bilgi



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut