Yük hepimizin yükü

Murat Kuru*

“Neden iki büklüm olduğumu soruyorsun. Eğer belimin kemiği kırılmışsa, bunun sebebi senin yükünü de bana taşıttığın içindir.”

--Cemil Meriç



“BAZILARININ BELİ KIRILIYORSA, bazıları yükünü taşımıyor da onun için. Herkes yükünü taşısaydı bazılarının beli kırılmazdı, kambur olmazdı. Ondan sonra hem kambur ediyoruz, hem de niye kambursun diye dalga geçiyoruz. “

Uzun bir süre önce dinlediğim tefsir dersinde müfessir kişi, Cemil Meriç’ten yukarıdaki sözü aktarmış ve bu söz hakkında yukarıdaki yorumları yapmıştı.

Bir tarafta yapılması ve yazılması gereken nice hakikatler, diğer tarafta dünyada yaşıyor olmanın gerektirdiği zorunluluklar... Hakkı temsil ve tebliğ etmek dünyevî sorumluluklarımızı üzerimizden almadığı ve kaldırmadığı gibi, derd-i maişet ve dünya meşgaleleri ile uğraşmak da üzerimizdeki hizmet sorumluluğunu kaldırmıyor.

Zira tarihte gönderilen peygamberlerin hiçbiri hakkı temsil ve tebliğ sorumluluklarını yaparken geçimlerini sağlamaktan muaf olmamışlardır. Bilakis peygamberlik görevlerini eksiksiz ifade ederken, diğer taraftan ellerinin emeği ile geçimlerini sağlamaya çalışmışlardır. Bununla beraber dine ve imana hizmet etmek sadece peygamberlerin, bir grubun ya da bir ‘din adamları’ sınıfının sorumluğunda değil.

Dinimizde bir din adamları sınıfı olmadığı gibi, bilakis hepimiz bu dinin bir adamıyız. Hepimiz büyük ve ağır bir defineyi taşımak gibi olan hakka hizmetle mükellefiz. Üstadın İhlas Risalesi’nde “Bu millet hakikat ve ahiret için çalışanlara bir hürmet ve muavenet fikrini daima beslemiş” derken aynı zamanda olması gerekene de işaret ediyordu. Evet, hizmet ehli insanlar bu yardımı istemezler ve kalbin dahi intizar edip beklemezler. Fakat onları bu istiğna halleri milletin onlara karşı muavenet ve hürmet sorumluğunu kaldırır mı?

Hepimiz bu ümmetin ferdleriyiz. Ve insanlar arasından çıkarılmış en hayırlı ümmetiz. Çünkü iyiliği emreder, kötülükten sakındırmaya çalışırız. Bu, Rabbimiz tarafından üzerimize yüklenilmiş bir vazifedir. Bugün birileri bu mesuliyetin ağır yükü altında ezilirken payımıza düşen yükü kaldırmadığımız içindir ki, ağır olan yükleri bellerini kıracak dereceye geliyor. Bizim para kazanmamız, ailemize bakmamız, çocuklarımızın istikbaline yatırım yapmamız gibi görevlerimiz var da, hizmetin ağır yükünü çekenlerin yok mu?

Ne hizmetimiz dünyevî sorumluluklarımızı üzerimizden alır, ne dünyevi meşguliyetler yapılması gereken hizmetlerin yapılmamasının bir bahanesi olabilir. Karakalem Risale-i Nur adına bugüne kadar çoktan yapılması gerekip de hâlâ yapılmayı bekleyen çalışmaların altına girip o ağır yükü kaldırmaya çalışıyor. Fakat bu yük Karakalem’in tek başına kaldırabileceği bir yük değil. Ve bu yük sadece Karakalem’in yükü de değil.

Karakalem okulundan çok şey öğrenmiş, hâlâ da öğrenmeye devam eden birisi olarak bu yazıyı yazmayı bir borç bildim. Karakalem’in ağır yükünü hafifletmek için ise, işe kendi payıma düşen yükü almakla başladım. En kolayı olan kısmıyla; abone olmak ve insanları bu güzel dergiyle tanıştırmaya çalışmakla...

Ve Karakalem dostlarını da Karakalem’in o ağır yük altında ezilip kalmaması, ayakta ve hayatta kalması için en azından en kolayı olan maddî yükten hisselerine düşeni almaya davet ediyorum. Fikir yükümüz ise fikir mimarlarının çalışmalarını bekliyor...

  01.04.2009

© 2021 karakalem.net, Murat Kuru



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut