Yeni bir soğuk savaş

Hasan Güneş

SOĞUK SAVAŞIN ardından dünyanın tek kutuplu hale gelmesiyle, ABD karşısında dengeyi sağlayabilmek için her bir ülke kendine göre bir yapılanma peşinde. İttifaklar olmadan bu şekildeki bir yapılanmanın askerî açıdan iyi bir çözüm olmadığı bilinen bir konu. Ancak bu kadar büyük bir dengesizliğin de sadece askerî çözümlerle halledilemeyeceği de bir gerçek.

Sovyetlerin çöküşünde Afganistan mağlubiyetinin payı büyüktür. Ancak Komünizmin halka vaad ettiği demokrasi, hürriyet ve ekonomik refahı bir türlü sağlayamaması ve esastan karşı çıktığı dinleri yok edememesinin de çok önemli birer faktör olduğunu unutmamak gerekiyor. Sovyet rejimi hem Batı medeniyeti ve hem de İslam medeniyeti karşısında tutunamamış, ilan ettiği soğuk savaşta başarılı olamayarak çökmüştür.

Tarih gösteriyor ki, askerî çözümler hiç bir zaman nihai çözüm değildir ve hadisenin tamamı değildir. Bugün Batı, İslam dünyasının bazı bölgelerinde askerî operasyonlar düzenliyor. Ancak hem bu bölgelerde hem de tamamında kolay yönetilir ve uyumlu toplumlar haline getirmek için, soğuk savaş denilebilecek bir dizi faaliyet gösteriyor.

Aslında Batının saldırı noktalarını ve araçlarını iyi teşhis etmek gerekiyor. Amerikan başkanının 11 Eylül sonrası yeni bir “haçlı savaşı” ilan etmesinin daha çok kendi halkına verilen bir mesaj ihtimali daha kuvvetlidir. Çünkü tarihe bakıldığında haçlı savaşları başarılı olamamıştır. Halbuki İskender ve Roma dönemlerine bakıldığında uzun süren bir Yunan-Roma hakimiyeti vardır.

Haçlıların hedefleri Hıristiyanlık olduğu için başka bir dine tolerans göstermiyordu. Onun için Ortadoğu’yu kan gölüne çevirmelerine rağmen çabuk terk etmek zorunda kaldılar. Roma-Yunan medeniyetinin hedefi bizzat hakimiyet ve emperyalizm olduğu için daha farklı araçları kullandılar ve uzun ömürlü oldular.

İskender'in idealinde, daha sonra Helenizm olarak da isimlendirilen Yunan medeniyeti vardı. Felsefe eğitimi almıştı. Sefere çıkarken yanına felsefeci, tarihçi, eğitimci ve mimarları da almıştı. Gittiği yerlerde şehirler ve kütüphaneler kurdu. İşgal ettiği yerlerde kalıcı olabilmek için kendi felsefesini hakim kılmak istiyordu.

İskender'den sonra bölgeyi ele geçiren Roma bu mirası iyi kullandı ve devam ettirdi. Gittikleri yerlerin putlarını ve dinlerini yok etmediler. Hatta onların putlarını da kendi putlarına ilave ettiler. Mısırlı rahiplerin İskender'i ilah kabul ederek firavun ilan etmesi Roma'da Sezar inancına dönüştü. Ancak Romalılar bunların karşılığında kendi putlarını da karşılarındakilere kabul ettirdiler, onların inançlarını dejenere ettiler. Müşriklerin Peygamberimize (a.s.m.) yaptıkları teklifteki gibi; “sen bizim ilahlarımızı kabul et, biz de seninkini.” Romalılara göre de mevcutlara üç-beş tane daha ilave etmenin bir sakıncası yoktu. Gerçekte de şirk, şirktir; azı çoğu fark etmez.

Yunan ve Roma'nın istediği; vergi, itaat, şan ve şöhret idi. Onlar için bunları sağlayacak felsefe önemliydi. İskender Ortadoğu'ya girdiğinde semavi dinlerin etkisinde olan Lübnan ve Filistin büyük bir direniş göstermişken güçlü Mısır, hemen teslim olup İskender'i firavun ilan etmiştir. Firavun-meşrep anlayışa göre kuvvetli olan haklıdır, kim güçlüyse firavun odur. Kökenleri derinlerde olan bu felsefe Risale-i Nur'daki tabir ile “nokta-i istinadı kuvvet, hedefi menfaat” bildiği için aynı felsefede buluşmaları hakimiyetlerinin devamı için önemli bir faktör olmuştur. Roma gibi yaşayan, Roma gibi tüketen ve israf edenler kısaca aynı felsefeyi benimseyenler Romanın gönüllüleri olacaktır.

Zamanımıza baktığımızda, Birinci Dünya Savaşı ve devam eden bazı savaşlara da haçlı savaşı demek mümkün. Fakat savaşçılar tıpkı İskender gibi, yalnız değil. Liderlerin yanında “Medeniyetler çatışması” tezlerini işleyen felsefecileri var. Ayrıca askerin hem öncü hem de artçı kuvvetleri olan farklı bir yaşantı, farklı bir hayat tarzı ve artık sınır tanımayan küreselleşmeyle birlikte, medya ve eğitim ile tüketiminden giyimine ve tersine dönmüş ahlaki değerlerle daha istilacı bir saldırı devam ediyor. Roma garnizonları bugün askerî üsler şeklinde devam ediyor ancak bundan daha tehlikelisi çeşitli vasıtalarla evlere giren Roma ve Yunan tarzıdır, onun “nefis ve hevayı ilah edinen” sefih medeniyetidir.

  08.10.2007

© 2021 karakalem.net, Hasan Güneş



© 2000-2021 Karakalem Yayıncılık Ltd. Şti.
Tel: (0212) 511 7141  GSM: (0543) 904 6015
E-mail: karakalem@karakalem.net
Program & tasarım: Orhan Aykut